Mimarlık Kentleşmenin Neresinde?
�zmir
De�ifre
Yazdırılabilir Sayfa

�hsan Bilgin: Ho�geldiniz. Bu dönemin ba��nda Arkitera’yla beraber Türkiye’nin kar�� kar��ya oldu�u durumla ilgili olarak böyle bir platform dizisi yapmay� dü�ündük. Ba�l���m�z bir soru; “Mimarl�k Kentle�menin Neresinde?” diye soruyor ve bunun cevab�n� ar�yoruz. Ama Türkiye’de ya�ayan, üreten mimarlar olarak biliyoruz ki bu sorunun cevab� pozitif bir cevap de�il. Mimarl�k, kentlerimiz içinde çok önemli bir yer tutmuyor. Buna ra�men bu soruyu sormam�z�n ve buralarda tart��maya devam etmemizin iki nedeni var. Birincisi; bu cevab�n ilk ba�ta ça�r��t�rd��� negatif resimle yetinmek istemiyoruz, bunu daha fazla de�mek istiyoruz. Türkiye son 40-50 y�l içinde çok a��r bir kentle�me süreci ya�ad�. Asl�nda erken modernle�mi� ülkelerin çok daha önce ya�ad��� bir süreci biz çe�itli boyutlar�yla son 50 y�l içinde ya��yoruz. Bunun sonuçlar�n� hem biz mimarlar olarak biliyoruz, hem de kentliler bunun enerjisinden ve hoyratl���ndan nasiplerini alarak ya�amaya devam ediyorlar. En ba��ndan bu bas�nca dayanamam�� oldu�unu bildi�imiz, epeyce d��lanm�� oldu�unu içinde ya�ayarak gördü�ümüz mimarl�k mesle�inin spesifik durumlar�n� anlamaya çal���yoruz. Gerçekten her kentte mimarl�k ba�ka türlü d��lanm�� ama çok ortak yanlar� da var. Ya�ad���m�z sosyal, siyasal, ekonomik durum içinde çok ortakl�k var. K�r�lma noktas�, her ne kadar biz bunu genel olarak Türkiye’de 1950’lerin ba�� diye tarif etsek de, farkl� �ehirlerde farkl� türlü ya�anm�� ve asl�nda biz bunu ortaya ç�karmaya çal���yoruz.

Bu toplant�lardan bir sonuç elde etmek gibi bir amac�m�z yok. Bu toplant� bitti�inde hemen bir �eylerin de�i�ece�ini ummuyoruz, sadece biraz disipline olmu� bir dü�ünce sürecini ba�latmay� hedefliyoruz. Ayr�ca her ne kadar bu sorunun cevab� negatif olsa da, ba�ka bir gizli umudumuz daha var asl�nda, o da �u; Türkiye’nin, ya�ad���m�z dönemde, sosyal ve ekonomik olarak belli e�iklerin içinde oldu�unu dü�ünüyoruz. Sürecin iki aç�dan yava�lamas� söz konusu, birincisi; do�urganl�k oranlar�n�n dü�mesi. Hala nüfus art�yor ama bundan 30 y�l önce artt��� kadar artm�yor. �kincisi; kentlere göç e�iliminin, bundan 20-25 y�l öncesine oranla, dü�me e�ilimi göstermesi. Bütün bunlar dünyadaki trendlere de uyan �eyler, dünyada da modernle�me sürecini ya�ayan �ehirler ve ülkeler epeyce yüksek do�urganl�k ve göç e�ilimlerinden geçmi�ler ve belli bir süre sonra bir dü�me ve stabilizasyon e�ilimi olmu�. Bunu biz Türkiye’de de ya��yoruz, nüfus bilimcilerin çok net verilerle tespit ettikleri bir �ey bu.

Yine modernizasyon süreci içinde, ba�ta ekonomi olmak üzere, çe�itli sektörler ve alanlar bir formalle�me e�ilimi içinde. 10-15 y�l içinde ya�ad���m�z büyük felaketler var; iktisadi felaketler, krizler. Çe�itli yasalar, düzenlemeler oluyor, birtak�m ekonomik disiplinler içine giriliyor. Henüz in�aat ve imar süreçlerinde bu disiplinlerden söz etmek zor, formelle�me e�ilimleri hala çok c�l�z fakat bunlar�n gerek siyasi çevrelerde, gerekse mesleki çevrelerde daha çok konu�ulmaya ba�lad���n� görüyoruz. Bizim içinde oldu�umuz in�aat sektörü ve �ehir üretim süreçlerinde de yava� yava� bu formelle�menin sonuçlar�n� bekleyebiliriz. Biz mimar ve mimarl�k grubu çevresi olarak bu süreci, bu kadar bas�nç alt�nda ve ezilmi� olarak, ya�ad�ktan sonra her �eye haz�r oldu�umuzu dü�ünemeyiz. Ne de olsa bir acemili�imiz var, yeni ba�tan kendimizi tan�mlamak, yeni bir moral kazanmak, yeni al��kanl�klar edinmek durumunday�z. Gelecekte mimarl���n kentle�me süreci içinde daha fazla bulunabilece�ine dair bir umut bu ama içi bo� bir iyimserlik olmamas� için do�ru dürüst ve a��rba�l� bir �ekilde dü�ünmek, irdelemek gerekiyor.

�imdiye kadar bu toplant�lar� Diyarbak�r’da, Antalya’da, Ankara’da, Bursa’da, Eski�ehir’de ve Trabzon’da yakla��k birer ay arayla gerçekle�tirdik. Bu 7. toplant�m�z. Bundan sonraki toplant�lar� Adana’da ve �stanbul’da yaparak tamamlayaca��z ve yay�nlayaca��z. Burada çok de�erli konu�mac� arkada�lar�m�z var, konu�mac�lar seçerken her seferinde çok zorlan�yoruz. Özellikle �zmir gibi birçok mimar�n ve akademisyenin oldu�u büyük bir �ehirde. Buradaki arkada�lar�m�z�, pozisyonlar�n�n farkl�l��� nedeniyle seçmeye çal��t�k.

�lk sözü Emel Göksu arkada��m�za vermek istiyorum. Kendisi bir akademisyen, Dokuz Eylül Üniversitesi �ehircilik Bölümü’nde ö�retim üyesi, planc�. Özellikle de Emel Göksu’nun bir taraf�n� vurgulamak istiyorum, bütün akademik kariyeriyle ve kamuoyundaki tan�n���yla, �ehri sadece planlanacak bir nesne olarak görmeyen bir ekolden geliyor. �ehrin içindeki, planlamaya yans�t�lmas� her zaman mümkün olmayan veya planlaman�n nas�l içerilece�i konusunda güçlük çekilen, özellikle ça��m�z�n karma��k yap�s� içinde sosyal ve ekonomik yap�ya, �ehrin örgütlenmesine ili�kin çe�itli konular�, bir araçsall�k gözetmeden ara�t�ran, bunun üstüne yazan, dü�ünen bir ekolden geliyor. Buyrun Emel han�m.

Emel Göksu: ”Mimarl�k Kentle�menin Neresinde?” sorusunun cevab�n� ararken önce bir kabulle ba�layaca��m� ifade etmek isterim. Bugün mekan tasar�m�nda çok kutuplulu�u bir yana b�rakarak, “mimarl�k” ifadesini tamamen mekan�n tasarlanmas�, planlanmas� ya da mekan üzerine dü�ünen bütün bilimadamlar�n� kapsayacak �ekilde dü�ünmeye çal��t���m�z� belirtmek isterim. Benim 4 tespitim var ve bunlar farkl� ölçeklere ve mekanda farkl� büyüklüklere kar�� geliyor asl�nda. Bunlardan birincisini daha küresel ölçekteki bir tespit olarak ifade etmek mümkün. Bizler asl�nda her ne kadar mekanla u�ra�an, mekan� tasarlayan birimler olarak do�rudan bir amaçla bir özneymi� gibi mimarl��a yakla�sak da, asl�nda bizim d���m�zda kontrol edemedi�imiz süreçler var. Bunu özellikle küresel ölçekteki tespitlerin içine yerle�tirmek istiyorum. Ku�kusuz sermayenin dola��m ve birikim biçimi bizim kontrolümüzün d���nda geli�iyor. Fakat öte yandan sermayenin mekan üzerinde yer seçme arzusu, bizim üzerimizde toplumsal anlamda bir alg� olu�turuyor. Bu toplumsal alg� meselesini ve küresel ölçekte bize i�aret edilenler üzerinden olu�an kollektif alg�m�z� vurgulamak istiyorum. Yerel ölçekteki baz� alg�lar� tart��maya ba�lad���m�z zaman görece�iz ki bizim zihnimizde olu�an bu küresel ölçekteki sermaye ak��kanl���n�n ihtiyaç duydu�u co�rafyalar�n tasarlanmas� alg�s� bizim tasar�m biçimlerimizi de belirliyor olacak.

�kinci tespitim; yerel ölçekteki sermayenin, kentle�me biçimlerinin çok önem kazanmaya ba�lamas�. Özellikle 1950’lerden sonra kentle�me h�z�n�n, tarihsel çekirde�in etraf�ndaki gecekondu ku�aklar� olarak kendine yer seçti�ini, 1980’lerden sonra da bu gecekondu ku�aklar�n� a�arak ikinci toplu konut ku�aklar� olu�turdu�unu hepimiz biliyoruz. Dolay�s�yla böyle bir panorama, 2000’li y�llara geldi�imizde, ulusal ölçekteki bütün metropol kentlerde, bizi kentsel e�iklerle yüz yüze getirdi, �zmir de buna dahildir. �kinci ku�aktaki gecekondu yerle�meleri ve üçüncü ku�aktaki toplu konut yerle�meleri, kentleri yeni dinamiklerle ve küresel yer seçimi talepleriyle zorlamalar� nedeniyle art�k kab�na s��maz hale geldi. Ama öte yandan mekansal yani topo�rafik e�iklere de dayand�. Bu geli�me süreci �u anda önümüze baz� geli�im ve büyüme modelleri dayatt�. Nedir bunlar? Birincisi; yamaçlara t�rman�r gideriz, kentin temel merkezinden kopmay�z ve hala oradan beslenmeye devam ederiz. Ama bunun maliyeti çok yüksektir, yat�r�mc� böyle yüksek bir yat�r�m i�ine girmek istemez. Zaten maliyeti yüksek olan bir ürünü de tüketici sat�n almak istemez, dolay�s�yla arzda ve talepte s�k�nt� vard�r. �kinci seçenek olarak bu ku�aklar�n d���na, uzak mesafedeki ucuz arsalara yönelebiliriz. Ama bunun da s�k�nt�lar� ve riskleri var. Birinci etapta ucuz olmas�na ra�men donat� alanlar�n�n yetersizli�i, eri�im sorunlar� gibi kriterler devreye girer, bunda da arz ve talebin beklenen düzeyde olmad���n� görürüz. Üçüncü alternatif ise; dönü�üm, de�i�im, yenileme süreçleridir ki kentin içinde gerek tarihsel alanlar, gerek ikinci ku�aktaki gecekondu alanlar�, gerekse de kent içinde kalm�� do�a parçalar� önemli bir potansiyel olarak görülür. Bu tespitlere yönelik olarak, son günlerdeki yasal düzenlemelerin bunlar�n üzerine yo�unla�m�� olmas� tesadüf de�ildir. Yani hem koruma yasas�ndaki de�i�iklikler, hem kentsel dönü�üm yasa tasar�s� ad� alt�nda ç�kan de�i�iklikler, hem de herkesin gözünü kentin içinde kalm�� do�a parçalar�na dikmi� olmas� tamamen bunu içeriyor. Dolay�s�yla bizim, kentlerin bu �ekilde geli�mesinden de kaynaklanan da bir alg� biçimimiz var. Yani bir yandan küresel bir �artlanm��l�k, yönelme, kollektif bir alg� biçimimiz var. Bir yandan da kendi ulusal özgür deneyimlerimizden kaynaklanan bir alg�sal durum var.

Buradan üçüncü tespite geçmek istiyorum, bu daha yerel ölçekte, do�rudan �zmir’e yönelik. �zmir, Türkiye ölçe�inde, hep demokrasinin be�i�i ve toplumsal kollektif bilincin temsilcisi olarak belirli bir muhalefeti kendi içinden ç�kartm�� olmakla an�l�r ve bu da �zmir’in demokrasi gelene�iyle ba�da�t�r�l�r. Bunun çok ö�retici bir deneyim oldu�unu dü�ünüyorum ve sadece Cumhuriyet tarihiyle s�n�rl� olmad���n� da söylemek istiyorum. Bu gelenek 11-12. yüzy�ldan itibaren gelen bir gelenektir. Böyle bir gelenekten gelen, süzülmü� bir birikim var bu topraklarda ve bunu da giderek bir kollektif bilinç haline getirebilmi�, hatta bu deneyimi transfer edecek, örnek olacak kadar üzerine sindirmi� vaziyettedir. Kentsel sahip ç�km��l���n an�tlar�n� ortada görebiliyoruz. Ba�ar�l� ya da ba�ar�s�z olunan deneyimler de var ama genel olarak benim önemsedi�im bunun bir birikim ve ö�reti olarak ya�ant�m�z�n içindeki varl���d�r. Ba�ka kentlerde olmayan bir demokrasi ve muhalefet gelene�inin oldu�unu söylüyorum. Bunun, kent içinde, “mimarl�k” kavram� alt�nda mekanla ilgilenen bütün bilim alanlar�n�n, kendilerini yeni bir noktaya a��rabilmesi için nas�l bir deneyim olarak geri döndü�ü çok önemli. Art�k muhalefet temsil kabiliyetini yitirmeye ba�l�yor, kentin içindeki baz� gruplar bu muhalefetin kendini temsil etmedi�ini iddia etmeye ba�l�yor ve hatta bu, “Her �eye engel olan grup” diye adland�r�lmalar�na neden oluyor, kentsel sahip ç�km��l��� böyle nitelendirmeye ba�l�yor.

Son tespitime geçmek istiyorum. Tasar�m ve planlama pratiklerimiz acaba mikro ve makro düzeyde nas�l geli�iyor, bir de ona bakal�m. Küresel ölçekteki alg�lar�m�z� bilinç düzeyimize ald�k getirdik, öte yandan bizim tasar�m�m�za girdi olu�turacak malzemeler de de�i�meye ba�lad�. Yani mekan alg�lar� de�i�ti, alg�lamam�z ve alg�latma biçimleri de�i�ti, öte yandan malzeme ve teknoloji de�i�ti. Yani bizim tasar�mlar�m�zda tasar�mc� ve planc�lar�n kendilerini yeni bir paradigmaya ta��malar� için gerekli olan donan�mlar� artt� ama hala eski paradigmalar üzerinden gidiyoruz çünkü toplumsal alg�m�z ne ise onu üretiyoruz. Toplumsal bilincin temsilcisi oldu�unu iddia eden kar�� ç�k��lar bir yandan iyi, olumlu ama acaba tasar�m ve planlama pratiklerimizi yeni bir alg� düzeyine ta��mak için tasar�mc�y� ne düzeyde zorlayabildi? Ben bu soruya Türkiye genelinde olumlu yan�t veremiyorum ama �zmir’in bu anlamda çok önemli bir bilgi ve deneyim ta��d���n� ama bunu yeterince dönü�türemedi�ini dü�ünüyorum. Bu benim önemsedi�im bir nokta çünkü kar��l�kl� olarak ne muhalefet, tasar�mc� ve planc�dan de�i�en bir alg�n�n tasar�m�n� ve planlamas�n� istiyor, ne de tersine, tasar�mc� ve planc� muhalefeti yeni bir toplumsal alg� sistemine dönü�türecek zorlamalar istiyor. Dolay�s�yla bunun kar��l�kl� olarak birbirlerini besleyen bir süreç olmas� gerekirken, tam tersi birbirinin önünde engel olan süreçler olarak geli�ir, ki bu gerilimi de ba�latan noktad�r bence. Mekan�n bizim ya�amam�zdaki önemini öyle bir yere ta��yabilmelidir ki bu ikili, bir temsilci olarak, toplumun alg�lar�n� kabul edip, haz�r bir �ekilde kar��layabilelim. Buna ili�kin tart��ma zemininin kurulmam�� oldu�unu dü�ünüyorum. Planc�lar ve tasar�mc�lar, yani bunun içine mimarlar, �ehir planc�lar, herkes giriyor, toplumsal alg�s�n�n yeniden tariflenmesi için muhalefeti zorlamak zorunda. Bu �ekilde hep ayn� sistemi ve alg�y� üreten tasar�m ve planlamalardan ç�kabilece�imizi ve mesleklerimizin marjinalli�inden yak�nmaktan kurtulaca��m�z� dü�ünüyorum.

�hsan Bilgin: Do�rusu benim aç�mdan çok ilgi çekici tespitler. San�yorum herkes için de öyle olmu�tur. Belki ikinci turda, muhalefeti yeni bir alg� yap�s�yla bütünle�tirmi� pratikler dünyada var m�, nerde var, bunu konu�uruz. �zmir’deki baz� yeni projeleri, yeni pratikleri, yeni deneyimleri de nas�l gördü�ünüzü i�itmek ilginç olabilir bu perspektif aç�s�ndan.

�kinci sözü Tamer Ba�bu�’a verece�im. Tamer Ba�bu�, hepimizin bildi�i gibi, her �eyden önce tasar�mc� bir mimar, camiam�z�n tan�nm�� bir ismi ve 2 dönemdir Mimarlar Odas� �zmir �ubesi ba�kan�. Konu�tu�umuz konular aç�s�ndan bu kritik bir rol. Biz asl�nda kimseyi bir �eyin temsilcisi olarak davet etmedik, yani burada Tamer bey Mimarlar Odas�’n� temsil etmiyor. Bir birey olarak burada ama yine de konumu önemli. Mimarlar Odas� tüm mimarlar�n üye oldu�u önemli bir topluluk, önemli bir yasal kurulu�, Türkiye’de 50 y�ll�k geçmi�i var. Öte yandan mimarl�k prati�inin do�rudan içinde de�il. Mimarlar Odas� asl�nda örgüt olarak, mimarlarla toplumun, kenti üreten çe�itli aktörlerin, bürokrasiden insanlar�n, yasa yap�c�lar�n, siyasetçilerin ve bunlar�n aras�nda kalm�� ilginç bir toplulu�un örgütü. Bunun ba�kan� olmak özellikle de do�rudan mimari olarak üretim yapan birisi olarak bu konumda olmak ilginç. �ki ayr� bas�nc� üstünde hisseden birisi olmal� diye dü�ünüyorum ve bu perspektiften söyleyece�i �eylerin de �zmir için önemli oldu�unu dü�ünüyorum.

Tamer Ba�bu�: Kentlerin dura�anla�maya ba�lad���, geriye göçün ba�lad��� ve mimarl���n kentin neresinde olaca��n� tart��t���m�z bu süreç içinde nerede duruyoruz, nas�l yakaland�k ve bu konuda yeterli donan�ma sahip miyiz diye bakt���mda ben de umutsuzlu�a kap�l�yorum. Yine de son 5-10 y�l içinde, Mimarlar Odas� gibi mimarl�kla ilgili örgütlerin, mimarl��� yava� yava�, kentlerin ya da toplumun gündemine ta��maya çal��t���n� görüyorum. Oktay Ekinci �öyle diyor; “Talanla yap�la�maya ve kimliksizle�tirmeye kar��, mimarl���n etkisizle�tirmesi ça��nda bulunuyoruz �u anda,” yani mimarl���n d��land��� ya da yok farzedildi�i bir dönem içindeyiz. Bu dönem do�al olarak mimarlar� ve mimarlar�n örgütlerini de bir kar�� refleks olarak ortaya ç�karmaya çal���yor. Bundan hareketle bu konunun neresinde oldu�umuza kendi perspektifimden bakt���mda; biz galiba mimarlar olarak kendi kendimizi biraz ihmal ettik ya da kendi kendimizle biraz çeli�ir duruma dü�tük diye kayg�lan�yorum. Öyle ki bugün mimarl���n ayr��t�r�lmas� konusunda müthi� bir çabayla kar��la��yoruz. Mesela kent planlamas�yla mimarl�k, iç mekanla mimarl�k ayr��t�r�lmaya çal���l�yor, mimar yap�dan, peyzajdan, do�adan ayr��t�r�lmaya çal���l�yor ve bu e�itim yolu ile yap�l�yor. Öyle okullar aç�yoruz ki herkes bir meslek derdine dü�meye ba�l�yor. Dolay�s�yla önümüzdeki süreçte, mimarlar olarak bu k�r�lma noktas�na nas�l müdahale edece�imiz konusunda büyük kayg�lar ta��maya ba�l�yoruz.

Biz buna nerden ba�lar�z, yani buna nas�l müdahil olaca��z diye bakt���mda gerçekten i�imizin çok zor oldu�unu görüyorum. Bir taraftan da son derece olumlu geli�meler ya��yoruz. Örne�in 5-10 senedir biliyorsunuz tarihi kentler birli�i ile mimarl�k, yerel yönetimlerin gündemine ta��nd� ve bu yerel yönetim art�k kentlerdeki tarihi ve kültürel miraslar�n birer savunucusu haline geldi. Bu tabii Mimarlar Odas�’n�n ve di�er kurumlar�n katk�s�yla oldu ama bir sonraki a�amada bir yasa ç�k�yor ve mimarlar koruma plan� yapamaz deniyor. �zmir, son 20 y�ld�r ülkemizin içinde bulundu�u genel durumla hemen hemen ayn� özellikleri ta��yor. Tabii burada örgütle�menin ya da mimarlar�n, duruma di�er kentlerde oldu�undan farkl� yakla�t�klar�n� da görmek mümkün. Bu yöneticilerimize de yans�m�� durumda. Yani biz bugün çok rahat bir �ekilde yerel yöneticilerle, merkezi yöneticilerle mimarl�k ortamlar�nda bulu�abiliyoruz, derdimizi anlatabiliyoruz ve mimarl�k tart��abiliyoruz. Di�er kentlerde bunun böyle olmad���n� çok iyi biliyorum. Yakla��k bir ay süreyle, Konak Belediyesi’yle beraber çal��t���m�z “Kentsel dönü�üm nedir?” ba�l�kl� tart��malarda, bu dönü�üme araç olarak mimarl���n gündeme geldi�i noktada, yerel yöneticilerin ya da merkezi yöneticilerin de böyle bir s�k�nt�s� oldu�unu gördük. Art�k göç durdu, kentler dura�an hale geldi deniyor ama herkes kentten �ikayetçi. Bunun nedenini sordu�umuzda, herkesin gündeminde bir kentsel dönü�üm modeli, projesi oldu�u anla��ld�. Biz de bunun üzerine Mimarlar Odas� olarak kentsel dönü�ümün ne anlama geldi�i konusunda uzun tart��malar yapt�k. Yerel yöneticilerimizin, kente ta��nacak mimarl�k konusunda bizim gibi dü�ünmediklerini gördük. Ama bu bizim bir araya gelmemize engel olmad�, hatta onlar�n da bizimle ilgili çal��malarda i�in içine girmek istediklerini ve girdiklerini farkettik. Dolay�s�yla ben �zmir’de e�er mimarl�k kentin bir yerine ta��nacaksa ya da mimarl�ktan faydalan�lacaksa bunun asl�nda önünün aç�k oldu�unu ve ortamlar�n buna haz�r oldu�unu, ancak mimarlar olarak bizim henüz, baz� yasal sorunlardan dolay�, haz�r olmad���m�z� gördüm.

�hsan Bilgin: Çok te�ekkür ederiz. Tamer Ba�bu�’un da dedi�i gibi �zmir, birçok �eyi Türkiye’yle ortakla�a ya��yor ku�kusuz. Fakat ilginç �eyler de var burada, mesela �zmir’e ilk defa gelen birisinin hemen �u dikkatini çekecektir; Kordon düzenlemesi. Kordon gibi bir yer Türkiye’de pek yok; buras� Türkiye’de yeni düzenlenen yerlere göre fazla sakin bir yer, bunu ister mimarlar yaps�n, ister mimarlar�n içinde bulundu�u gruplar yaps�n, hep bizi kesmeyen ya da yetmeyen bir �ey vard�r Türkiye modernle�mesinin içinde. Mutlaka bir �ey daha koymak istenir, yetmez, buralar hep bo� alan gibi görülür. �lginç bir �ekilde buras�, bunlar�n tersine, çok sofistike bir Orta Avrupa veya bir Akdeniz ülkesindeki art�k kendi kendini tatmin etmi� bir tasar�m kültürünün oldu�u bir yerdeki uygalamalara benziyor. Sanki art�k tatmin olunmu�, o kadar�n yetece�i anla��lm��. Üstelik bununla da yetinilmedi, bundan sonra bu son zamanlarda ödül alan Konak Meydan� düzenlemesi yap�ld�. Hala bozulmam��, çe�itli belediye ba�kanlar�n�n garip tasarruflar� sonucunda tamamen ortadan kalkmam�� kav�aklar, meydanlar var. Mesela fuar alan� hala ye�il, hala bir park olarak duruyor. Türkiye’deki bu garip hoyratl�k ve enerji, bu �ehrin k�y�s�ndan geçmi� gibi görünüyor.

�stanbul’da bunlar�n daha az kald���n� rahatl�kla söyleyebilirim, yani �stanbul’un belediye ba�kanlar�, mimarlar�, planc�lar� düzenlenmi�, güzel bir alan bulduklar� zaman sanki özel bir dü�manl�klar� varm�� gibi davran�yorlar. Bilirsiniz 1940’larda Prost taraf�ndan yap�lm��, neobarok tarzda, ilginç bir gezi park� vard�r. Son 20 y�ld�r her gelen oraya bir �ey yapt�. Bu Sheraton Oteli ile ba�lad�, en sonunda da aç�k bir polis merkezine dönü�tü. Her belediye ba�kan� oraya bir �ey yaparak tan�nmaz hale getirdi. �stanbul bile bu durumdayken �zmir’de tuhaf bir �ekilde, büyük koruma nutuklar� at�lmadan, üstüne büyük bilinçler atfedilmeden, gürültüler kopar�lmadan bunlar engellenmi�, belki Emel han�m�nki gibi gayet olgun, akademik yorumlar yap�lm��t�r. Türkiye’nin son 30 y�ldaki belediye ba�kanlar�na pek benzemeyen bir ki�i var oldu burada; Ahmet Piri�tina. Onun yan�nda, bu bahsetti�im projelere sessizce damgas�n� vuran bir mimar arkada��m�z var. Bürokratik bir gelenekten geliyor, belediyede çok önemli görevlerde bulunmu�, halen de bulunmakta. Ahmet Piri�tina gibi, o da al���lmad�k bir bürokrat tipolojisi yans�t�yor. Bu projelerdeki pay� ne kadard�r, bunlar tesadüf müdür, belki de üstüne yat�r�m yap�lacak ki�isel özelliklerden öte bir anlam ta��m�yordur. Bütün bunlar� bilmiyorum ama �zmirliler daha iyi biliyorlard�r. Bu deneyimi sormayaca��m ama bu i�lerin içinden gelen bir ki�i olarak Hasan Topal’a söz vermek istiyorum, buyrun.

Hasan Topal: Te�ekkür ederim. Özellikle küresel ili�kilerin dünyada yaratt��� geli�imlerin bir kabulüyle yorumlar�m� yapaca��m. Bu ili�kiler yüzy�l�m�z� bir bilgi ve ileti�im yüzy�l� olarak ortaya ç�kar�yor. Ayr�ca bu yüzy�l tüm bu s�n�rlar�n ve s�n�rlamalar�n kalkt��� bir dönemi içeriyor. ��te bu süreçte, bu korkunç h�z ve bilginin ileti�imi içerisinde baz� söylemlerle kar��la��yoruz, örne�in kentler ülkelerden daha çok öne ç�kmaya ba�lad�. Bu karma��k ili�kiler a��n�n sonucu olarak, mimarl�k neredeyse ülkeler genelinden kentler geneline inmi� durumda. Londra, Paris, Barcelona, Bilbao, Amsterdam gibi birçok dünya kenti, ya sadece yap�lar�yla ya da baz� kentsel alanlar�yla dünyan�n gündemine gelebilmektedir. Bizim ya�ad���m�z co�rafyan�n tarihsel kökenlerinde de bu anlamda gündemde olan ve gelecek biny�llarda gündemde olacak çok önemli referanslar var; Priene, Milet, �zmir, Smyrna, Kemeralt� gibi. Ancak sonuçta bütün bu yar�� ve kaos birli�i içerisinde, kentimiz yeni bir yüzy�la ta��n�rken, yöresel ve kültürel aç�dan mimarl���n bu alandaki rolünü tarif edebilmek temel problem diye dü�ünüyorum.

Örne�in çok bilinçli insanlar ve çok iyi mimarl�k ürünleri görme �ans�n�z art�yor veya tam tersi bu anlamda kendisini çok iyi ifade edemeyen adamlarla, çok ba�ar�l� mimarl�klar görmek mümkün olabiliyor ve birçok örne�i de böyle izleyebiliyorum. Mesela az önce s�ralad���m kentlerin bir bölümündeki baz� yap�lara, çevrelere bakt���mda daha s�n�rl� alanlarla gündeme gelebildiklerini görüyorum. Buradan hareketle, �zmir’e göre “Mimarl�k Kentle�menin Neresinde?” tan�m�na bak�ld���nda, tek parsel ölçekli çok önemli yerlerinin de olabilece�ini dü�ünüyorum. Yani bütün bu küresel ili�kide, sosyal, ekonomik, siyasal, demokratik sürecin yaratt��� kentsel sorun ve problemlere ra�men, en az�ndan sahip olunan alanlarda mimar�n kendini ifade edebilece�ini dü�ünüyorum. Örne�in �zmir Mimarlar Odas� ve Büyük�ehir Belediyesi’nin birlikte haz�rlam�� oldu�u �zmir Mimarl�k Haritas�’nda baz� çal��malara d��ar�dan kat�ld�m; kentimizin mimarl���n� yans�tabilmek ad�na yap�lan bu çal��mada bir hayli zorlan�ld���n� söyleyebilirim.

Mimarlar Odas� ba�kan�m�z da teknik ve uzmanl�k alanlar�n�n farkl�la�malar� ve bilerek mikrola�malar� suretiyle olu�an baz� problemlerden bahsetti. Ben ara kesit ve kesi�me noktalar�nda ayr��arak de�il de birle�erek yap�lacak üretimin bu sorunlar� daha da güçlendirece�ini dü�ünüyorum. Günümüzde mimarl�k, �ehir planc�l���, �imdi lisans e�itimine ba�lam�� olan kentsel tasar�mc�l�k, peyzaj mimarl���, hatta peyzaj planlama, iç mimarl�k gibi dallar�n kentsel alana yans�malar�nda çok ciddi sorunlar oldu�unu dü�ünüyorum. Bu parçalanman�n en az�ndan ara kesit noktalar�nda belli uzla�malar� sa�lamas� gerekti�ini söyleyebilirim.

Her �eye ra�men mimarl���n farkl� bir yönünün de oldu�unu belirtmek isterim. Mimarl�k, genelde güzel sanatlar�n bir alan� olarak kabul gören, biraz da kendine özgülü�ü olan bir süreçtir. Bu anlamda mimar�n sorumululuklar�n�n çok fazla oldu�unu dü�ünüyorum. Özellikle yerel yönetimlerin, bu alandaki üretimleri geli�tirmek ad�na, özellikle büyük kamusal alanlar�n, kamu yap�lar�n�n elde edilebilmesi için, mimarl�k ortam�nda de�erlendirme yapabilecekleri yar��ma süreçlerini ço�altmalar� gerekti�ini söylemek istiyorum, her ne kadar yar��ma türü uygulamalar�n her zaman çok iyi mimarl�klar yaratmad���n� bilsem de. Böyle köklü bir geçmi� ve sahip olunan birtak�m de�erlerle beraber baz� odak alanlar�na duyarl� yakla��ld���nda, uzmanl��a önem verildi�inde, ba�ar�n�n veya en az�ndan genel bir be�eninin ortaya ç�kmas�n�n çok mümkün oldu�unu dü�ünüyorum. �zmir ad�na verdi�imiz bu örnekler de k�smen bu detayla ele al�nm��. Sonuç olarak ben mimar�, her �eye ra�men, kentin merkezinde çok ihtiyaç duyulan bir adam olarak görüyorum.

�hsan Bilgin: Te�ekkür ederiz. Nevzat Say�n’a verece�iz son sözü. Mimarl�k, Türkiye’de tan�nmad���, ilgilenilmedi�i söylenen bir alan, bu alan�n içinde Nevzat Say�n herhalde en fazla tan�nm�� ki�ilerden birisi. Sadece mimarl�k kamuoyunda de�il, onun d���nda da epeyce tan�n�yor. Ege kökenli, üniversite tahsilini �zmir’de yapm��, 25-30 y�ld�r �stanbul’da bulunuyor. As�l kariyerini �stanbul’da yapm��, tan�nm��l���n� �stanbul’a borçlu ama özellikle Ege’ye ve �zmir’e ilgisini hiçbir zaman kaybetmemi�. Birkaç y�l önce yap�lan �zmir Yar��mas�’na haz�rlad��� projede �zmir’in geli�me dinamiklerine ili�kin çok analitik ve detayl� bir çal��ma yapt���n� biliyorum. Buyrun.

Nevzat Say�n: “Mimarl�k Kentle�menin Neresinde?”nin aç�l�m� için küçük, iyice daraltarak bir örnek vermek istiyorum. Türkiye ekonomisinin %70’e yak�n bir bölümü in�aat sektörü üzerinden hareket ediyor. Bu %70’lik ekonominin %80’i de s�radan konutlarla u�ra��yor ve bu alanda mimarl�k hiç yok. 1950’lerde belki sistematik bir biçimde mimarl���n oldu�unu görüyoruz ama ondan sonra in�aat sektörünün bir problemi gibi görülüyor. Sermaye bunun üzerinden k�p�rdayabiliyorsa ve biz orada hiç yoksak, gerçekten de mimarl�k kentle�menin içinde de�il demektir. 1950’lerden bugüne kadar olan süreçte mimarl���n giderek azald���n�, nerdeyse s�n�ra yakla�t���n�, fakat �imdi ilginç bir �ekilde dibi bulup, aya��n� vurup tekrar yukar�ya do�ru ç�kma çabas� gösterdi�ini görürüz.

Can Çinici ile birlikte bu liman projesiyle u�ra��rken, derin ba�larla ba�l� oldu�um bu �ehri okudukça, anlamaya çal��t�kça ilginç bir �eyle kar��la�t�m; �zmir, yeti�tirdi�i ki�ileri, art� de�eri, sermayeyi d��ar� kaç�ran bir �ehir. Sürekli bir �eyler yeti�iyor, bir �eyler beliriyor fakat birileri onu topluyor ve götürüyor. Asl�nda bu dünyadaki birçok liman kentinin kaderiyle ortak özellikler gösteren bir durum. Bunun üzerine biraz daha dü�ünmeye ba�lay�nca bu �ehirde asl�nda bir sürü iyili�in keskin izleri oldu�unu ama ilginç bir biçimde bu izlerin sürülmeyip tamamen ba�ka �eylerin üzerine yat�r�mlar yap�lm�� oldu�unu gördük ve anlad�k ki bir yer kendisini oldu�u ya da olmak istedi�i �ey üzerinden tan�mlayam�yorsa, neye aday oldu�unu, ne olmak istedi�ini söyleyemiyorsa, uzun, k�sa, orta vadeli birtak�m hedeflerle nereye do�ru gitmek istedi�ini özetleyemiyorsa, iyi ya da kötü ne yap�l�rsa yap�ls�n hiçbir �ey birikmeyecektir. Bizim u�ra�t���m�z noktadan hareket ederek, liman�n o içeriye do�ru olan içbükey yap�s�n� dü�ündü�ümüzde basit �emalar çiziyorduk. �zmir bir liman kenti, bir k�y� kenti olmas�na ra�men, denizden �zmir’e do�ru bakt���n�zda burada yap�lacak �eyler için belli önermeler üretirken bütün tabiat�n�n de�i�ebilece�ini farkettik. Buras� Türkiye’nin d��a aç�lan kap�s� m�, yoksa d��ar�y� içe alan kap�s� m�? Biz bunun cevab�n� veremedik. D��ar�y� içeri alan bir yer olsayd� e�er, �zmir’in bütün tad�, dolay�s�yla bütün duygusu, sahip olduklar� veya geli�tirdikleri, kurduklar�, içinde tutabildikleri de�i�irdi diye dü�ünüyorum.

Mesela �sviçre’de Zürih, Cenevre ve Basel aras�nda yap�lan bir de�erlendirmeyi dinlemi�tim ve oldukça ilginç gelmi�ti bana. Cenevre yönetimi, ba�kenti, kendisine bir yer ararken, neyin üzerine gitmesi gerekti�ini dü�ünürken, bir sanat kenti olmaya karar veriyor ve bunun için hala ad� çok geçen, dünyan�n bütün sanat piyasas�n� belirleyen sanat fuarlar�ndan birini aç�yor. Bunu açabilmek için harika bir bina yap�yor ve bu bina zamanla yetmedi�i için onun çe�itli parçalar� kendi içinde yay�lmaya ba�l�yor. Herzog de Meuron’un yapt��� demiryollar� yap�s� da bunun içerisinde olmak üzere, önemli, önemsiz demeden, her �ey mimarlara �ipari� ediliyor ve bunlar genellikle önemli, gündemi belirleyen ve bunun üzerine söyleyecek �eyi olan mimarlar oluyor. �lginç bir biçimde bu yap�lanlarla kent bütün kaderini de�i�tirmeye ba�l�yor. Belki en çok müzesi olan, en çok galerisi olan, nerdeyse bir aç�k hava mimarl�k müzesi haline dönü�ebilen bir yer oluyor. Yani çok esnek olmas� ve hayat�n getirdikleri ile dönü�ebilmesi gerekiyor ama tamamen omurgas�z olmas�n� da umamay�z.

Biraz önceki tespitle, Cumhuriyet’in kurulu�undan 1950’lere kadar nitelikli bir biçimde geli�en, 1960’lara kadar biraz sönümlense bile devam edebilen ama 1970’lere gelindi�inde art�k iyice eprimi�, 1980’lerde tamamen suyu ç�km�� olan, 1990’larda da yerle bir olan in�a etme kültürünün en son �zmir’de h�rpaland���n� söyleyebiliriz. Buras� çok direndi iyi yap� yapmak için. Bugün hala, bütün bu hengamenin içinde bile belirli bir anlay��� okuyabiliyorum.

Kabul etmek gerekir ki Kordon’un eski haliyle eni, boyu, yan�ndaki yap�lar, onlar�n yükseklikleri ve Kordon’un geni�li�i aras�nda bir ili�ki vard�. Ama getirip o Çin Seddi gibi apartmanlar� dizdi�imiz anda böyle bir ili�ki kalmad�. Bugün bakt���m�zda iyi ki bu musibet ba��m�za gelmi� gibi dü�ünebiliyorum. Bir de yap�lan �ey mimar�n kendisini biraz geri çekti�i, yeri anlamaya çal��t���, orada ne olmas� gerekti�ini içtenlikle sordu�u bir �ey oldu�unda, bugünkü o harika peyzaj ortaya ç�km�� görünüyor. Onun için Konak, söylenecek birçok �ey olmas�na ra�men, bence anahatlar�yla iyi bir yer, o noktada bir �ey yapman�n oldukça zor oldu�unu kabul etmek laz�m. Hala, sanki o kötülük geriye al�nabilirmi� gibi, ufak tefek k�r�p dökmelerle yeniden toparlanabilirmi� gibi ipuçlar� veriyor bana. Dolay�s�yla �zmir çe�itli noktalardan kat�l�mlarla, nereye do�ru gitmek istedi�inin alt�n� çizerse burada iyi �eyler olacak diye dü�ünüyorum.

�hsan Bilgin: Çok te�ekkür ediyorum. Böylece galiba ilk manzara ç�kt� ortaya, bunun üzerinden tart��maya devam edebiliriz. �imdi salona dönüyorum.

Salondan: Ben bu ortaya att���n�z soruya bir cümle ile yan�t vermek istiyorum. Yaln�z sorudaki “mimarl�k” sözcü�ünü kendime göre “mimarlar” olarak de�i�tirmek istiyorum. Öncelikle kentle�me uzun bir süreyi kapsayan bir olgu ve bu sürenin her yerinde “Mimarlar Kentle�menin Neresinde?” sorusunun yan�t� farkl� olabilir. �kincisi, ülkemde 30.000 mimar var, acaba bu mimarlar�n hangileri kentle�menin neresinde? Yan�t�m �u; mimarlar�n bir bölümü kentle�menin de�il, kentleri eski eserle�tirmenin içindeler, bunun da de�erlendirilmesini rica ediyorum.

Salondan: Ben �ükrü Kocagöz. Yabanc� dillerde mimarl�k, yani “architecture”, bizim dilimizde “mimari” ve “mimarl�k” kelimelerimizi kaps�yor ve biz “mimarl�k”� zaman zaman “mimari” yerine de kullan�yoruz. Bat�l�lar�n “mimarl�k prati�i” dedi�i �ey bizim anlad���m�z mimarl�k oluyor, onlar�n “mimarl�k” dedi�i �ey de, hem “mimarl�k” hem de “mimari” oluyor. San�r�m bizim önce “mimarl�k”�n “mimari”nin neresinde oldu�unu bulmam�z gerekiyor, böyle bir sorunumuz var.

1950’lere yap�lan at�flar ve o zamanlar i�lerin daha iyi oldu�u tespitleri çok do�ru. �zmir özeline dönersek, burada 1950’lerde Levantenlerden kalan gelenekler, mimarl���n mimaride do�ru bir yeri, Levanten i�verenlerin devam� gibi olan mimarlar�n do�ru yapt��� i�ler vard�, yani mimarl�k ad�na do�ru bir i�leyi� vard�. Bugün hala okunabilirli�in devam etmesi o zamanki i�veren ve mimar aras�ndaki ili�kilerin do�rulu�undan kaynaklan�yor. Bana göre bu, Türkiye’de TMMOB kuruldu�u gün sona erdi. TMMOB bir meslek yerine geçti, Oktay’�n son yaz�lar�n� takip edenler de bilir; mimarl���n, mimarl�k prati�inin olmas� gereken yerden çok uzakta oldu�u hali ya��yoruz. Durum �zmir genelinde biraz daha iyi, bu geleneklerin hala biraz izini sürmesinden kaynaklan�yor.

Melih Peker �zmir’de çok iyi bir mimard�r, ben genç bir mimar olarak onun baz� mü�terilerini devrald�m. O mü�terilerin mimara kar�� sayg�lar�, verdikleri önem, i�lerini payla�malar� do�ru yap�lan binalardaki kar��l�kl� ileti�imdir. Ben tiyatroyla da çok u�ra��r�m; seyirci olmazsa tiyatro olmuyor, i�veren olmazsa biz de mimarl�k yapam�yoruz. Bu ili�kiler Türkiye’de bozuldu ve onar�lmaz duruma geldi. �zmir Mimarlar Odas� y�llard�r Serbest Mimarlar Derne�i gibi çal��t�. Hala Mimarlar Odas�’nda bir kesim, e�er mimariyi denetlerlerse, kontrol edebilirlerse mimarlar�n da iyi olaca��n� dü�ünüyor, bu bana göre çok yanl��. �lk önce mimarl���n do�ru yap�lmas�n� sa�larsak, onlar�n içinden baz�lar� kötü mimari de yapabilir hiç önemli de�il, dünya kentlerinin pek ço�unda oldu�u gibi mimarl�k yapan mimarlar�n iyi mimarilerinden de konu�ulmaya ba�lan�r. �zmir’in geçmi�ten gelen o küçük ayr�cal��� gittikçe yozla��yor. Biz eskiye bak�yoruz, Melih Peker’in, Ziya Dedeo�lu’nun, Faruk San’�n o gün için dünyayla e� de�er hatta daha iyi ürünlerini görebiliyoruz, modern mimarl���m�z�n nas�l korunaca��n�, o çok nadir örnekleri, zaman�nda dikkat çekmemi� birçok �eyi bizim bugün ortaya ç�karmam�z gerekiyor ve bu noktada özellikle tarihsellik konusunda Güngör beyin bütün söylediklerine kat�ld���m� belirtmek istiyorum.

Salondan: Ben kentle�me yerine kentleri vurgulamak istiyorum. Kentler herkes için farkl� anlama geliyor. Mimar, mühendis, belediye çal��an�, in�aat yapanlar için kentlerin anlam� farkl�d�r. Turistler, sanatç�lar, edebiyatç�lar için farkl�. E�itim alan�nda, kentlerin anlam� bütün bu farkl�l�klar� kapsar, dolay�s�yla “Mimarl�k Kentle�menin Neresinde?” yerine “Mimarl�k Kentin Neresinde?” demek daha do�ru olur diye dü�ünüyorum.

�hsan Bilgin: Öyle formüle edersek kastetti�imiz �eyi anlatamam�� olurduk, biz kentlerin neresinde diye tarihsiz bir �ey söylemek istemedik, son 50 y�l� konu etmek istedi�imiz için kentle�me dedik, özellikle bir ürün olarak de�il bir süreç olarak taahhüt etmek istedik. Tabii bu da bir bak�� aç�s�d�r.

Salondan: Pazarlama yöneticisiyim. Ben konuya pazarlama aç�s�ndan bakmak istiyorum. �stanbul’da fark etti�im kadar�yla kentsel dönü�üm h�zl� bir �ekilde ya�an�yor, gayrimenkul kredilerinin dü�mesi korkunç bir heyecan yaratt� in�aat sektöründe. Bankalar birle�iyor, turizm-otelcilik dernekleri birle�iyor, büyük projelere imza at�yorlar ve mimarlar çok de�erli. Bunlar yap�l�rken de projelere �ngilizce isimler veriliyor; mesela Grandhouse, Metrocity, Towncenter vs. Bizim bunlara ihtiyac�m�z m� var?

�hsan Bilgin: Onlar tam da pazarlamak için öyle yap�yorlar ve onlar�n da reklamc�lar var. Yak�n zamanda Nevzat ve Emre’yle bir proje yapt�k, ad�n� “Evidea” koydular, ben Platon ad�na çok üzüldüm. Öyle olunca daha çok sat�ld���n� dü�ünüyorlar, bu konulara da kar��mad���m�z için sineye çektik, idare ediyoruz.

Salondan: �yi de orada Türkler oturuyor, “Ay�e teyze, torunun nerede oturuyor?” dedi�imde, “Bilmiyorum yabanc� bir yerde oturuyor,” diye cevap veriyor. �smini bile telaffuz edemiyor insanlar�m�z.

�hsan Bilgin: Ama galiba ismini telaffuz edemeyince daha çok al�yorlar, en az�ndan öyle iddia ediyorum. Hamburger yerken de böyle, ev al�rken de böyle. Türklük derecesi artt�kça, yani Türklü�e ba�lanma derecesi artt�kça galiba o isimlere ba�lanma oran� da art�yor, o yüzden ben Türkle�mekten de korkuyorum. Belki biraz daha normalle�sek, kimlik meselesinden bir kurtulsak, belki bu laflardan da kurtulup günlük hayatta kulland���m�z laflar� kullanaca��z. �kisi beraber art�yor gibi geliyor bana, onun için ben iki e�ilimi de biraz tehlikeli ve birbirine ba�l� buluyorum.

�imdi Deniz Giner’e söz vermek istiyorum çünkü Deniz Giner’in bu toplant�da özellikle bulunmas�n� istemi�tim. Hasan Topal’�n söyledi�i mimarl�k rehberini yapm��t� ve �zmir’de mimarl���n ne düzeyde oldu�unu tarihsel olarak anlamaya çal��t�, bize de bir rehber sundu. Ayr�ca U�A toplant�s� için Mimarlar Odas�’n�n haz�rlad��� bir kitaba �zmir’deki bütün bu geli�meleri anlatan, bence çok önemli bir makale yazd�. Bu yüzden onun yorumunu da almak istiyorum.

Deniz Giner: Ben önce Güngör beyin sorusunun üzerine gidece�im. “Mimarl�k Kentle�menin Neresinde?” sorusunu, “Mimarlar ve Mimarl�k Kentin Üretim Sürecinde Nerede?” diye biraz daha açmaya çal��aca��m. Nevzat, 1950’lerde mimarl���n, kentin üretim sürecinin d���nda kalmas�n� çok güzel tarif etti. Bu bir yandan mimarlar�n kent üzerindeki hakimiyetlerini yitirmesinin hikayesi, di�er taraftan planc�lar�n 1980’lerden itibaren kentin büyümesi ve geli�mesi üzerindeki hakimiyetlerini yitirmeleriyle ba�lant�l� bir �ey. Mimarlar bunu 1960’larda ya�ad�lar bence. Bu bir yandan da meslek ideolojisinin durumla yüzle�mesine neden oldu, yani bir �eylerin üzerindeki hakimiyetimizi kaybediyoruz.

Kenti üreten birçok aktör var, bir de piyasa diye bir �ey var, yani kentin üretim sürecinde birçok faktör var ve mimarlar ve planc�lar günümüzde çok küçük paylarla müdahalede bulunabiliyorlar. Bunun içinde politikac�lar var, sermaye yat�r�mc�lar� var, hatta emlak komisyoncular� bile var. Kentin büyümesini, geli�mesini ve üretim sürecini farkl� farkl� yönlerde etkiliyorlar. Biz “mimarlar ve mimarl�k” okunun neresindeyiz, hangi ucunday�z? Öte taraftan bu çok aktörlü de�i�ken piyasa içerisinde mimarlar yeni araçlarla, yeni taktiklerle nas�l ba� edebilir, bu piyasa içerisinde nas�l etkili bir konumda yer alabilir? Kordon örne�inin üzerinden de konu�abiliriz, Kordon bildi�iniz gibi çok da planlanmam�� bir süreci i�aret ediyor, hem politik bir enkaz, hem de fiziksel bir enkaz oras� ve onun üzerine mimari bir taktik geli�tirildi. Bunun çok iyi bir ipucu oldu�unu dü�ünüyorum. Mimarlar�n ve mimarl���n bu de�i�en politik, ekonomik, iktisadi ko�ullarda yeni araçlar, yeni tasar�m araçlar�, yeni dü�ünme biçimleri geli�tirmesi gerekti�ini dü�ünüyorum.

�zmir bana göre 19. yüzy�ldan itibaren, modern ne varsa hep takip eden bir kent oldu. �stanbul gibi bir merkezden uzak kalsa da, modern olan neyse onu takip etme kayg�s� vard�. Di�er taraftan �stanbul’daki gibi her politikac�n�n gelip bir �ey denedi�i y�k�c� bir deney alan� da de�ildi buras�, bir seçmecili�i vard�. Temkinli bir modern olma hali var burada, önce seçili olan�, kendine uygun olan� al�yordu. 1960’lar�n sonuna kadar çok az say�da mimar�n ve bu mimarlar�n 10-12 ki�ilik grubunun tasar�mlar�n�n modernlik etkisiyle biçimlendirildi�ini ve yo�ruldu�unu dü�ünüyorum. Günümüzde be�enerek bakt���m�z binalar�n�n ço�unun çok modern bir dili var ve birçok mimar o mimarlar�n bürolar�nda e�itim alm��lar. Bu 1960’ta Dokuz Eylül Üniversitesi’nin kurulmas�na kadar sürmü�. Çünkü bu döneme kadar bütün mimarlar �stanbul’dan e�itim alarak geliyorlard� ve merkezdeki gündemi buraya ta��yorlard�, dolay�s�yla hep merkezle paralel devam eden bir mimarl�k niteli�i var bu kentte. Bunu e�er Kordon örne�ine ba�larsak çok fazla yal�n, oturmu�, hatta �zmir’in muhalif kimli�inin yan�nda bir mimarl�k kimli�inin de oldu�u bir durum var. Bunun �zmir’e modern kimili�ini kazand�ran mimarlar taraf�ndan olu�tu�unu dü�ünüyorum.

Son olarak, Kültür Park’�n da bir anlamda özellikle fuar etkinlikleriyle, uzun dönem her yenili�in denendi�i, takip edildi�i, mimarlar için bir i� potansiyelinin oldu�u ve merkezde neler olup bitti�ini takip ettikleri bir alan olarak, ba�ka bir e�itimci kanal olmu�tur. Bir yanda �stanbul’da e�itim alarak gelmi� mimarlar, di�er tarafta fuarda yenilikleri görme olana��... �ki kanal üzerinden bu kentin çok modern bir tav�r ve bir mimari kültür geli�tirdi�ini dü�ünüyorum.

Salondan: Tamer bey, birtak�m siyasi ve yerel yöneticilerin mimarl��a aç�k hale gelmeye ba�lad�klar�ndan, fakat mimarlar olarak bizim bu konuma sahip olmad���m�zdan bahsetti. Bir yandan da Nevzat beyin söylediklerini dü�ünüyorum; 1950’lerden sonra mimarlar�n, mimarl�k yapmada c�l�zla�malar�ndan bahsetti ve art�k sadece yap� üretimiyle ilgili olduklar�n� söyledi.

Toplum aç�s�ndan mimar�n i�i bina yapmakt�r. �n�aat mühendisi de var, mimar da var ve ikisi de ayn� �eyi yap�yorlar, o zaman mimarla ba�ka bir yap� üreticisi aras�nda bir fark kalm�yor. Tamer beyin bahsetti�i donan�m eksikli�i de acaba buradan kaynaklan�yor olabilir mi? Mimarl�k tek ba��na bir bina de�il ama mimarlar pratikte yeterince var olamad�klar�ndan dolay� toplumun alg�lay��� bir dönü�üm geçiriyor. Acaba mimarl�k, mimarlar�n kafas�nda da m� anlam�n� kaybediyor ya da erozyona u�ruyor? Bu donan�m� tekrar nas�l sa�layabiliriz? Bir de Emel han�ma sormak istedi�im bir �ey var; sizde muhalefet ve tasar�mc�lar aras�nda bir diyalektik model vard�, onun araçlar� neler olabilir?

Salondan: Konu mimarl�k ve kent oldu�u için mimarlar�n bu i�e katk�s�n�n ele�tirilmesi gerekti�ine inan�yorum. �zmir’de, özellikle 1950 sonras� yap� furyas�n�n ba�lad��� dönemde, yap�lar mimarlar taraf�ndan yap�lm��t�r, bizzat kendim müteahhit olarak mimarlarla çal��m��t�m. Dolay�s�yla dönüp bakt���m zaman istisnalar� ç�kar�rsak geriye çok memnun olaca��m�z bir yap� kalm�yor, ben göremiyorum. Gerçi tersi de söylendi ama bundan çok daha iyi olabilirdi. Nedenini de �öyle görüyorum; bu patlama döneminde orta gelirli tabaka talepkard�, dolay�s�yla mimarlar oldukça ciddi bir �eklide ra�bet gördüler, çok i� ald�lar ama mimarl��a fazla özen gösterilmedi bu dönem.

Bundan 2 sene önceki nesil bizim nesilden daha iyiydi bana sorarsan�z, o zaman�n örnekleri bence çok daha özenli. Para belli ellerde toplan�yor ve o topland��� yerden gelen talepler daha kalifiye, daha sofistike ve daha doyurucu oluyor. Mimar rekabet etmek zorunlulu�unu hissedince elinden gelenin en iyisini yapmaya çal���yor. Kalitenin artmas� biraz da buna ba�l� diye dü�ünüyorum. Te�ekkür ederim.

Salondan: Mimarl���n, üstlendi�i rol tek bina baz�nda veya belirli parklar�n düzenlemesi konusunda olsun, pek çok büyük kentte, kentlerin dünya sahnesine ç�kmaya ba�lad��� süreçte, mesela Paris veya Bilbao örne�inden hareketle konu�ursak, elit mimarlar�n asl�nda ço�unlukla mimarl��� b�rakmaya ba�lad�klar�n�, mimarl�k alan�n�ndan ç�k�p ba�ka yerlere ta��nd�klar�n� görürüz, ki bunun en büyük ustas� olarak Koolhaas’� gösterebiliriz. Mimarlar�n art�k mimarl��� b�rakt���, ba�ka bir sürecin içine dahil olduklar�, üstelik de �kinci Dünya Sava��’ndan sonra merkezi kentle�me politikalar�n�n, özlemle and���m�z mimarl�k ortam�n�n zaten elden gitti�i bir dönemde, global sermayenin dola�mas�n�n üretti�i kültürün de ülkemize s�çramas�yla geli�en bir süreci ya��yoruz asl�nda diye dü�ünüyorum. Sonuç olarak �stanbul bunun içine çok ciddi �ekilde eklemlenmi� durumda. �zmir geri durarak o mimarl�k tablar�n� korumu� bir kent gibi görünüyor. Böyle bir global durumda, acaba mimarlar, mimarl�k yapmaya m� dönmeli yoksa bu süreç kar��s�nda ba�ka bir söz söyleyecek güce sahipler mi?

Salondan: Bu kürselle�me gibi bize empoze edilen politikaya galiba en büyük reaksiyon yerelle�me. �zmir 4 milyon nüfusa yakla��yor, yani de�i�ik karakterlerde büyük semtleri var, acaba buralarda daha yerel birtak�m aray��lar içine girilemez mi, kenti 4 milyonluk bir metropol gibi görerek fikir vermek yerine daha küçük parçalarda kimlik aray���n� sa�layamaz m�y�z, diye dü�ünüyorum. Ülkemizdeki mimarl���n geli�mesi ayn� zamanda mimarlar�n geli�mesine e� de�er gibi, yani az say�da mimar�n çok kaliteli i�ler yapt���, daha özgürce davranabildi�i bir dönemden, kararlar�n daha otoriter oldu�u bir döneme geçerek, çok yayg�nla�m��, çok say�da mimar�n yarat�c�l���n�n köreltildi�i ortamda, mimarlar�n sahip olduklar� tek ciddi ve yasal kurum Mimarlar Odas�.

�zmir’de Halima�a Çar��s� diye bir yer vard�r; toptanc�, tüccar ne kadar g�da ürünü varsa orada satarlard�. Bir gün ben oraya gitti�imde koskoca kamyonlarla o sokaklara, o eski doku içerisine girdiklerini, birtak�m hammallar�n yükleri bo�altt�klar�n�, pirinç çuvallar�n�, bu�day çuvallar�n� oralara y��d�klar�n�, onlar gittikten sonra bir at arabas�n�n, bir küçük kamyonetin ya da motosikletin gelip, bir yerlere da��tmak üzere bir çuval malzeme al�p gitti�ini gördüm. ��te oradaki olaylar acaba mimar�n dü�ünce tarz� nas�l olmal� diye dü�ünmeyi gerektiriyor. Kendi bürosunda bir parsel ya da bir imar adas� üzerinde mi tasar�mlar�n� haz�rlamal�, yoksa as�l proje hayat�n kendisini, bu gerçe�i de�i�tirebilmek mi? Bu rolü mimar üstlenmeliydi ve bu rolü üstlenmi� çok da mimar oldu ama bu bizi giderek bitirmeye ba�lad�. Kentin geli�mesinde bu kurgunun yanl�� oldu�unu, bütün bu trafi�in, yollar�n t�kanmas�n�n sebeplerinden birisi oldu�unu dü�ünerek harekete geçtik; belediyeye gittik, buradan toptanc�lar� �ehir d���na ta��yal�m dedik. �ehrin d��� dedi�imiz yer, �u anda �ehrin merkezlerinden bir tanesi haline geldi. Bunlar 1.5-2 y�l önceki çabalar�m�zd�. O çabalar�n sonucu onlar� ikna edip, kooperatif buldurup, ta��d�k, orada yeni bir site kurduk.

Anlatmak istedi�im �u; kenti ve sorunlar�n� tam anlam�yla anlarsan�z, buna çözüm getirebilecek, �ehircilikten, iç mimarl��a her türlü mesleki aktiviteyi içinde bar�nd�ran tek mesle�in sahibi, mimar�n bunlar� dü�ünebilmesi gerekir. Çe�itli mercileri ikna ederek o projeyi gerçekle�tirmek zorundas�n�z. Mimar bir binay� tasarlamaz, bir kenti tasarlar, çok daha önemlisi, bana göre bir ya�am�, bir gelece�i tasarlar. Günümüzde mimarlar �zmir körfezinin içine bir ada koymak, körfez giri�ine bir köprü yapmak gibi fikirleri ortaya atabilecek kadar cesur de�il. �lk önce meslek odas� fikre kar�� ç�k�yor, bu adam ne diyor, bir tart��al�m, sorguluyal�m diye bir süreç kesinlikle ba�lat�lm�yor. Bir proje dü�ünüyorsunuz, hayal ediyorsunuz, dü�üncenizi ortaya att���n�z andan itibaren köreltiliyorsunuz. Bu durumda mimarl���n yarat�c�l��� nereye götürülebilir? Bugüne kadar yap�lm�� örneklere bak, onlar�n tekrarla, biraz da onlara güç, estetik kat diye bir mesaj geliyor toplumsal olarak, bütün kurumlar bunu yap�yor.

�hsan Bilgin: Katk�lar�n�z için te�ekkür ederiz. Emel han�m konu�mas�n� bitirirken bir perspektif sundu, yeni bir alg� meselesinden bahsetti. Galiba �öyle bir temel dönü�üm var; bir mimar hakikaten her �eyle ilgilenmek durumunda, bu konuda size çok hak veriyorum, yapaca�� binayla s�n�rl� bir alg�s� varsa yetmiyor ama bununla beraber mimar gerek hayat�n gerek kentlerin ne olmas� gerekti�ini bilip, bunu ö�retecek bir aktör olarak ortaya ç�karsa ba�tan kaybediyor. Önemli olan mimar�n her olandan etkilenmesi, realitenin çe�itli boyutlar�n� farkedip ona bir tepki vermesi, o tepkiye gelen bir ba�ka kar�� tepkiyi de alg�layabilmesi, yeniden üretme gibi özelliklere sahip olmas�. Yani ikisi birden önemli, hem her �eyle ilgileneceksiniz, hem de ilgilenece�iniz her �eyin sizin istedi�iniz gibi olamayaca��n�n da fark�nda olacaks�n�z. Nas�lsa ben buna hakim olamayaca��m diye y�lmaman�z gerekiyor ama her �eyin sizin kafan�zdaki resim gibi olmad���n� da bilmeniz gerekiyor.

Salondan: Ben �u aralar çok keyif ald���m bir kitab� okuyorum, bir mimar hakk�nda ve kitab�n yazar� sanki mimar�n a�z�ndan yazm��. Kitapta mimar, tasar�mdan duydu�u endi�eleri, sorumluluklar�, yap�s�na kar�� duyarl�l���n�, �antiye organizasyonundan tutun yap�n�n biti�ine kadar her �eyi anlat�yor. Çok keyif ald���m için yava� yava� sindire sindire okuyorum. Bu toplant�da yap�lan konu�malar sonucunda herhalde diyorsunuz ki; bu mimar çok �ansl� bir mimar olsa gerek çünkü çok huzur veren bir ifadeye sahipti. San�r�m büyük bir ço�unlu�unuz okumu�tur �u ana kadar, bu kitap Nevzat Say�n hakk�nda Tansel Korkmaz’�n Yap� Kredi Yay�nlar�’ndan ç�kan kitab�, tavsiye ederim.

Salondan: Ben Emel Han�m’�n anlat�mlar�ndan devam etmek istiyorum; bugün gelinen noktada, küreselle�mede, de�inilmeyen ciddi bir boyut var, heykelle�me ve tekdüzele�me. Amerika’da üretti�iniz bir formu, �zmir’de de uygulayabiliyorsunuz art�k, o noktaya geldik. Zamanla Osmanl� dönemindeyken nas�l bütün 5 k�tan�n birikimi Osmanl�’da toplan�yor ve ürünler ortaya ç�k�yor ise bugün de Amerika’da ortaya ç�k�yor, daha sonra da Çin geliyor. Bu tekdüzele�me ve tekelle�meyi de getiriyor beraberinde, bütün ya�am tarz�m�z�, ürettiklerimizi, tükettiklerimizi tekdüze hale getiriyor. Türkiye için dü�ünürsek, daha önce bakkallar�n, terzilerin ya�ad��� süreci �imdi mimarlar ya��yor. Daha önce tek tek, güzel ve kendine özgü binalar üretilebilirken, �imdi toplu olarak binalar üretiliyor. En yak�n örne�i, Toplu Konut �daresi ile �zmir Büyük�ehir Belediyesi aras�nda yap�lan protokol sonucu aç�lan bir ihale var, bu ihalenin küçük bölümü 600 konut, büyük bölümü 1200 konuttan olu�uyor. Yani tek bir ürün ortaya ç�kacak, imalat aç�s�ndan da ayn� �ey geçerli, kap�lar bile birbirine benzeyecek.

�hsan Bilgin: Bu Emel han�m�n anlatt��� 3. ku�ak, de�il mi? Önce kent merkezi, sonra gecekondular, sonra da toplu konutlar demi�ti, ona denk geliyor.

Salondan: Onun devam�. Burada tabii demokratikle�me, tekelle�me ve sanat aras�nda garip bir ili�ki var. Birikim çok olursa, tekelle�menin merkezi belli olursa sanatta da bir süregelme yapabiliyor. 80’li y�llar�n sonunda ya�anan olay�n, s�radan insan hareketlili�iyle ve ihtiyaçlar�n�n dile getirilmesiyle alakas� var.

�hsan Bilgin: Yani mimarl���n da önü aç�l�yor, bu da ilginç bir yorum. Tamer Ba�bu�’a söz vemek istiyorum, nas�l de�erlendiriyorsunuz bu yorumlar�, bir oda ba�kan� ve bir mimar olarak?

Tamer Ba�bu�: Tabii �zmir’e de fokuslanal�m ama mimarl���n kendi kendini sorgulad��� bir gerçek, yani bütün dünyada da bu sorgulan�yor, mimarl���n kendi kendimize tarif edemedi�imiz bir konsepti var. Hepimiz asl�nda mimar�n ne oldu�unu biliyoruz da bunu ayr�nt�land�rmaya, tarif etmeye kalkt���m�zda çok çe�itli yerlerden yakla��yoruz, mesela mimarl���n 200 tane eylem alan�ndan bahsediliyor. Bu hepimizin tarif etmedi�i, söylemedi�i ama asl�nda hepimizin bildi�i, mimarl���n genel konsepti, toplum taraf�ndan payla��lmad��� için ve bilinmedi�i için yasalara aleyhimizde yans�yor. Yani yap�dan, korumadan uzakla�t�r�labiliyorsunuz, mimarl���n bu tarifini bizim d���m�zdakilerin bildi�i kan�s�nda de�ilim. Bizim bunu tam anlam�yla tart��t���m�z ve sonuçland�rd���m�z kan�s�nda da de�ilim. Kat�ld���m bir toplant�da mimarl�k camias�ndan bir bilimadam�, tasar�m�, sadece estetik kayg�lar�n bir arac� zannedilen bir konuma koydu, bu inan�lmaz bir �eydi ve mimarl�k alan�ndaki bir bilimadam�ndan geliyordu. Biz e�itim kurumumuzda bile mimarl�k alan�nda böyle çeli�kideysek bunu nas�l d��ar� anlat�p da, kendi mimarl�k alan�m�z� yasalarla tarif ettirecek düzeylere, kanallara kanalize edebiliriz? Bu bizim önce kendi kendimize dü�ünmemiz gereken bir durum gibi geliyor bana.

Bugün sabahleyin �stanbul’dan iki misafirimiz vard�, buran�n çok sakin, dingin, çok be�endikleri bir �ehir oldu�unu dile getirdiler. Ben bunu �stanbul’dan gelmi� olmalar�na ba�l�yorum, yani bunun etkisinin de çok oldu�unu söyleyebilirim. Son y�llarda �zmir’in sahip oldu�u mimarl�k düzeyinin, genel düzlemle birlikte giderek ayn�la�t���n� söyleyebilirim, bunda biz de büyük kayg�lar ta��yoruz. Mesela biz bütün o denizdeki yal�lar� y�k�p çok güzel model apartmanlar yapt�k ve �imdi diyoruz ki onlar hakikaten güzel mimarl�k eserleriydi, asl�nda o de�erlerin de yitirilmemesi gerekiyordu ve onlar yitirilmeden de bu düzey sa�lanabilirdi diye dü�ünüyorum.

Hasan Topal: Bir kent ideolojisi ya da bir kent vizyonunun, bu vizyona dönük olarak kentte gerçekle�tirmeye çal��t���m�z politikalar�n ve bu politikalar�n mekana yans�yan izlerinin nas�l de�erlendirilmesi gerekti�i konular�nda çok farkl� ortamlar�n, çok farkl� tart��ma süreçlerinin gündemde olmas� gerekirdi diyebilirim. Ama �srarla ve her �eye ra�men mimar�n yap�daki rolünün tart���lmas� gerekti�ini dü�ünüyorum, çünkü her �eyin çok güzel oldu�u ortamlarda da galiba çok ba�ar�l� mimarl�klar, mimari eserler, yap�lar görmüyoruz. Hatta dünya gündemine ç�kabilmi� birkaç yap�n�n, kent üzerine iyi dü�ünülmü�, iyi tasarlanm�� mekanlarda yer almad���n� da görebiliyorsunuz. Pekala bir dere yata�� içerisinde, kendini dünyaya tan�tabilmi� bir yap�y� görebilirsiniz. Belki bizde olsa hiç kimse yap� bile yapmaz burada. Bu nitelikle bakt���n�zda gerçekten sürecin ve mekan� mimar olarak nas�l ele ald���n�z�n da çok önemli oldu�unu dü�ünüyorum ve burada bir birey olarak mimar�n çok önemli bir rolünün oldu�unu dü�ünüyorum.

Baz� süreçler her zaman çok iyi mimarl�k elde edilecek zaman� vermiyor, kentle�me sürecinin ba�da�t�rmalar�nda bunu da bilmek gerekiyor. Bütün bu de�erlerin içerisinde, bizdeki i�lerde de yap�l� alanlara, baz� yap� alanlar�na harcanan paralara bakt���m�zda Amerika’dakinden veya Avrupa’dakinden daha az olmad���n� görüyoruz. Hatta daha yüksek de�erlerde in�aatlar yap�l�yor ama kaliteye bakt���n�zda ayn� kalite elde edilemiyor. Bu sadece tart��t���m�z aç�l�mlarla çözülemez diye dü�ünüyorum, ba�ka bir boyuta ta��mam�z gerekiyor. Tabii kentle�me kültüründen yap�la�ma kültürüne kadar giden süreci ele almak gerekir diye dü�ünüyorum. Demek ki sorun sadece kaliteli yap� yap�lmas� için mimar�n kendi ba��na b�rak�lmas�nda de�il diye dü�ünüyorum bazen.

Nevzat Say�n: Biraz önce de söylendi�i gibi bu toplu konutlar�n ad�n� kim koyuyor, biz var m�y�z i�in içerisinde? Yokuz tabii ki ve bu oldukça da k�zd���m�z bir �ey. Onlar birer sosyalizasyon projesi de�il, yani kentsel dönü�üm projeleri ad� alt�nda geçiyor olsalar bile, onlar birer yat�r�m projesi esas olarak. Biraz evvel özellikle söylemeye çal��t���m �ey �uydu; asl�nda oldukça ar�zal� yerleri olmas�na ra�men, hatta Adorno’nun tarifiyle “do�rusu olmayan yanl��lardan” say�labileceklerine ra�men, hala orada yap�labilecek iyi, sa�lam bir �ey var. Bu diyalektik modern tan�m�n�n üzerinden bakt���m�zda, kent olmak istedi�i ya da oldurmak istedi�i �eyin tan�m�n� hiçbir zaman duymuyorsa bunu yapmak çok zor diye dü�ünüyorum, sadece bir dilek olarak kalacakt�r. Mimarl�klar içinden mimar�n ve mimarl���n pozisyonu, duru�u de�i�iyor olsa bile hala o hafif küçümseyerek söyledi�imiz, yap�labilitesi içindeki mimarl�k çok önemli bir �ey, onu da atlad���n�zda geriye pek bir �ey kalm�yor, ba�ka bir yere s�çramak için bile onu bilmemiz gerekiyor. Bunun üstüne ciddi yat�r�mlar� olan dünyan�n dört ayr� bölgesinden, ikliminden, co�rafyas�ndan dört ülkeyi; Hollanda, Portekiz, �spanya ve �sviçre’yi ele ald���m�zda, bu ülkelerde bir sürü saçmasapan, z�rval�k ba�yap�t� olabilecek �eylere ra�men, toplam�nda geli�tirdikleri �ey, belki bugün “mimarl�k” ad� alt�nda konu�maya çal��t���m�z �eydir. Bu dört birbirine benzemeyen co�rafyada, programlanm��, kast edilmi�, okullar�n�n yap�s� de�i�tirilmi�, bir önceki gelenekten epeyce iz sürülmü� ve oradan inan�lmaz sonuçlar ç�km�� muazzam örnekler vard�r. Bunlar bugün dünyan�n gündemini belirliyorlar.

�yi bir mimarl���n olmas� için hepinizin bildi�i gibi, görgü, bilgi ve sezgi �art, mimarl�k bu ayaklardan birininin kopmas� halinde olmuyor. Bugün �nciralt� Sahil Evleri’nde yap�lmakta olanlar� gördük, inan�lmaz bir �ey; bir yanda dünya güzeli bir anonim yap� duruyor, di�er yanda bir z�rval�k ba�yap�t� duruyor. Tam da Hasan’�n söyledi�i gibi dünya kadar para ve çaba harcanm�� ama ortaya ç�kan �ey bir çöpten ba�ka bir �ey de�il. Dönüp bakt���n�z zaman çok önemli bir sorumluluk oldu�unu görüyorsunuz. O bölgede asl�nda her dönemden yap� var, 100 y�l öncesinden veya 40 y�l öncesinden, bunlar�n hepsini görebilece�imiz bir yerde böyle bir yap�n�n olmas� çok üzücü. Bence �zmir’deki en iyi özetlerden biri Fuar’�n Basmahane Kap�s�’d�r. 50 y�l önceki haliyle bugünkü halini kar��la�t�r�n ve bütün bu benim söylemeye çal��t���m �eyi bir daha dü�ünün, te�ekkür ederim.

Salondan: Burada pek ad� geçmeyen bir konsepte yönelik, mimarl�kla �ehircilik veya mimarla �ehir aras�ndaki etik boyuta de�inmek istiyorum. Körfez Sava�� s�ras�nda �ngiliz mimarlar o y�k�lan �ehirleri yapmak için birbirlerinin üstüne basarak yar���yorlard�. Ba�bakanla görü�üp, lüks otellerde toplant�lar düzenliyorlard�. O noktay� da unutmamak gerek, yani mimarlar da o kadar masum insanlar de�il.

�hsan Bilgin: Emel Göksu çok geni� aç�l�ml� ve bu geni� aç�l�m�na ra�men oldukça strüktürel bir sunu�la ba�latt� konu�may�, galiba bu yüzden konu�ma epey iyi geçti. Bunun sonucu olarak salondan da en çok ona at�fta bulunuldu. Son sözü ona veriyorum, buyrun.

Emel Göksu: Çok te�ekkür ederim güzel sözler ve tabii ele�tiriler için. Hareket aln�m�z�n darald���n� görüyorum, hareket alan�m�z darald�kça da hem h�rç�nl�klar�m�z hem de s�zlanmalar�m�z art�yor ama bu ayn� zamanda raz� olmu�lu�u da gösteriyor bence. Yasalar bizi parsel, çevre ya da beklentiler her neyse bir müsbet alan olarak s�n�rland�rd�kça, biz de s�zland�kça asl�nda buna raz� oluyoruz. Burada bizim görevimiz çok önemli diye dü�ünüyorum, gerçekli�i çok daha farkl� ve bütünüyle kavramak gerekti�i için gizli biçimde de korkuyoruz bir yandan. Kendimizde yeni bir alg�, yarat�c�l�k sitemine do�ru paradigmal bir de�i�ikli�i mesleki alanlarda gerçekle�tiremiyorsak bunun iki tane boyutu var demektir; bir tanesi var olan bilgimizi, alg�m�z� terketmek istemememiz çünkü bildi�imiz ba�ka bir �ey yok, ikincisi de yeni bir bilinmezli�in, tasar�m aln�n�n, alg� sisteminin, pozisyon seçiminin ya da koordinatlar� yeniden belirlemek zorunda olmam�z�n bizde yaratt��� korku. Ama asl�nda tasar�m böyle bir �ey de�il mi? Biraz önce Emine arkada��m dev�irdi�imiz, ithal etti�imiz ve bir süre sonra art�k giderek raz� olmak zorunda kald���m�z bir mekan anlay���ndan söz etti. Asl�nda bu tek tiple�menin nitelikleri çok daha önceki zamanlardan kalk�p geldi ve mimarl�k bunun bayraktarl���n� yapt�. Paradigmal k�r�lmas� da gene bu mesle�in içinden ç�kt�, korkumuz neden o zaman? Yani e�er bütün dünya ölçekleri, modernlikle kendi paradigmalar�n� yeniden ele�tirip, bir strüktür tart��mas�na girmek zorunda kald�ysa ve ba�ka meslek alanlar�n� da bunu tart��mak zorunda b�rakt�rd�ysa, mimarl�k çok önemli bir yarat�m potansiyelini kendi içinde ta��yor demektir.

Ege ye�iliyle, otuyla, yemek kültürüyle, geçmi�ten bugüne getirdi�i gelenekleri ile gerçekten kendine özgü bir bölge. Bu sadece mekansal anlamdaki donan�m�n�n çok üst düzeyde olmas�ndan ötürü de�il, tamamen içindeki ya�am�n, ambiyans�n ve konseptin, gelen insanlara burada ya�amay� istetecek kadar, hayranl�k yaratmas�ndan kaynaklan�yor. Kordon ba�ka biçimde düzenlenmi� olsayd� bile bence yine ayn� duyguyu uyand�r�rd�. Bu o kadar büyük bir avantaj ve o kadar büyük bir ayr�cal�k ki, neden �apkam�z� önümüze koyup da kar�� durma geleneklerimizi yeniden tart��m�yoruz? Gerçekten Salih beyin dedi�i gibi neden bunu tasar�m�n, yarat�c�l���n önünde bir engelmi� gibi kuruyoruz, ben bunu yeni bir aç�lm�n f�rsat� olarak görmeye çal���yorum.

Birkaç ay evvel Hasan beyin de sözünü etti�i Prag’daki danseden dünyay� gördüm. Ben strüktürünü ya da var olan mekan kayg�lar� aç�s�ndan tart��m�yorum, mimari bir tart��ma yapmak istemiyorum o yap� hakk�nda ama benim için inan�lmaz, gerçekten paradigmal bir k�r�lmayd� bu binay� görmek. Çok �arlatanca da bulabiliriz ama sadece �unu söylemeye çal���yorum; hepimizle alay eden bir dünya o. Dolay�s�yla bir yap� bana iyi ya da kötü bir sürü �ey dü�ündürebiliyor ve mekan kavramlar�n� altüst edebiliyor. Bak�yorum bu dünyaya, diyorum ki bu binan�n içinde, zeminde nas�l durulur acaba? E�er bir bina bana soru sordurtuyorsa, bir insan olarak, sokakta ya�ayan bir kentli olarak ya�am�ma dair bir sorgulatmaya do�ru beni itiyorsa bu tasar�mc�n�n, benim alg�lar�m� altüst ederek, beni yeniden kendimi sorgulamaya itme ba�ar�s�d�r. Her ne kadar strüktürel olarak ya da tasar�m aç�s�ndan ba�ar�s�z bulsak bile.

Bir türlü mevzilerimizi terk etmek istemiyoruz. “Alanlar�m�z daralt�ld� ve bana mesle�imi icra edebilece�im �öyle bir parsel, bir yer dü�tü, art�k bu mevziyi de kaybetmeyeyim bari,” raz� olmu�lu�udur bu, ki ben ne kendimin ne de bu co�rafyada ya�ayan meslekta�larm�n buna lay�k olmad���n� dü�ünüyorum. Var olan� aynen, yeniden üretme tehlikesinin dibimize kadar geldi�ini görmemiz laz�m. Bu süreç ister evrimsel olsun, ister devrimsel, bu co�rafyan�n, bu topra��n ba�r�ndan ç�kmak zorunda. Yani bu hepimizin görevi ve becerisini, ba�ar�s�n� sonuna kadar ortaya koymak zorunda oldu�u bir durum. Bunun için de var olanlarla yetinmeden önce kendi koordinatlar�m�z� de�i�tirmemiz laz�m, kendimizi küresele eklemlenmek zorunda hissetmeden, kenarda durdu�umuzu ama kenar�n da bir merkezi haline gelebilece�imizi görerek, kendi gelece�imizi, ufkumuzu tarif etmemiz laz�m.

Tasar�m sistemlerinizde yeni bir koordinat sistemi olu�turmak evrimsel olabilir; bunu bilgi birikimini, kollektif bilgiyi kullanarak yava� yava� yapabiliriz ya da devrimsel olabilir; bir yap�yla altüst olabiliriz. Mimarlar�n çok büyük bir kesimi konut tasar�m� yap�yor. O zaman ho�nutsuz oldu�umuz halde neden hala var olan konutlarda ya�amaya devam ediyoruz hepimiz? Niye hala hep ayn� �eyi yeniden, yeniden, yeniden üretiyoruz? Do�rudan kendi eri�ti�i referanslarla gitmek yerine, bu meslek grubunun insanlarca yürütüldü�ünü dikkate alarak yani hem mesle�i bilen hem de muhalefet etme gelene�ine sahip olan bu co�rafyan�n kenti tahlil etme becerilerinin yeniden sorgulanmas�na bir ba�lang�ç olarak ve meslek alan�ndaki ayd�nlar� da kendine çok fazla dert etmeyerek, bir arada çal��arak ve müzakere ederek, meslek alanlar� aras�nda yeni bir aç�l�m�n gerçekle�ebilece�i inanc�n� ki�isel olarak, umut olarak ta��yorum.

�hsan Bilgin: Konu�mac�lar�m�za ve dinleyicilerimize kat�ld�klar� için çok te�ekkür ederiz, ayr�ca bu toplant�y� düzenleyen Arkitera Mimarl�k Merkezi’ne ve Kale Grubu’na da te�ekkür ediyoruz.

 

Proje Sponsoru Proje Organizasyonu Copyright© 2006 - Arkitera Mimarlık Merkezi