Mimarlık Kentleşmenin Neresinde?
Eski�ehir
De�ifre
Yazdırılabilir Sayfa

�hsan Bilgin: Toplant�m�za ho�geldiniz. Bir dizi toplant�n�n tam ortas�nda yer al�yoruz. Toplam dokuz �ehirde toplant� yapmak amac�yla yola ç�kt�k, her toplant�da o �ehir için ayn� temay� konu�uyoruz. O �ehrin ya�ad��� pratikler üzerinde konu�uyoruz. Toplant�lar ayda birlik periyotlarla yap�l�yor. Daha önce Diyarbak�r’a, Antalya’ya, Ankara’ya ve Bursa’ya gittik. Be�incisinde Eski�ehir’deyiz, bundan sonra da Trabzon’a, �zmir’e, Adana’ya ve �stanbul’a gidece�iz ve bu �ehirler üzerinde bu ba�l��� konu�aca��z, “Mimarl�k Kentle�menin Neresinde?” diye sorup cevab�n� arayaca��z. Bu cevab�n kolay verilebilir bir cevap olmad���n� her birimiz biliyoruz, zaten amac�m�z da cevab� almaktan ziyade bu cevab�n aranmas�na ba�lamak.

“Mimarl�k Kentle�menin Neresinde?” diye sorarken, burada iki tane kritik sözcük var; biri “kentle�me”, di�eri “mimarl�k”. �kisinin üzerinde de çok k�sa duraca��m. “Kentle�me” derken, Arkitera.com’daki yaz�n�n özellikle genç arkada�lar taraf�ndan yanl�� anla��ld���na �ahit oldum, iki tane katmandan bahsediyoruz. Birincisi, kentle�me do�rudan do�ruya belli bir nicel e�i�i temsil ediyor. 10 bin ki�inin, 15 bin ki�inin ya da 20 bin ki�ini ya�ad��� bir kent; bunlar aras�nda büyük bir fark olmuyor, nüfus artm�� oluyor ama öyle bir e�ik var ki, örne�in 500 bine geldi�inizde art�k bu bir nicel fark olmaktan ç�k�yor, bir niteli�e dönü�üyor. Bu 500 binden 3 milyona ç�kt���nda da ba�ka bir anlama geliyor. Biliyorsunuz, dünya da 10 milyonluk hatta 20 milyonluk �ehirler var, dolay�s�yla niceli�in niteli�e dönü�mesi gibi bir �ey de var asl�nda. Bu Türkiye’nin son 50 y�ld�r çok yo�un bir �ekilde ya�ad��� bir süreç. Hepsi de�il belki ama belirli kentler düzenli bir �ekilde büyüdüler ve büyürken de baz� e�ikleri geçtiler. �stanbul, belki 10 milyon e�i�ini geçerken, Eski�ehir 400-500 bin e�i�ini geçti. Bu arada nüfus art���n�n ve nicelik art���n�n d���nda, bir de nitelik de�i�mi� oldu. Nitelik fark�ndan kast�m�z �u; niceli�i de�i�en yerler art�k ba�ka bir yer haline geldi. Peki ba�ka bir yer haline gelirken ne oldu, nas�l bir �ey gerçekle�ti ve bu mevcut verilerden sonra neler olabilir? Bu sorular�n yan�tlar�n� ar�yoruz. Bu ikinci boyutta kentle�menin tabii ki ç�plak hali, sadece bir nüfus art���, bu nüfus artarken daha çok ki�i k�rsal bir hayat� b�rak�p, kentsel bir hayat ya�amaya ba�lam��. Biliyorsunuz son 50 y�l� dramatik bir �ekilde bu anlamda ya��yoruz.

Kentle�menin hemen ça�r��t�rd��� ve genç arkada�lar�m�z�n ço�unun böyle anlad��� ikinci boyut, planlaman�n olup olmad���. Bu kentle�me süreci ne kadar yönetildi birileri taraf�ndan? Yönetimler, çe�itli sivil toplum örgütleri gibi kurumlar ne kadar yönlendirildi, ne kadar yönetildi?

�kinci sözcü�ümüz ise “mimarl�k”. Mimarl��� da iki �ekilde kullan�yoruz; birincisi düz anlam�yla mimarl�k, yani tarihin en eski formasyonlar�ndan, mesleklerinden bir tanesi. Bu mimarl�k formasyonunu ta��yanlar bir aktör olarak bu kentle�mede ne kadar rol alabildiler? Yakla��k 40-50 y�ld�r ya�amakta oldu�umuz süreçte bir rol oynayabildiler mi, oynad�larsa nas�l bir rol oynad�lar, gibi sorular�m�z var. Asl�nda mimarl�k dedi�imiz �ey elli y�l öncesinin tan�mlar�na göre, bugünkü Türkiye’nin s�n�rlar� içerisindeki kentlerde hep bir rol oynam��. Bazen Mimarlar Oca�� �eklinde olmu� bazen de zanaat ustalar�n�n loncalar� üzerinden mimarl�k kentle�meye kat�lm��. Bu mimarl���n ta��y�c�lar�; ister usta olsunlar, ister ba�ka bir tan�m�yla mimar olsunlar, ister 19. yüzy�l�n modern, yani yeni e�itilmi� mimarlar� olsunlar, isterse de Cumhuriyet’in erken döneminde e�itilmi�, modern formasyondaki mimarlar� olsunlar, 1950’lere kadar bunlar bir aktör olarak bulunabilmi�ler. Ama 50’lerden sonra bir �eylerin de�i�ti�ini biliyoruz, bu de�i�im içinde nas�l bir rol oynad�k, bir sorumuz bu. �kincisi de mimarl���n mecazi anlam�, �öyle kullan�l�r; mesela bir �iirin mimarisi ya da bir filmin mimarisi denir. Bu �u demektir a�a�� yukar�; bir omurga, kurgu veya yap� kurucu. Mecazi anlamda bu yap�n�n omurgas�n� olu�turan ona yön veren �eye “mimarl�k” deniyor. Bütün bunlar� çok genel bir perspektiften ele almamaya çal���yoruz, hatta bütün Türkiye’yi de alm�yoruz, özel olarak hangi �ehirdeysek onun üzerine konu�uyoruz.

Bugünkü konu�mac�lar�m�z, ço�unu tan�yorsunuz ama ben k�saca bahsedeyim; ben mimar�m, ayn� zamanda ö�retim üyesiyim, 24 y�l Y�ld�z Teknik Üniversitesi’nde ö�retim üyeli�i yapt�ktan sonra yeni bir yüksek lisans okulu kurmak üzere bu y�l �stanbul Bilgi Üniversitesi’ne geçtim ve orada çal���yorum. Yrd.Doç.Dr. Ali Ulu; Anadolu Üniversitesi’nde ö�retim üyesi, kent planc�s� ve Eski�ehir üzerine yap�lm�� bir doktora tezi ve çal��malar� var, benim kabaca çerçevesini çizdi�im kentin gerek makroformu gerekse parçalar� üzerine çok dü�ünmü�, dersler vermi� ve bu kentte ya�am�� birisi. �kinci konu�mac�m�z Hasan Özbay; hepimizin tan�d��� bir mimar, Ankara’da bulunuyor, Eski�ehir üzerine epeyce tasarruflar� olmu�, yar��malara girmi�, jüri üyeli�i yapm��, bu çevreyi iyi tan�yan, Türkiye’de bizim ku�a��m�z�n mimarlar� aras�ndaki kö�e ta�lar�ndan birisi. Halit Halaç; mimar, Eski�ehir Mimarlar Odas� Ba�kan�, iddialar� var, herhangi bir bürokratik nedenle, yani s�ras� geldi�i için ba�kan olmam��, mimarl���n bu kentte belli bir düzeyde alg�lanmas� için mücadele eden ve bunu tan�mlamaya çal��an birisi. Kenan Güvenç; Eski�ehir’in di�er mimarl�k bölümünde, Osmangazi Üniversitesi’nde ö�retim üyeli�i yap�yor, mesle�imizin bütün Türkiye çap�nda en renkli simalar�ndan bir tanesi, e�itim faaliyetinin d���nda projeleri de var. Han Tümertekin; �stanbul’da ya�ayan bir mimar, oldukça önemli uluslararas� bir ödül ald�, ödül alan projesi uluslararas� platformlarda dola��yor ve be�eniliyor. Konu�mac�lar�m�zla bu söyledi�im s�ra içinde konu�aca��z ve ilk sözü Ali Ulu’ya veriyorum, buyrun.

Ali Ulu: Öncelikle hepiniz ho�geldiniz. Burada kenti konu�acaksak Eski�ehir’in nas�l bir kent oldu�una dair bir fikrimizin olmas� laz�m. Bu yüzden kentin ya�anm��l�klar�n� ve kentin morfolojik yap�s�n�n neyin üzerine oturdu�unu, genel bir fikir vermek amac�yla anlatmaya çal��aca��m. Eski�ehir, kaynaklara göre MÖ 4000 y�llar�na dayanan bir kent, yerle�im ilk defa Frig Dönemi kaz�lar�ndan anla��ld��� kadar�yla �arhöyük denilen arkeolojik sit alan� üzerinde kurulumu�. Friglerden Osmanl�’ya kadar olan süreçte kent oldukça parlak bir dönem ya��yor. Ticaret yolunun üzerinde kurulu olmas�ndan ötürü, ticaret ve dinlenme merkezi olmu�. Öyle ki 1600’lere gelindi�inde kentte 41 tane kapl�can�n oldu�u görülüyor. Ayr�ca kaynaklardan geli�mi� bir ticaret ortam�n�n olu�tu�unu ö�reniyoruz. Kentin e�ik noktas� 1892 y�l�d�r. Bu y�la kadar kent gerilemi�, tahrip olmu� ve neredeyse yok olma seviyesine gelmi�. 1892 y�l�nda Ba�dat-Berlin Demiryolu’nun Eski�ehir’den geçmesine karar verilmi� ve in�as�na ba�lanmas�yla kent birdenbire kimlik de�i�tiriyor. O tarihlerde Avusturyal�, �talyan ve Macar ustalar�n kente gelmeleriyle kentteki yabanc� nüfus art�yor. Böylelikle onlara ve çocuklar�na yönelik e�itim kurumlar� aç�l�yor ve kent ticari kimli�inin yan�s�ra kültürel bir kimlik de kazanmaya ba�l�yor. O y�llarda Rus Sava��’ndan kaçan göçmenler �ehre yerle�tiriliyor, bu arada tar�m sanayisi teknolojisinde ve yak�t sektöründe kullan�lacak malzemelerin üretiminde de geli�meler görülüyor.

1927 y�l�nda yeniden bir imar hareketi ba�lyor ve Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgesi kuruluyor. Tu�la fabrikalar�n�n, un fabrikalar�n�n in�as�, soba sanayisinin uluslararas� düzeyde geli�mesi ve Arnavutluk’tan gelen göçmenlerin kurabiye, pasta pi�irme tekniklerinin bisküvi sektörünü olu�turmas� kentin s�çramas�nda önemli rol oynuyor. Kent planc�l��� için en önemli geli�me 1923-1950 y�llar� aras�nda olmu�tur çünkü kentin bugünkü fiziksel yap�s� bu dönemde olu�mu�tur. 1891 y�l�n�n kent haritas�nda gördü�ümüz kuzey-güney aks� üzerindeki kentle�me, göçmenlerin gelmesiyle bugünkü formunu bulmu�tur. Kentin resmi yap�lar�n�n hepsinin bu dönemde yap�ld���n� görüyoruz. Fabrikalar bölgesi de 1927-1954 y�llar� aras�nda kurulmu�tur. Ayn� dönemde kentte e�itim kurumlar� in�a ediliyor ve bir kentteki e�itim kurumlar�n�n fazla olmas� o kentin ne kadar h�zl�, nüfusun ne kadar artarak geli�ti�ini gösterir.

Eski�ehir’in kent formunu belirleyen önemli unsurlardan birisi de 1984 y�l�na kadar do�ru dürüst bir imar plan�n�n olmamas�d�r. 1952 y�l�nda ilk defa 1/5000 Naz�m �mar Plan� yap�l�yor geli�me için, 1956 y�l�nda da Yol �stikamet Plan� yap�l�yor ve 1986’ya kadar ba�ka plan yap�lm�yor. Yap�lsa da yürürlü�e girmiyor ve kentin merkezi Yol �stikamet Plan�’yla �ekilleniyor. Bu, daha önce olu�mu� dokuda, tek kata göre düzenlenmi� parselasyon düzeninde, kat art�rmaktan ba�ka bir i�e yaram�yor ve günümüzde ayn� parsellere 8 kata varan yükseklikler veriliyor. Ne yaz�k ki Eski�ehir’in kadersizli�inin önemli bir unsuru bu. Di�er bir unsur, 1980’li y�llara kadar konut alanlar�, sanayi alanlar� ve di�er alanlar paralel geli�me göstermelerine ra�men 1986’da getirilen Naz�m �mar Plan�’ndan sonra konut alanlar�nda önemli bir art�� oluyor. Kentin nüfus büyüklü�üne ba�l� ihtiyac�n�n d���nda, çok büyük alanlar imara aç�l�yor. Kentte ki�i ba��na dü�en metrekareler birdenbire yükseliyor, sonra dü�üyor. Kent merkezinin görünü�ü çok yo�un kompakt bir yap�ya sahip günümüzde. Tabii bu dönem kentte var olan de�erlerin; silo, tu�la fabrikalar�, �eker fabrikas� ve Cumhuriyet yap�lar�ndan Merkez Bankas�, Hükümet Binas� gibi yap�lar�n de�i�ti�ini görüyoruz. Ayr�ca günümüzde baz� sokaklara tramvay geliyor.

�nsanlar�n kente dair bir belleklerinin olmas� laz�m, ne yaz�k ki toplumumuzda bu bellek çok çabuk siliniyor. Aç�k çar��lar kapal� çar��ya dönü�türülüyor, “güzel fikir, modern yakla��m” diye kente bunlar sunuluyor. Sokaklarda, yaya yollar�nda, tamamen yayaya ayr�lm�� olmas�na ra�men ta��t izleri b�rak�l�yor ve bunlar da “güzel” diye sunuluyor. Ula��m konusunda da yeni düzenlemeler var, 1990’lar�n ba��nda yap�lan kent içindeki terminal kent d���na ç�kar�l�yor, ula��m de�erleri tamamen altüst ediliyor kentte. Binalar�n yüzleri kald�r�l�yor, cephelere s�va yap�l�yor ve ad�na koruma deniyor. Kent merkezindeki eski Ta�ba�� dokusu y�k�larak, yine 90’lar�n ba��nda tamamen ayk�r� bir �ekilde, aradan geçen 15 y�la ra�men kent merkezine uymayan, çal��mayan bir yap� olan Ta�ba�� �� Merkezi yap�l�yor. Mezarl�klar� parklara çeviriyoruz, etraf�n� duvarla çevirip insanlar� içeri sokmuyoruz. Eski�ehir dedi�imiz zaman ele alaca��m�z en önemli unsurlar, fabrikalar bölgesi, Porsuk, demiryolu, Odunpazar�, Ta�ba��, e�itim yap�lar� ve tar�m. Tar�m Eski�ehir için vazgeçilmez bir unsur çünkü nüfusun %30’a yak�n bir k�sm� hala tar�mla u�ra��yor. Kentte demokratik yap�ya bakt���m�z zaman, nüfusun %60 kadar�n�n hizmet sektöründe, küçük sanatlarda çal��t���n� görüyoruz, yani nüfusun çok küçük bir k�sm� sanayide çal���yor. Kentin belle�ini olu�tururken, fiziksel müdehalelerde bulunurken kentin gerçeklerini göz önünde bulundurmak zorunday�z. E�er bunu yapmazsak kendi kimli�imiz olu�amaz ve yanl�� uygulamalarla kar�� kar��ya kal�r�z.

�hsan Bilgin: Hasan Özbay’a �unu sormak istiyorum; bütün bu çizilen tablo ne anlama geliyor, mimarl�k aç�s�ndan, kentin neresinde durmu� oluyor? Bunlar� da yorumlayarak söyleyeceklerini de bize aktarmas� için sözü kendisine veriyorum.

Hasan Özbay: Te�ekkürler. Ben yakla��k 15 y�ld�r Eski�ehir’le gev�ek bir ili�ki içindeyim yani yar� zamanl� bir e�itim süreci içinde kente bir anlamda misafir olarak geliyorum, dolay�s�yla kente belirli bir düzen içinde d��ardan gelen bir insan�n kenti nas�l alg�lad���n� belki söyleyebilirim. �unu merak ediyorum; bu kentlerin geli�im süreçleri, olu�um süreçleri, kent mekan�n�n biçimlenmesi ve bunun arkas�nda yatan nedenler nelerdir? Ayr�ca kentler aras�ndaki rekabet, bunlar�n birbirleriyle ili�kileri nas�ld�r, birinden bakt���m�zda di�erini nas�l alg�lar�z? Bu çerçeveden bakt���m�zda birkaç istatistiki bilgi vermek istiyorum. Bence nüfus kente getirdi�i büyüklük aç�s�ndan ilginç bir kriter. Eski�ehir’de 1975’lere kadar Türkiye’nin kent merkezlerinin geli�imine göre h�zl� bir art�� var; kentin büyüme h�z� di�er kentlerin üzerinde. 1975’lere geldi�iniz zaman 259.000 gibi bir nüfus var. 1978 y�l�nda yürürlü�e giren bir Eski�ehir Naz�m �mar Plan� var, bu plan o zaman�n �mar �skan Bakanl��� taraf�ndan onaylanm�� ve yapt�r�lm�� bir plan, bu plan�n kent içinde baz� hedefleri var; örne�in kentin 1980 y�l�ndaki 314.000, 1990 y�l�ndaki 463.000, 2000 y�l�nda da 688.000 nüfusa ula�mas�n� hedefliyor ve kentin makro formunun bu tahminler üzerinden yap�lan planlara göre geli�mesi bekleniyor. Halbuki kentin geli�mesine bakt���m�z zaman �u anki nüfusu 482.000; yani 200.000 kadar bir gerileme var. Eski�ehir’in nüfus art��� y�ll�k olarak �u anda binde 15,59, Türkiye’nin kent merkezi art��� ise binde 25 civar�nda ve bundan da geride bir nüfus art��� görünüyor. Nüfus art���n� k�yaslamak için Bursa ve Konya’y� örnek ald�m, 1940 y�l�nda nüfuslar birbirine yak�n görünüyor ancak 1980 y�l�na geldi�imiz zaman Eski�ehir’e göre Bursa’n�n büyük bir art�� gösterdi�i görülüyor. 1990’lara geldi�imiz zaman Konya 500 binlerde, Bursa 800 binlere gelmi�, Eski�ehir 400 binlerde. 2000 y�l�na geldi�imiz zaman ise Eski�ehir 482 binde, Bursa bir milyonun üzerine ç�km��, Konya 750 bin civar�nda. Kentin enterasan bir �ekilde bir art�� h�z� var ama yak�n çevrelere göre kentin bir büyüyememe problemi var gibi görünüyor, belki bunu de�erlendirebiliriz.

Ali arkada��m�z Eski�ehir için kompakt bir kent dedi ama kentin içinde bir tak�m e�ikler var. Fatih Kocaba� ad�nda bir ö�renci arkada��m�z bu kenti “kampüs kent” olarak adland�rm��t�, kentte ya�ayan bir insan olarak yapt��� de�erlendirme enteresand�. Kentin içinde büyük lekeler var ve bu lekeler kent hayat�na s�n�rl� biçimde kat�lan lekeler, örne�in askeriyenin alan�, �eker fabrikalar�n�n alan�, buras�n�n zaman içinde dönü�mesi bekleniyor, üniversitenin oldu�u alan, fabrikalar bölgesi gibi. Asl�nda Eski�ehir bizim bildi�imiz kent formasyonu d���nda bir yap�ya sahip. Kentin yap�s� içinde parçalar var ve bu parçalar kent hayat�na bence yeteri kadar kat�lm�yorlar. Bu bölgeler hep kendi içinde hayatlara sahipler ve kent hayat�nda olmas� gerekti�i kadar aktivite içinde bulunmuyorlar. �u anda üniversite kampüsü içindeyiz, kent hayat�na mutlaka sosyal bir katk�s� var ama asl�nda bunlar kentin gündelik hayat�n�n içinde mekanlar de�iller, bunlar hep özel eri�imli alanlar. Ben bu kentteki e�ik sorununu kentin problemlerinden birisi olarak görüyorum ve bu e�iklerin kenti a��r� �ekilde parçalad���n� dü�ünüyorum. Zaman içinde de�i�eceklerini umuyorum; mesela �eker fabrikas�n�n dönü�türülmesi bekleniyor, fabrikalar bölgesi Türkiye’nin ba�ka hiçbir kentinde olmayacak kadar kent merkezinde bir alan, bu alan�n kent merkezindeki programlara kat�lmas� beklenebilir, ama umar�m ki bu beklenti örne�in ayn� yolun do�u taraf�ndaki apartmanla�ma gibi olmaz da, kente gerçekten katk�s� olan, kentsel mekan� ve ya�ant�y� zenginle�tiren bir geli�me dinami�i içinde olur.

Kentin nüfusuna bakt���m�zda, Anadolu Üniversitesi’nde 24 bin civar�nda bir nüfus okuyor, Osmangazi’de de 14 bin civar�nda ö�renci var yani kentin içinde 38 bin civar�nda bir ö�renci nüfusu var. Asl�nda bu nüfusun büyük bir k�sm�, benim ö�rencilerle yapt���m temaslara göre %70-80’i misafir nüfus, yani ö�renciler kente geliyorlar, kentte 4-5 y�l geçiriyorlar ve kentten ayr�l�yorlar, bu aç�dan kentte kal�c� bir nüfus de�iller veya kent hayat�na, kentin i� gücüne veya sosyal hayat�na kal�c� olarak kat�lm�yorlar. Ba�ka bir örnek, asker nüfusu, say�s�n� bilmiyorum ama ciddi bir rakam oldu�unu dü�ünüyorum, bu da asl�nda geçici bir nüfus, sürekli rotasyon halinde ve kentte kalm�yor. Asl�nda burada nüfusun a��r� artmas�, �i�mesi ideal bir durum de�il ama kentin, bu geli�me profilindeki kom�u illere göre geli�ememesinin, Türkiye trendinin gerisinde kalmas�n�n nedenlerini sorguluyorum. Kentte asl�nda ciddi bir sanayi var, ülke çap�nda önemli markalar var, Arçelik, Toprak Grubu, �i�ecam gibi büyük gruplar�n ve kamunun ciddi yat�r�mlar� var. Anadolu’ya bakt���m�z zaman tek bir sanayi üzerine kurulu kentler oldu�unu görürüz, oysa bu kentte askeriye var, sanayi var, üniversite var ve bütün bunlar kenti besliyorlar, kentin sosyal hayat� da zengin ve renkli ama bunlara ra�men kent büyümüyor ve kent mekan� geli�miyor. Kentin son 15 y�l�ndaki geli�mesine bakt���m�z zaman, kentte gördü�üm, Ali beyin bahsetti�i terminal binas� ve modern mimarl�k ürünleri olarak bizim üzerinde konu�abilece�imiz birkaç yap� var ama bunlar�n d���nda kentin sosyal hayat�n�, kent mekan�n� zenginle�tiren birtak�m mimari girdilerin niye geli�medi�inin yan�t�n� ar�yorum.

Kentin bir özel noktas� daha var, su var bu kentte. Mesela Amasya bu anlamda suyla ili�kili bir kent olarak alg�lanabilir fakat Amasya’n�n kenti bölmesi Eski�ehir’deki ili�kilerden çok daha farkl�, Eski�ehir suyu daha iyi kullan�p, kent mekan�na kat�yor, özellikle Porsuk kartpostallarda da s�kça rastlad���m�z kente kat�lan bir mekan. Ben gelmeden önce belediyenin web sitesine bakm��t�m, kentin geli�imini yerel yönetimin nas�l alg�lad���n� görmek istedim, gördü�üm �eyler ferforje parmakl�klar, köprüler, heykeller, hangi zevkin seçti�i ve nas�l tasarland��� belli olmayan kentsel imgeler oldu. Biz Eski�ehir’i tart���rken “Un var, ya� var, su var, neden helva yap�lm�yor?” durumuna dü�üyoruz. Kentteki nüfusun bir k�sm�n�n kaygan bir nüfus olmas� yani ö�renci ve asker nüfusun kentte sürekli ya�amamas�na ra�men kente kültürel katk�da bulunmas� ama geçici bir iz b�rakmalar� ve kent mekan�n�n kampüs hayat� nedeniyle veya e�ikler nedeniyle t�kanmas� konular�nda ben çok net de�ilim. Gözlemim �u ki, Eski�ehir asl�nda içindeki potansiyeli kent mekan�na yeterince yans�tm�yor. Te�ekkür ederim.

�hsan Bilgin: Kent yorumu da oldukça ilginçti ama Hasan Özbay çok önemli iki konuya de�indi, üzerinde dü�ünebilece�imiz. Bir geçici nüfus var, ö�renci ve asker nüfus, bir de nüfusun Konya’ya ve Bursa’ya oranla azalmas�. E�er bu baz� do�u illerimizde oldu�u gibi yat�r�m�n yap�lmad���, köhnele�menin oldu�u bir yoksulla�ma anlam�na gelseydi ba�ka bir �eyi konu�mam�z gerekirdi. Niye buras� geriliyor diye dü�ünmemiz gerekirdi. Ama burada ilginç bir �ey var, geçici bir nüfus var ki bu geçici nüfus üniversite ö�rencileriyle birle�ince kozmopolitizm anlam�na gelebilir, modern �ehrin kurucu dinamikleri anlam�na gelebilir. �kincisi de nüfusun görece azalmas� asl�nda �zmir, �stanbul, Ankara, Adana metropollerinin sorunlar�n� ya�amad��� anlam�na gelir. Bu kente yat�r�m yap�l�yor yani bir köhnelik problemi yok, o zaman iki önemli avantaj�n�, yani kozmopolitle�me ve nüfusun görece az artmas�n� bu kent kullanam�yor. Yat�r�mlar�n� harcamalar�n� olmas� gerekti�i gibi de�erlendiremiyor. Bunun nedenlerini konu�mak üzere sözü Halit Halaç’a veriyorum, buyrun.

Halit Halaç: Böyle bir ortamda olmaktan ötürü çok keyifli oldu�umu belirterek sözlerime ba�lamak istiyorum. Mimarlar Odas�n’da çal��maya ba�lad���mdan beri kendime dert edindi�im bir �eyi aktarmaya çal��aca��m. Benim derdim “mimar”� anlatmak, çünkü bu mimarlar ortam�nda bile unutuldu�unu hissetti�im bir hikaye. Mimar� anlatmak, ard�ndan mimar�n kente temas�n� nitelendirmek ve yönetici, lider veya kent bilimcisiyle nas�l bir ili�ki kurdu�unu anlatmak istiyorum. Bunu en geriye, en ilkel haline döndürerek anlatmak istiyorum. Kenti ele al�rsak ilk olarak bar�nma eylemine ve mimar�n bu anlamda ne zaman hangi role büründü�üne bakal�m. Öncelikle bar�nma hikayesi insano�luyla ba�layan bir süreç, insan önce do�an�n kendine sundu�u ko�ullarda ya�amaya ba�l�yor, a�aç kovuklar� ve ma�aralar gibi. Burada kent ve mimar hikayesi yok, sadece bar�nma eylemi üzerinde kendini konu�land�ran insandan bahsediyoruz fakat daha sonra kolonile�me ve ya�am hikayeleri ba�lad�kça, mimarl�k ve kent de gündemimize gelmeye ba�l�yor. Bilinen en eski yaz�l� ürünlerde mimarlardan bahsediliyor. Hesoidos’un “��ler”inde, Homeros’un “�lyada”s�nda “mimar” kelimesinden s�kl�kla bahsedildi�ini görüyoruz. Bugün burada yapmak istedi�im biraz meslek �ovenizmi çünkü mimarlar�n mesle�ine sahip ç�kamamas�ndan dolay� birtak�m s�k�nt�lar ya�ad���n� derinden derine hissediyoruz, “Kentler niye bu hale geldi?” sorusunun sürekli mimara yöneltilmesi can s�k�c� bir hal almaya ba�l�yor. Bu anlamda tarihsel süreçlerde mimar�n yöneticiyle ya da dü�ünürle nas�l bir ili�ki içinde oldu�una bakarsak özgüvenimizi tazeleriz diye dü�ünüyorum.

Antik Dönem, insanlar�n dü�ünce prati�inin ���klar saçt��� bir dönem olarak alg�lan�yor. Bu dönemde mimar filozoflarla yan yana, filozoflarla yöneticilerin korumas� alt�nda. Bu dönemde yaz�l� ilk ütopya olarak bilinen Plato’nun “Devlet”inde hayat� organize eden, tanzim eden bekçiler olarak mimardan s�kl�kla bahsediliyor. Mimar, yapma eyleminin ba��ndaki organizatör olarak ifade ediliyor, ta� ustalar�n�n sahaya getirilmesi, ta��n organizasyonu, ustalar�n çal��ma prati�indeki zenginli�i hep mimardan soruluyor. Böylece mimar renk katan ve gündelik hayat� h�zl� bir �ekilde de�i�tiren insan olarak ifade ediliyor. Antik Dönem’de zamanla sokak kavram� gündeme geliyor, konutlar birbirinden ayr�l�yor ve kent denilen hikaye kendini bulmaya ba�l�yor. Bu dönemde mimarla filozof yanyana duruyorlar.

Antik Dönem’in hemen arkas�ndan karanl�klar dönemi diye bilinen Orta Ça�’da zannediliyor ki mimarl�k ve dü�ünce ölmü�tür, üretme süreci dinginle�mi�tir oysa örtülü ya da s�z�nt� halinde ciddi bir üretim vard�r, mimar eliyle de�il belki ama hakim güç taraf�ndan ciddi mimarl�k ürünleri verilir. Kent, yatayl�k ve dü�eylik üzerine, yatayda konut, dü�eyde kamusal alanlar olacak �ekilde kendini kurar. Bu dönemde kamusal yap�larda mimar�n eylemleri yöneticiye ait bir durum olarak kendini gösterir yani mimar erke çok yak�n bir görev al�r. Birçok yerde psikopos veya rahip için de mimar tan�mlamas� yap�ld���n� görürüz.

Bunun ard�ndan kronolojik olarak zaman diliminde ayd�nlanma dönemi olarak Rönesans gelir. Bu dönemde insanlarda anti�i yeniden ke�fetme inanc� vard�r. Rönesans’ta mimar tan�mlamas�, sanatç� tan�mlamas�yla birdir. Yani buradaki mimar art�k sadece yap� üreten adam de�ildir. Alberti sürekli ilgimi çeker bu konuda, çok iyi bir ressamd�r, heykeltra�t�r, çok iyi yemek yapar, e�inin elbiselerini diken bir desinatör, çok iyi bir silah�ör, durdu�u yerde 2 metre z�playan bir atlet ve ayn� zamanda zaman�n�n h�zl� çapk�nlar�ndand�r. �nan�lmaz renkli insanlar vard�r bu dönemde ve üretme süreci burada aristokrat hikayeyle, aristokrat tahifeyle yanyanad�r. Medice ailesi, Toscana ailesi, bu dü�ünürleri ve üreticileri kol kanat gererek kollar. Ve pek çok ele�tirmen de Rönesans’� bu anlamda k�nar, bu dü�ünce üreticisi ya da tasar�mc� adamlar�n enerjilerinin %5 ile sanat üretimini yapt���n� iddia eder ço�u ele�tirmen. Bu adamlar tabir yanl�� olabilir ama zaman�n�n %95’ini bu aristokratlar� e�lendirmek ya da onlara hizmet etmekle geçirmi�tir. Ama dü�ününüz ki %5’lik enerji bile Rönesans gibi bir zaman dilimini olu�turmaya yetmi�tir. Bu dönemde pek çok tasar�mc�, kenti ütopyalarla besler. Bu dönemde herkes ütopya kent yaratma sevdas�na dü�mü�tür ve art�k zaman� de�il, zaman�n ötesinde hikayeler yazma gere�ine dair inanç, h�zl� bir �ekilde yay�l�r. Mimar art�k günü de�il gelece�i tasarlayan, gündemi takip eden de�il gündem yaratan insan gibi alg�lanmaya ba�lar. Rönesans’tan beslenen dü�ünce prati�i bir müddet sonra ayd�nlanma denilen dü�ünce çat��malar�n�n oldu�u zengin bir döneme girer. Rasyonel dü�ünce Rönesans’tan beslenirken, Ortaça� özlemi giderek artar ve romantik dü�ünce de kendini bu ortamlarda hissettirir. Fabrikalar�n oldu�u, kentlerin art�k allak bullak oldu�u, düzenli bir kentten bahsedilemeyen dönemlerdir bunlar. Dü�ünce üreticileri da��l�r, mimar ya da tasar�mc� da��l�r, bir ve bütün dünya yok olur.

Bundan sonra zaman hikayeleri, mimarl�k ortamlar�n� ya da dü�ünce ortamlar�n� me�gul eden birtak�m tan�mlamalar haline gelir. Yine kent tan�mlamalar�nda hep geçmi�e dönük kentler vard�r. Çünkü art�k yokolan bir zaman dilimi ve yokolan bir gerçeklikler dünyas� vard�r. Pek çok dü�ünce üreticisi sosyal hayat�, ekonomik hayat� nas�l yeniden aya�a kald�rabilece�inin, insanlar�n ya�am standartlar�n� nas�l s�hhile�tirebilece�inin, kenti yeniden nas�l adam edece�inin, bu endüstri devrimi sonras� fabrikalar�n kenti yutmas�n� nas�l engelleyebilece�inin derdine dü�tüklerinde, temas ettikleri insanlar mimarlar olur ve dü�ünce üreticileri ile mimarlar yanyana gelerek komüne hayatlar�n ve ortak ya�am alanlar�n�n nas�l olabilece�ini ke�fetmeye dönük çal��malar yapar. Bütün dünya 20. yüzy�la geldi�inde bu modern mimarl�k manifestolar� ile kar��la��r ve mimarl�k eylemi menifestoyla yanyana gider. 80’li y�llardan sonra ise art�k dünya da �öyle bir ak�m, �öyle bir dünya prati�i hayata geçer, mimarla yöneticinin yanyana durdu�u zaman diliminde çok ciddi ve ilerici tav�rlar sergilenmeye ba�lan�r ve Mitterrand öncülü�ünde Paris’te ba�layan, sonras�nda bütün dünya mimarlar�n� Paris’e davet ederek, buray� kültür kenti ya da kültür ba�kenti yapma istenci h�zl� bir �ekilde aya�a kalkar. Ak�ll� yönetici, mimarla yanyana durarak dünya kenti yapma dü�üncesindedir. Sonraki zaman diliminde Berlin bu i�in öncülü�ünü yapar ve dünya mimarlar�n� Berlin’e davet eder. Böylece kent yöneticisi ile birlikte, mimar�na, tasar�mc�s�na k�ymet veren yönetici ile birlikte aya�a kalkar. Ülkemizdeki gerçeklik ise tam bir komedi zinciridir. Mimarl�k olmasa da olabilir mant��� ve bak��� her geçen gün derinle�mektedir. Bunu ikinci bölümde kent özeline indirgeyerek anlatmak gibi bir gayretim olacak, sabr�n�zdan dolay� te�ekkür ederim.

�hsan Bilgin: Biz de te�ekkür ederiz, Kenan Güvenç, buyrun.

Kenan Güvenç: Menderes, ihtilalden hemen bir sene önce, Fransa’da uçakla gezerken, Saint Nehri’ni görüyor, Türkiye’ye dönü�te dan��manlar�na “Nefis bir yer buras�, yok mu bizde Saint Nehri gibi bir yer?” diyor, Porsuk’u öneriyorlar ve Menderes oraya bir �eyler yap�lmas�n� istiyor. Dan��manlar� gerekli ki�ileri örgütlüyorlar ve gerçekten de Saint Nehri’ni modernleyerek Porsuk’a hemen adapta ediyorlar ve kocaman bir maket yapt�r�yorlar. Hatta ihtilalden sonra da, Anadolu Üniversitesi, �ktisadi Yay�nlar Akademisi oldu�unda, orada uzun zaman sergileniyor bu maket, sonra oradan kayboluyor. Saner Y�lmaz hoca anlat�r bu hikayeyi. Fakat o plan uygulanm�yor. Uygulanmamas�n�n nedeni �u; o zaman�n �� Bankas� Müdürü, o bölgedeki, yap�lan planlamada y�k�lmas� dü�ünülen, halkevini sat�n al�yor ve ba�l�yor kamuoyu yaratmaya, �� Bankas� Müdürü’nün yaratt��� kamuoyuyla, o plan, Adnan Menderes’e ra�men kalk�yor raftan. Birincisi bu. �kinci �ey �u, Orhan Bey’in zaman�nda Anadolu Üniversitesi in�aat�na ba�layacaklar ama zaman�n ihale kanunlar� izin vermiyor. O zaman Koç Grubu 1 milyon Lira para aktar�yor ama o paray� bir türlü hibe olarak kullanam�yor Anadolu Üniversitesi. O s�rada Eski�ehir Cezaevi’nde baz� ta�eronlar kütüphane yapt�r�yorlar, o hibe, kütüphane yapan ta�erona gibi gösterilip, cezaevi kütüphanesi arac�l���yla Anadolu Üniversitesi’ne veriliyor ve in�aat ba�lat�l�yor. 1930’lu y�llarda Eski�ehir gerçekten kozmopolit bir yer. Bu kozmopolitli�i çok eski, nefis bir yer. �ehirde dört tane din var. Yani Müslümanlardan ba�ka Yahudiler, Museviler ve Ortodokslar var. Bunlardan bir tanesinin dini yap�lar�ndan biri, �ehrin kendi tarihi içerisinde dönü�tü ve Asri Sinema olarak �imdi seks filmleri oynat�yor. Daha üst ölçekten bir �ey anlatay�m; ülkede ne zaman toprak reformu yasalar� gündeme getirilse hemen arkas�ndan gecekondu aflar� ba�lam��t�r. Mesela 1961 ve 1970 y�llar� aras�nda 6 tane toprak reformu yasa tasar�s� var, hiçbiri yasala�m�yor, 5 tane de gecekondu aff� var, hepsi yasala��yor. Bir ba�ka örnek daha; �ale Oteli’nin oldu�u bölge ve orduevinin kar��s�ndaki bölge sürekli ellenmi�tir. Y�lmaz hoca da ellemenin haz�rl�klar�n� yap�yor. Bunlar�dan neden bahsetti�imi biraz sonra söyleyece�im.

�imdi 3 tane slayt var. Lütfen onlar� da görelim. Bu “Omo Kad�nlar Kulübü”. Ben �öyle dü�ünüyorum; hepimiz piyonuz ama mimarlar sonunda vezir olmay� bekleyen piyonlar. Elimizden çok önemli bir alan al�nm�� durumda, daha do�rusu zaten bu alana bizim hiçbir dikkatimiz yok. Deterjan mesela bugün kamusal alan� temsil edebilen bir örgütlenmeyi hayata geçirebiliyor, sosyalize olabiliyor deterjan!

�hsan Bilgin: Halkla ili�kiler diyorlar ona. Ayr�ca bir teknik ad� var yani.

Kenan Güvenç: Aç�k bir kulüp bu. Aile doktoru, psikolojik dan��man, anne-çocuk dan��man�, y�ld�z fal�, yemek tarifleri, güzellik uzman�, çama��r uzman�, önemli numaralar, biz bize günleri, tek yapman�z gereken bir telefon etmek. Dü�ünün, bir kad�n�n kamusal alanda bulunma halini deterjan firmas� temsil edebiliyor. Hemen bir ba�ka �eye geçelim. Ö�renci kesimi Eski�ehir’de çok önemli mekansal dönü�üme yol açm��t�r çünkü �ehrin ücras�n� ke�feder, mikromekan�n� olu�turur �ehrin. �ehirde o güne kadar bilmedi�i has�ralt� edilmi�, kilimalt� edilmi� kö�e buca��, tozu al�nmam�� kö�eleri ö�renci, do�as� gere�i ke�feder ve oray� h�zla mekansalla�t�r�r. �ehrin ücras� olmay�nca, oras� renkli, zengin, çe�itli bir yer de�ildir. Bunu sa�layan �ey esas�nda kad�n�n sosyal hayata kat�lmas�ndaki dolays�zl���d�r. Ö�renci kesimin hatunlar� böyle bir mikromekan� örgütleyerek, �ehrin toplumsal hayat�na dolays�z olarak kat�l�rlar. Bu mesela hakim sistemin dibine dinamit koyar, en önemli �eylerinden biri haline gelir. Bir yanda Omo kad�nlar kulübü var, bir yanda �ehrin ücras�n� mikromekansal bir yap� olarak geli�tiren bir aç�n�msal yap� var diyelim. Bunlar yanyana ya�an�yor ülkede. Tepeba�� Belediyesi’nin oldu�u bölgede, de�i�ken bir geometriyi, kendi bütünlü�ünü koruyarak, bir koreografi �ekinde sürekli sergileyen te�hirci ku�lar�m�z var bizim. Eski�ehir’in en önemli mekansal unsurlar�ndan bir tanesi bu. �unu söylemek istiyorum; �ehir bo�a ç�km�� bir enerji türünden ba�ka bir �ey de�il.

�hsan Bilgin: Bu �ehir mi? Bütün �ehirler mi?

Kenan Güvenç: Bütün �ehirler. �ehir bir maddele�me de�ildir, o sadece bir maddele�menin içinde yer al�r, ama o bir maddele�me de�ildir. O yüzden �ehri bir kontrol teknolojisi yani kent haline dönü�türmeyi, ya�am�m�zdan parçalar çalmak olarak görüyorum.

Han Tümertekin: Merhaba. Bu benim ikinci geli�im Eski�ehir’e. �lk geli�imde 4 saat kadar kald�m ve o 4 saatin de heralde 3 saati üniversitede yapt���m konu�ma ve onun öncesiyle sonras�n� içerdi, onun için �ehri görememi�tim. Dün gece k�smen ya�ant�ya tan�k olabildik. Bugün de sabah, gündüz gözüyle iyi bir tur att�k. Ben daha çok gördüklerim üzerinden konu�aca��m. Çünkü görünmeyen taraf yeterince konu�uldu ayr�ca da öyle bir bilgi birikimine sahip de�ilim. Gördüklerim Türkiye’deki pek çok �ehirde görülenden farkl� de�ildi fakat ciddi fark olu�turan bir taraf� da var. Yani bunu, itiraf etmeliyim ki, bakarken pek hissedemedim ama bu son birkaç saat içinde, net bir �ekilde, ciddi farkl� bir taraf gördü�ümü san�yorum yap� sto�u aç�s�ndan. Günümüzde yap�lm�� ya da belki son 20 y�lda yap�lm�� yap�lar aras�nda ne yaz�k ki iyi bir örnek göremedik. Bu saptama çok yeni bir �ey de�il ve zaten pek çok �ey için geçerli. �ki tav�r gene burada da aç�kça görülüyordu. Ya ne pahas�na olursa olsun varolan yap� kültüründen farkl� olarak, tasar�m yapm�� mimarlar�n, ille de ben yeni, çok farkl� bir �ey yapaca��m çabas� var ve büyük çapta bu çaba niteliksiz sonuçlarla kar��m�zda duruyor, bir de neredeyse karikatürle�en, ne pahas�na olursa olsun eskiyi yeniden yaparak kendini varetmeye çal��an bir tasar�m seçene�i var. Mesela Odunpazar�’ndaki yeni konut örnekleri betonarme olarak, bugün yap�lm��, hatta bir k�sm� tamamlanmam�� gibi olan bir tav�r sergiliyor. Bunlar�n aras�nda bence, hem bir yere ait olunabilir, hem de bütün bu varolandan yararlan�labilir. Bir oranda da “yeni, farkl� bir mekan yarat�labilir” e�ilimi için Eski�ehir’in en az�ndan bir �ans� oldu�unu görüyorum.

1940 ve 1950 aras�nda çok ciddi bir bütünsel tasar�mlar halinde yap�la�m�� bir fiziksel çevre var. Bunlar gerçekten, kampüsler gibi, fiziksel bütünlüklerini koruyarak günümüze kadar gelmi�ler. Mimar�n eskiyi tekrar etmesinin arkas�nda fikir güvensizli�i yat�yor yani bir �ey oldu�unda diyecek ki; “Ben eski Osmanl� evinden yola ç�kt�m”. Böylece sorumluluklar�n� tatl� bir �ekilde bir döneme devrederek hesab�n� verecek ya da öbürü, “Ben çok farkl� bir �ey yapmaya kalk��t�m,” diyerek bunu reddedecek. Asl�nda bugün büyük çapta, yayg�n olarak kullan�lan betonarmeyi kullanm�� son derece nitelikli örnekler var bence burada, bunu ben gerçekten ba�ka bir �ehirde görmedim. Bunu, üzerine gidilebilir bir �ans olarak yorumlayabiliriz. Yani burada da, en az�ndan mimarl�k e�itimi veren kurumlar aç�s�ndan yorumlarsak, pekala iyi bir zemin oldu�unu dü�ünüyorum. Mesela fabrikalar bölgesi çok etkiledi beni. Fabrikalar�n bir k�sm� bo�alm�� durumda ama e�itim kurumlar�na bakarsak hepsi günümüzde hala ayn� fonksiyonu yerine getiriyor. Bu kadar yak�n�m�zdaki nitelikli mimarl��� yorumlayarak bugüne ta��mak için çok ilginç bir zemin gördüm Eski�ehir’de, �ehrin o taraf� bana çok ilginç geldi.

�hsan Bilgin: Salona geçmeden önce Odunpazar�’ndaki yeni evler konusuna de�inmek istiyorum. Burada iki problem olabilir; bir, o evlere benzer ev yapmaya çal��ma problemi olabilir, iki, o evlerle hiç alakas� olmayan bir �ey yap�p sonra onu ev zannetmek olabilir ki ikincisi çok daha ac�kl�d�r. �una benzer bu; birisi vard�r bir �iir yazar ama sonra onu Divan �iiri zanneder. As�l problem bu. Ya da birisi kafay� takm��t�r, Divan �iirini ö�renmi�tir ve o �iir gibi bir �iir yazmaya çal���yordur. Ben bunda hiçbir problem görmüyorum. Bu oldukça da sayg�de�er ve sofistike bir tav�r olabilir. Tabii ki bu ça�da bunun çok yayg�nla�mas�n� beklememesi gerekir bu insan�n. Yani evinde oturmu� kanun çalan bir adam, 18. yy müzi�ini dinliyor, çal�yor, bu adama bir itiraz�m�z olmaz ama gitar çal�p kanun çald���n� filan zannediyorsa kötü oluyor. Buradaki de böyle bir problem gibi. Tehlikeli olan �ey cehalet. Burada “Arts&Crafts”ç�lar örne�i verildi. “Arts&Crafts”ç�lar zavall�, geçmi�e özlem duyan adamlar de�il, 19. yüzy�l�n en sofistike adamlar�yd� ve 19. yüzy�l�n en ilginç binalar�n� yap�yorlard�, Orta Ça�’� gerçekten anlam�� adamlard�. Burada böyle bir durum yok yani. Tamamen bir hayal dünyas�nda ya�ama durumu var. �imdi bunun uzant�s� olarak dünya flula��nca, bunu Kenan’�n kullanaca�� iyi anlamda kullanm�yorum, flula��p hiçbir �ey görünmez hale gelince, ne eski, eski oluyor, ne yeni, yeni oluyor.

Bugün Sheakspeare diye bir yerde yemek yedik, dias�n� da gördük sonradan burada, arkada��m�z gösterdi. Oras� son derece ilginç bir depo, yani orada kristal dükkan�na fil girmi� gibi oluyor. Onu yapan insan�n kötü niyetinden de�il, kim yapt� bilmiyorum ama, o iyi bir �ey yapmaya çal���yor. Ona benzer proje bilmiyor, depo nedir bilmiyor, o bina 1920 midir, 1860 m�d�r, 1780 midir? Bunlardan da hiç haberi yok, “eski” diyor, zaten bir mimar eski bina termini kullanmaz, eski bina diye bir �ey yoktur. Hangi eski? Bu gözle, flula�m�� bi bak�� aç�s�yla oraya girmi� ve geçmi� oradan. Burada bir paras�zl�k, yat�r�ms�zl�k yok. Fabrikalar bölgesinde de, eski binalar�n güncelle�tirildi�i, günlük hayata kat�lan bir durum göremedik. Ama o fabrikalar�n üzerinde çal��mak, 19. yüzy�ldaki “Arts&Crafts”ç�lar gibi onu anlam�� olarak çal��mak laz�m. Bütün mesele burada gibi görüyorum ben, bu benim fikrim. �imdi salona dönüyoruz.

Salondan: Ben Prof.Dr. Meral Nalçakan mimarl�k kökenliyim. �u anda Anadolu Üniversitesi �ç Mimarl�k Bölüm Ba�kan�’y�m. Odunpazar� ile y�llard�r çok yakinen ilgilendim. Kentle de yak�ndan ilgileniyorum, biz bunlar� kendi aram�zda, üniversitede çok fazla konu�uyoruz ama bazen dile getiremiyoruz. Konu�may� çok uzatmayaca��m, sadece bir saptamaya de�inmek istiyorum. Sizin bahsetti�iniz Odunpazar�’ndaki evler biraz rölöve asl�nda ama sanki balonun üzerine çizilmi�te sonradan bugünkü ihtiyaca cevap verecek noktaya gelinceye kadar �i�irilmi� birtak�m rölöveler onlar. ��in ilginç yan� bunlar birebir Odunpazar�’nda olan konutlar ama orada de�iller. Yani onlar be�enilmi� seçilmi� birtak�m örnekler ve bunlar�n rölövelerinin bir k�sm� bende de var. Bu örnekler seçilip, be�enilmi� özel örnekler. Sonra da o bölgeye bunlar bir balonun üzerine �i�irilip, büyütülüp “Hah �imdi oldu i�te, art�k bunlar s��ar,” denilerek konmu�lar. Yapanlar�n eline sa�l�k diyece�im, ba�ka diyecek bir �ey bulam�yorum çünkü. Daha da önemlisi, e�er vaktiniz olursa, Atatürk Caddesi’nden oraya do�ru arabayla bir ilerlerseniz, eskiden o noktan�n �ehri hiçbir zaman t�kamayan bir silüetle bitti�ini görürsünüz. �ehir oraya gelirdi, yamac� çok tatl� bir �ekilde ç�kar ve gökyüzüne ula��rd� o hat. Fakat �imdi geldi�inizde, ayr�lmadan oraya bir u�rman�z� dilerim f�rsat bulursan�z, o hatta geliyorsunuz binalara çarp�yorsunuz, hiçbir yere ç�km�yor art�k o hat.

Salondan: Ben konuya sadece yerel yönetimlerin kabahati olan, yanl�� yap�lm�� projeler ba�lam�nda de�il de, acaba biz akademisyenler ya da sivil toplum örgütleri, fiziksel planc�lar, tasar�mc�lar olarak, “Neyi yanl�� yapt�k da Eski�ehir’de böyle yanl��lar oluyor?” noktas�nda dü�ünmemiz gerekti�ini ortaya koymak istiyorum. Çünkü her seçilmi� yerel yönetimci, kendine oy veren kitleye ho� görünmek için birtak�m projeler yapmak zorunda. Bunun ötesinde tabi kendine oy veren kitle içerisindeki yat�r�mc�lara da projeler yaratmak zorunda. Eski�ehir’de bu yap�l�yor. Sonuçta yanl�� �eyler de uygulan�yor belki. Yanl�� yap�l�yor demek istemiyorum ama ho�umuza gitmeyen �eyler de oluyor. Bu ba�lamda yap�lanlar� sadece ele�tirmek de�il, yerel yönetimi biz neden yönlendiremedik diye bir soru sormam�z laz�m. Hata bizde de var m� acaba? Bu sorunun cevab�n� da ara�t�rmam�z laz�m. Çünkü dedi�im gibi yerel yönetimlere gelen ki�iler mutlaka projeler üretmek zorundalar, bunlar� körükörüne geçi�tirmek yerine, biz acaba hakikaten bunun yerine bu olsayd� dedi�imiz için mi bunlar oldu? Bunu da konu�mam�z laz�m.

�hsan Bilgin: Te�ekkür ederiz. Bu konular önemli çünkü ne de olsa yabanc� oldu�umuz için bir �eyi ele�tirirken onun nereye gitti�ini tam bilmiyoruz. Yani burada amac�m�z bir tane kurumu ele�tirmek de�il, mutlaka ortada bir �ey varsa payla��lan bir problemdir, onu dile getirdi�i için Say�n Bölüm Ba�kan�’na te�ekkür ediyoruz. Buyrun efendim.

Salondan: Ben Alev Özkul. Ben de mimar kökenliyim ve �u an �ç Mimarl�k Bülümü’nde ö�retim görevlisi olarak sürdürüyorum ya�am�m�. Ben belki bu soruya cevap olabilecek bir an�m� anlatarak konuya girmek istiyorum. Bundan seneler önce san�r�m 87-88 y�llar�yd�, Eski�ehir’le ilgili birtak�m yeni çal��malar yap�l�yordu. Özellikle bu Akmanlar�n yapt��� iki proje halka tan�t�l�yordu. Ben o zaman çok genç, üniversitede yeni göreve ba�lam�� bir ara�t�rma görevlisiydim ve ili�kileri hiç bilmiyordum. �imdi burada asl�nda �unu da söylemek gerekiyor, buras� bir Türk �ehri, bir ta�ra. Buradaki ili�kiler zincirlerini çok iyi bilmek laz�m ele�tirmeden önce. Yani buras� bir büyük�ehir de�il, burada kimse kimseden habersiz de�il, herkes birbirini çok yak�n tan�yor, çok çe�itli ili�kiler var söz konusu olan ve bilmeden i�e giri�ince çok farkl� sonuçlar ortaya ç�k�yor. �imdi ben çok uzatmadan söyleyeyim: O toplant�da yeni yap�lmak üzere projelendirilen Ta�ba�� Çar��s� ve otogar tan�t�l�yordu. Ben dedi�im gibi genç ve Eski�ehirli heyecanl� bir mimar olarak o projeleri ele�tirdim o toplant�da ve �ehre yabanc�l���n� söyledim, yani mimarlar�n bu �ehri çok iyi tan�madan, bu ya�am� çok iyi bilmeden yapt�klar�n� söyledim. Sonuçta belediye ba�kan�ndan rektörümüze, rektörden bölüm ba�kan�na ve bana kadar ihtar geldi, konu�may�n tarz�nda. Sizler tehlikede de�ilsiniz çünkü siz Eski�ehirli de�ilsiniz. Bu ili�kilerin içinde olmad���n�z için konu�man�z� diliyoruz. Yani konu�ulmamas� de�il, belki de konu�ulanlar�n dikkate al�nmamas�, kentle ilgili olabilecek meslek insanlar�n�n görü�lerine, dü�üncelerine önem verilmemesi belki bu kentin sorunu. Halit bey 2. turda açaca��m dedi�i k�s�mda bunlara de�inecek mi bilmiyorum, sanki öyle bir �ey sezinledim. Umar�m de�inir.

�hsan Bilgin: Te�ekkür ederiz. Ba�larken bizim bir varsay�m�m�z bu. Buradaki her kurumun yöneticisinin, ba��n�n iyi niyetli oldu�unu, iyi bir �ey yapmaktan motive oldu�unu dü�ünüyoruz, eminiz bundan bir ku�kumuz yok. Ama tam da problem burada. �yi niyetli oldukça problemin dozu art�yor çünkü. Kötü niyetli olsa hadi suç i�lemi� olur, i�imiz daha kolay olur. �yi niyet oran� artt�kça problem art�yor. 1960’lara kadar bu i�ler yap�labiliyordu, 60’lardan 70’lerden sonra bu yöne geçtiysek, üstelik �stanbul gibi 10 milyonlar �ehri de�il, dedi�iniz gibi küçük �ehirse buras� ya da orta ölçekte bir �ehirse, o zaman bunun daha kolay yap�lmas� laz�m. Demek ki ortada yap�sal diyalo�u engelleyen, bilgi ak���na, bilgi birikimine mani olan bir �eyler var. Yani daha çok analize muhtaç bir durum var gibi bir izlenim do�uyor d��ardan bak�l�nca.

Salondan: Osman Tutal, Anadolu Üniversitesi Mimarl�k Bölümü Ö�retim Üyesiyim. Hasan bey biraz önce �ehrin tan�m�n� yaparken un, ya�, su var dedi. Belki 1-2 �eyi eksik b�rakt� bilerek. Belki de �ehrin sanki �ekeri yok gibi. Çünkü tat alam�yoruz, tatmin olam�yoruz, arad���m�z� bulam�yoruz ya da bulduklar�m�z�n art�k tad� yok gibi görünüyor. Tatmin oldu�umuz, buldu�umuz yerler kent içinde yeni kentler diyelim ya da Hasan beyin yine söyledi�i gibi kent içinde farkl� kampüsler ya da Leon Krier’nin kent içinde kent yakla��m� gibi, ancak oradakilerin biraz daha bütününe bak�ld��� zaman parçalar�n bir bütün olu�turdu�unu görüyoruz. Burada sanki parçalar kendi içinde kal�yor. Bu ba�lamda sanki hepimiz f�st�kl�y�, kakaoluyu, irmikliyi çok seviyoruz ama helvadan ho�lanm�yoruz gibi geliyor. Bu noktada Kenan beyin söyledi�i ke�fedilecek çok fazla yer var, ö�renci nüfusu bunlar üzerinde daha etkin, bu ke�fi daha ba�ar�l� yap�yorlar. Bu ke�if kentli taraf�ndan yap�ld��� zamanda buralar�n büyüsü bozuluyor gibi. Kentli bu noktada ke�fetti�i zaman da hem büyü bozuluyor, hem de ticaretle u�ra�anlar için yeni bir ke�if alan� ortaya ç�km�� oluyor Sonra hem ö�renci nüfusu hem de kentli ayn� noktalar� birlikte ya�amaya ba�l�yorlar. �imdi bu noktada asl�nda benim soraca��m �ey Han beye, biraz o konuya de�indi ama di�er arkada�lar�m�z da Eski�ehir’de uzun bir süredir ya��yorlar. D��ardan bak�ld��� zaman Eski�ehir’de ne görüyorsunuz ya da sizce ne görülüyor? �hsan bey, size ve Han beye belki daha geni� bir aç�l�m sa�lamak amac�yla soruyorum.

�hsan Bilgin: Te�ekkür ederiz. Bu arada ben isteyenlere söz verdim ama ö�renci arkada�lar�n, buraya gelip gidecek olan, burada kal�c� olmayan nüfusun da belki söyleyece�i bir �ey vard�r. Hem de ba�ka bir ya� ku�a��n� da temsil ediyorlar.

Salondan: Mert Eyiler, mimar. 91-93 y�llar� aras�nda burada Anadolu Üniversitesi’nde okudum, sonra teknik üniversitede devam ettim. Bu kent benim için çok önemli hem mimarl�k okumak için, hem de yaln�z kald���n�z ve kendinizi dinlemeye ba�lad���n�z bir durak benim için. 91’den 2005’e, 15 sene sonra geldi�imde, bugün bunlar� konu�mak çok güzel ama konu�aca��m�z �ehrin azald���n� ve ba�l�klar�n�n ço�almas�na ra�men de�erlerinin kayboldu�unu gördü�üm, ki kalabal�ktan bahsetmek istiyorum asl�nda. Bugün sabah ba�lad�k, kent turu att�k ama kent turuna kat�lmadan önce, Antalya konu�mas�nda da öyle davranm��t�m, bütün arkada�lar�n Tepeba�� Belediyesi, Hamam Yolu, Re�adiye Camisi’ni içeren o adan�n etraf�n� dönüp 2 Eylül Caddesi ile esnaf çar��s�n�n turunu yap�p ç�kmalar�n� istiyorum asl�nda. Bu zaten günlük turlar�n�n herhangi bir alan�na denk getirilebilir. O turu atarken yap�lan her �eyin kötü oldu�unu, gelip geçici, yerinde durmamak üzere konuldu�unu görüyorsunuz ve bu, ben 91’de buradayken de böyleydi, �imdi daha da artarak devam ediyor.

Bu konu�man�n içinde Ali hocan�n konu�mas� çok etkiliydi, oradan akl�mda kalan birkaç not var, kentin belle�inin olmamas�, bu gelip geçicilik üzerine. Bu soka�� biraz incelerseniz yap�lan i�ler, biraraya getirilen malzemeler ve varolanla ili�ki kurulmamas� art�k sanki bir kas�t olamaya ba�lam�� ve bellek özellikle yok olmaya, yok edilmeye çal���l�yormu� gibi görünüyor. Bu kentte yap�lan birtak�m i�ler var, yap�lan yap�lar, düzenlemeler, kentsel peyzaj var. Porsuk bir çay iken art�k kanal olmu�. Peki kanal iyi yap�lm�� m�? Hay�r. Varolan� tutmak ya da korumak, bir tutuculuk, bunlar�n üzerine konu�mak istemiyorum. Tam tersi varolan dönü�ebilir fakat dönü�me biçimi çok, �ey gelir geçer bir durumun i�aretidir. Sanki birisi geliyor ve birsüre sonra gidecek ve arkada bir �ey b�rakmak istemiyormu� gibi bir durum seziyorum. Bir de süreklilik üzerine konu�mak istiyorum. Bugün tekrar süreklili�i olamayan bir projenin içinde ya da süreklili�i olmayan bir kentin içindeymi�im gibi hissettim ve bugünkü konu�malar aras�nda geçen bu ba�l�klarla beraber asl�nda üzerinde durmak istedi�im çokluk. �u anda bu kentte varolan maddeler ya da malzemeler bir kalabal�k olu�turmaya ba�lam�� asl�nda. Ali hocan�n ya da �hsan beyin söyledi�i 60’a kadar olan dönemde de bir �eyler yap�l�yordu fakat o kalabal�k yoktu ve farkederseniz o döneme kadar yap�lan i�ler bugün hala z�mba gibi yerinde duruyor. Fakat 5 sene önce yap�lm�� bir yap� art�k tekrar boyanmak üzere ortal�kta duruyor ya da eskimi� art�k, yani yeni yap�lan �eylerin bir geçerlili�i yok, y�k�lmak üzere ya da sökülmek üzere konmu� gibi duruyorlar.

�hsan Bilgin: Te�ekkürler. Biz hep böyle konu�uyoruz ama belki birisi de ç�k�p diyecek ki Porsuk fevkalade güzel bir �ekilde in�a edildi, yandaki duvarlar veya o mahalledeki evler gayet güzel, yani böyle bir fikir olabilir gençlerde veya ya�l�larda.

Salondan: �yi ak�amlar. Ben Osmangazi Üniversitesi ö�rencisiyim. “Mimarl�k Kentle�menin Neresinde?” sorusuna bir yan�t verece�im kendimce. Bence kentle�menin kendisinde mimarlar pek bulunmuyor, bunda özellikle Anadolu Üniversitesi’nin e�itimini göz önüne alarak konu�uyorum. Daha çok kültürel yap�lara fazla ilgi gösterilmedi�ine dair, Avrupai bir sunumla ö�rencilere e�itim veriliyor ama bizim halk�m�z böyle entellektüel ki�ilerden olu�muyor. Daha çok kendi halinde, kendi yap�s�nda �eyleri sevdi�i için evini kendisi yap�yor, binas�n� kendisi dikiyor, mimarl�k mesle�ine ilgisi fazla de�il. Mesela bir fabrikatör veya yat�r�mc� mimara ba�vurdu�unda o mimar�n alm�� oldu�u e�itimden dolay�, yap�lar� çok farkl� bir devrede. Bence ülkede kentle�menin düzgün olabilmesi için ilk önce mimarlar�n kendisini halka iyi tan�tabilmesi, kendisini bir tasar�mc� olarak iyi gösterebilmesi laz�m daha sonra istedi�i gibi estetik, güzel yap�lar yapabilir, ilk önce halka kendisini benimsetmesi laz�m diye dü�ünüyorum. Tabii kentle�meyle bürokrasi ve yasalar içiçe, bunun da çok etkisi oldu�unu dü�ünüyorum.

Salondan: Sinan Acar. Ben bu söylenenleri do�ru mu anlad�m yoksa yanl�� m�, buna dair bir soru sormak istiyorum. �imdi Eski�ehir özelinde bu kentle�me sürecine üzerine yap�lan, birtak�m ele�tiriler de oldu ama, bu konu�malar sonucunda herkesin mutab�k oldu�unu anlad���m cevap, mimarl�k kentle�menin d���nda, yanl�� m� anlad�m? Geli�me süreci tarif edildi ama burada herhengi bir mimari ele�tiriye, Odunpazar� konusu hariç, yer verilmedi, ben yanl�� m� anl�yorum? Yanl�� anl�yorsam düzeltin. Dolay�s�yla bu sorunun cevab�, mimarl�k kentle�menin d���nda. Belki bunun sebepleri üzerinde mutab�k olmayabilir konu�mac�lar, kimisi siyasetçilerin neden oldu�unu söyledi, kimisi mimarlar�n neden oldu�unu söyledi ama benim anlad���m cevap bu, do�ru mu?

�hsan Bilgin: D���nda de�il de, konu�mac�lar d���na do�ru itiliyor demek istediler. Bir, ikincisi de d���na do�ru itilmesi tek tarafl� bir süreç de�il, belki mimarlar da d���na do�ru itilmeyecek �eyler yapamad�lar, denklemi de dönü�türemediler. O zaman sadece belediye ba�kanlar�n� biraz d��lamaktan da kurtulmu� oluruz, biraz daha zihnen rahat ederiz. Hem d��ar� do�ru itilmi� olsa hem de bu sürecin içine mimarlar� da katsak, bir e�ya gibi itilen, kak�lan bir �ey gibi de�il de kendilerinin de kat�ld��� bir �ey olsa o zaman nas�l devam edersin?

Salondan: Tabi, bunlar kategorik olarak hiçbir zaman kesi�meyebilirler, o da tart���labilir, o da ayr� bir konu ama ben sadece cevap olarak bunu gördü�ümü söylüyorum, herkes bunda mutab�k diye dü�ünüyorum.

Salondan: Merhaba ben Anadolu Üniversitesi’nde 1. s�n�f ö�rencisiyim öncelikle �öyle söylemek istiyorum, “Mimarl�k Kentle�menin Neresinde?” sorusuna arkada��m�z özellikle Anadolu Üniversitesi’nin e�itiminden yola ç�karak bir cevap verdi. Bir fabrikatör ya da yat�r�mc�, kimse yap�s�n� mimara yapt�rmak istemiyor; çünkü farkl� bir kültürle yakla��yor buna, dedi ama ben �öyle dü�ünüyorum; mimar bu fabrikatörün be�enisine ya da s�rf onun isteklerine ba�l� ya da halka kendini be�endirmek ad�na yanl�� �eyler yap�ld��� ya da yap�lmas� istenmeyen �eylere cevap verdi�i için bugün buralarda belki. Çünkü mimar, tabii ki tamamen kendi birikimleri ile de�il kar��s�ndakinin be�enisine göre de bir �ey yapacak ama kentle�mede kendisi de bir �eyleri ilerletmek ad�na katk�da bulunmal�. Bence bu anlamda mimar ya da mimarl�k, kentle�menin tam ortas�nda yer almal� çünkü bu süreç içerisinde en önemli faktör mimard�r bence. �yi evler yapmal�y�z diyoruz, �hsan hocam�z da ilk konu�malar�nda söylemi�ti. Bence de bu çok do�ru ama �öyle bir �ey var, özellikle bizim ülkemiz için geçerli, nedeni bilinmeyen korku ya da belki de ta�ra da oldu�u için buras� özel ve farkl� ili�kilerden do�an �eyler var. Ama sonuç, ad�mlar�n alt�na gene imzas�n� atan, rölövesini yapan yine bir mimar. Yani her�eyden önce bunlar çözülmeli bence.

Salondan: Seyit Akçetin, mimar. Eski�ehir’de son dönem �öyle bir problem var; özgeçmi�ini be�enmeyen ya da özgeçmi�ini bilmeyen insanlar, sonradan görme insanlar kendilerini bir �ekilde varedebilmek için bir “pa�a baba” resmi peydahlarm��. Aziz Nesin’in bir hikayesinde geçiyor bu. Ressamlar hiç durmadan bir dönem, sonradan görme zenginlerin özgeçmi�inin temini için, “pa�a baba” resmi yapm�� �stanbul’da. �imdi Eski�ehir’de öyle bir problem var son dönemlerde, Odunpazar�’ndaki evler ayn� illetin bir parças�. Onlar için tiyatro dekoru da diyebiliriz. Onlar birebir rölöve de de�il ayr�ca. Ama %100 negatif ele�tirinin de hiç güvenilir bir �ey olmad���n� dü�ünüyorum. Odunpazar� Evleri’ni %100 ele�tiririm ama örne�in otogar�n ele�tirildi�ini duydum, bence çok ba�ar�l� bir plan. Ya da hal binas�n�n geçmi� özentisi yap�lmas�n�n nedeni dedi�im gibi özgeçmi�i be�enmemenin, yani ba�kalar�n�n bize ait olmayan geçmi�lerine g�pta etmenin esintisidir ama program�yla, o bölgedeki mevcut kitlenin korunmas�yla çok ba�ar�l�d�r.

�hsan Bilgin: Bir mimar olarak bunu nas�l ay�r�r�z? Program ba�ar�l� de�il deyince geriye ne kal�yor?

Salondan: Oras� Eski�ehir’in ortas�nda meyve, sebzenin sat�ld��� bir hal binas�yd�, fakat �imdi oras� Eski�ehir’de bizim k���n gidebilece�imiz tek yer. Bu da program�n, yani içerde program�n ba�ar�s�n� gösteriyor. Örne�in bugün orada olmam�z�n sebebi oydu. Bunlar�n hepsinin içinde mimar var, Haller’de var, Odunpazar� Evleri’nde maalesef var. Mimarlar odas�nda da görevliyim, biz dan��manlar�m�zla o projenin en üst düzeyde müsebbibiyle bir yemekteyken, bizim dan��manlar�m�zdan biri, �u anda da aram�zda, o binalar� ele�tirdi, yani yanl�� yap�ld���n� anlatmaya çal��t�. Bizim eski oda ba�kanl��� yapm�� dan��manlar�m�zdan 3 tanesi “çok da güzel, ne var ki?” dediler. Yani mimar�n çok yol katetmesi gereklidir herhalde. Ama �unu da yad�rg�yorum, buradaki insanlar�n devaml� olmu� �eyler üzerinden “bu kötü oldu �u kötü oldu” demeleri de çok garibime gidiyor, “ne olmal�yd�?” diyememizden dolay� o kötü yap�lar var diye dü�ünüyorum. Te�ekkürler.

Salondan: Tunga Ça�layan, mimar�m. Salondaki herkesi dinledim, ke�ke herkes mimar olmasayd� bu salonda, çünkü “Mimarl�k Kentle�menin Neresinde?” derken kendi kendimize bir �eyler anlatmaya çal��mam�z çok garip, ke�ke bunlar� ba�kalar�na anlatabilsek, sadece mimarlar de�il de, ba�ka insanlar da olsa. Yani asl�nda derdimiz kendimizi yeteri kadar ifade edemememiz galiba, herhalde kendi mesle�imize de yeteri kadar sahip ç�kam�yoruz. Bir ö�renci arkada��m�z fabrikatörlerden bahsetti, fabrikatörlerin, yat�r�mc�lar�n veya bu tür insanlar�n mimara gereken önemi vermemesi, belki de kentle�menin bu hale gelmesinin as�l sebebidir. �u anda Eski�ehir’in gecekondu bölgelerine, anonim olarak yap�lm�� o tek katl� evlere bakt���m�z zaman, ço�u, plan olarak, mimar elinden ç�kt���n� dü�ündü�ümüz evlerden daha iyidir. Bu göreceli bir �ey belki ama en az�ndan korunmu�, daha insanc�l bir doku var. Eski�ehir’e bakt���m�z zaman, bir in�aat mühendisinin ya da bir teknikerin elinden ç�kan bir binayla, mimar�n elinden ç�kt���n� bildi�iniz bir binay� ay�rt edemiyorsunuz. Bu çok ciddi bir problem, �u anda mimarl�k Eski�ehir’de kentle�menin neresinde, hiç belli de�il. Asl�nda belki yerel yönetimler ve e�itimciler de suçludur, çünkü e�itimcilerin üniversitelerde sadece teknik bilgi vermelerinden veya mimari bir noktay� aktarmalar�ndan önce mimarl�k eti�ini ve mimarl�k mesle�ine nas�l sahip ç�kmam�z gerekti�ini anlatmalar� gerekiyor. Problem gerçekten mimardan m� ba�l�yor acaba? Biz nerede bo� b�rak�rsak, bu alan� bilmeyerek o dolduruyor, te�ekkürler.

Salondan: Herkese iyi günler. Eski�ehir Büyük�ehir Belediyesi’ndenim. Ayn� zamanda da �ehir planc�s�y�m onun için san�yorum ki salonda biraz öteki konumday�m. Asl�nda soru sormay� dü�ünmüyodum ama bu özellikle iki projeyle ilgili konu�aca��m. Porsuk Projesi, �stanbul Kad�köy projesinde san�r�m birinci olan mimar Can Kubin’e ait, onun d���nda bu Haller projesi de ödül ald� �u anda da Ayd�n Do�an ödülüyle ya sergileniyor ya yar���yor ya da ikinci ödülünü alacak. Yani söylemek istedi�im bu projeleri overlokçular ya da son ütücüler yapmad�, mimarlar yapt�.Te�ekkür ederim.

Salondan: Ben Özcan Aydo�an, mimar de�ilim ve soka�� temsil ediyorum. Eski�ehir’e baz�lar�n�z gibi ben de ilk defa geldim, ilk defa görüyorum. �nternet ortam�nda bir de�erli hocam�z�n, bir kreatörün, Eski�ehir’in vizyonuyla ilgili birtak�m de�erlendirmeler yapaca��n� okumu�tum. Buraya, “Eski�ehir’in içinde bulundu�u s�k�nt�larla birlikte bir 15-20 y�l sonra alaca�� kent vizyonu nedir?” konusunun konu�ulaca��n� dü�ünerek geldim. Ama bu toplant�y� son derece önemsiyorum. Günümüzde de�erli mimar-mühendis dostlar�m�z�n, yöneticilerle birlikte, içinde bulunduklar� kentlerin daha ya�an�l�r k�l�nmas�nda son derece önemli roller oynad�klar�n� biliyoruz. Geçenlerde Los Angeles’taki bir brifingde bir Amerikal� mühendis dedi ki; “Bütün mühendisler in�aatlar�nda hangi malzemeyi kullanacaklar�n� bilirler. Yani standart malzemeler kullan�l�r ve bizde hiçbir zaman yap�lar�n mimari özellikleri, bizim kendi kültürel dokumuza ayk�r� olmaz. Yani ailenin içinde bulundu�u sosyo-ekonomik gerilim, yoksulluk ya da di�er özellikler, de�erler bizim mimari yap�lar�m�za yans�maz. O nedenle Los Angeles’ta nereye giderseniz gidin hep ayn� tür binalarla, ayn� sa�laml�kta, ayn� kalitede binalarla kar��la��rs�n�z”. Laf� fazla uzatmak istemiyorum, asl�nda ben özellikle Anadolu ile yak�ndan ilgilenen ve s�kça dola�an biri olarak, Eski�ehir’in içinde bulundu�u mevcut durumu be�enenlerden biriyim ve konu�mac� dostlar�m�z�n, 15-20 y�l sonra bir daha geldi�imizde, bizi nas�l bir Eski�ehir’in kar��layaca��n�, nas�l bir kent vizyonu, bir Eski�ehir modeli önerdiklerini merak ediyorum. Çok te�ekkürler.

Salondan: Anadolu Üniversitesi Mimarl�k Bölümü’nde ö�renciyim. Bence iki önemli �ey var; insanlar pek ele�tirmedi bu kavramlar�, bir tanesi Eski�ehir’deki koruma örnekleri ile ilgili çok ciddi bir soru i�areti. Tamam koruyorlar ama Eski�ehir’de ister yenileme, de�i�tirme, koruma yoluyla al�nanlar, isterse sahte korunan binalar�n bir özelli�i var; Eski�ehir’de korunan binalar�n büyük bir ço�unlu�u modern binalar, özellikle endüstriyel binalar. Avrupa’n�n büyük bir yerinde bu endüstri korumac�l��� �u anda çok büyük bir turizm ve bizimkiler bundan çok daha uzak, tam tersine eskiden mahalle bakkal� kadar bize yak�nm��ças�na bilmem kaç y�ll�k hal, oluyor annenizin, baban�z�n veya hatta �imdi sizin e�lence yeriniz. Eski hal, eskiden insanlar orada al�n teri döküp, bir �eyler satarm��, �imdi endüstriyel de�eri kald� m�, hay�r. Endüstride de çok ciddi bir soru i�areti var bunu da belirtmek istiyorum. Endüstri kavram�n�n, Avrupa kentlerinden al�nm�� olan endüstri kavram�n�n, özellikle �ngiltere’nin endüstri toplumuna borçlu oldu�umuz o kavram�n, Latince kökeni konusunda ciddi bir sorunumuz var. Çok da iyi bir örnek gösterebilirim; fabrikalar bölgesi, �u anda oran�n çok yak�n�nda oturuyorum, buraya da yürüyerek gidip geldi�im için biliyorum, Eski�ehir’in ne kadar d���nda ne kadar içinde bu planlar kar��la�t�r�labilir ama hala daha o zaman�n endüstrisi bile insan ölçe�inde bir endüstridir, yani Odunpazar�’nda oturan bir ki�i fabrikalara yürüyerek gidip gelebilir. Her mimar�n hayali oldu�u gibi büyük kentlerin endüstrisi gibi bir endüstri de�il. Bu yüzden bizim kafam�zdaki kent kavram�yla, her mimar�n hayalinde olan o büyük kentle Eski�ehir kenti aras�ndaki ölçek fark�nda kaybetti�imiz küçük bir koruma sorunu var. Dikkatinizi çekmek istedi�im ilk nokta bu.

�kincisi Kenan beyin söyledi�i �u ö�renci s�n�f� hikayesi. Do�ru, bizim bu antropolik gözlem hamili�imiz çok ho� ama çok ciddi bir �ey var, ö�renci s�n�f�n�n büyük bir ço�unlu�unun mekana kar�� duyarl�l���, ne kadar bilinçli oldu�u ve ne kadar olmad��� ve bu hareketli olma durumu, özellikle o s�fat çok büyük bir dert san�r�m bizim için, bu s�fat�n ke�fettikleri yerlerle ilgili dönü�türücü niteli�inin ne kadar iyi oldu�unu çok iyi görmek laz�m. Çünkü �öyle söyleyeyim, Porsuk’un as�l müdavimi zaten ö�renciler ve hiçbiri de biz Porsuk’tan memnunuz demez ama buradan ç�kt�klar�nda tek gittikleri yer oras�d�r, bundan emin olabilirsiniz. Önemli bir �ey daha var, gelecek fikri, henüz mimar olmad���m için daha rahat konu�uyorum. Gelecek zaten görünü�te ve etikte benim. Gelecek konusunda Eski�ehir’in çok büyük bir sorunu olacak buna eminim. Ayn� bugünkü sorunlar� gibi çünkü Avrupa üstünde dola�an büyük hayaletler bugün Eski�ehir’deki mimarlar aras�nda da dola��yor. Okulda att���m o muhte�em çizginin, Eski�ehir’de trafik çizgisi tan�mayan, “Tramvay neden böyle i�liyor karde�im?” dedi�i halde bu laf� derken bile tramvay�n önünde rayda z�playan ki�iye kar�� anlat�lmas� son derece büyük bir zorluk. Yani mimar�n verdi�i sava� sadece düzen ve kendisi ile ilgili de�il, çevremizdeki insanlarla. Yani burada birçok insan bazen k�rm�z� ���kta geçiyor, sonra ben ona refüj çiziyorum, ���k çiziyorum, buradan bu geçicek diyorum veya planc� çiziyor ama sava�� verdi�im ki�i bir di�er mimar, bu çok daha ciddi bir sorun. Bu meslek içi bir çat��ma, gelecekteki en büyük dü�man�m�n bu oldu�una inan�yorum yoksa dünyadaki hiçbir kentsel durum alt� y�ll�k e�itimle, hayal gücünüzle yar��amaz, yar��amad���n� kan�tlayan en büyük kan�t da yar��malar. Öyle projeler varki, hiç kimsenin kar�� koymad��� ancak bir di�er mimar�n kar�� koydu�u durumlar var ve bu kadar basit. Gerçi Eski�ehir’de mimarl�k aramadan önce, bence çok ciddi bir sorun büyük üniversitelerin e�itimini koyun bir kenara, mimarl�k ö�renmeye gelen ki�inin kafas�ndaki mimarl�k ve bu yüzden de daha sonra olu�turdu�u sorunlar var bir çok �ehrimizde.

Salondan: Yasin U�ur, Odunpazar� Belediye Meclisi Üyesi. Ben mimarlara ele�tiri �eklinde birkaç soru sormak istiyorum. Hasan Polatkan Bulvar�’ndaki gibi 7-8 katl� binalar�n veya kentin varo�lar�ndaki tek katl� yap�lar�n yap�m�n�n nedenini, en ucuz yoldan nas�l bir ev yapar�m nas�l bir bar�nak yapar�m diyerek mimarlardan kaçma ya da mimarlara ula�amama olarak dü�ünüyorum. Neden bizim de mesela Avrupa’da yap�lan büyük binalar gibi gösteri�li binalar, i�te Eyfel Kulesi belki daha önceden yap�lm�� ama, Osmanl� Dönemi’nde yap�lm��, Selçuklu Dönemi’nde yap�lm�� Eski�ehir’de Kur�unlu Külliyesi var, 1507’lerde yap�lm�� Kur�unlu Külliyesi ve 500 senedir hala ayakta. Neden yeni mimarlar�m�z böyle büyük projeler yap�p da kendilerini Eski�ehir’e göstermiyorlar? Mesela Ta�ba��’n�n yan taraf�nda 100 senelik bir Ziraat Bankas� var, muhte�em ve 100 senedir ayakta duruyor ama �imdi mesela bir 10-15 senedir Eski�ehir’de yeni yap�lm��, böyle 100 veya 200 sene duracak kaliteli bir bina yok. Yani Mimar Sinan veya Mimar Halit Halaç yapt� çizdi projesini diye bir proje bilmiyorum, Eski�ehir’de zannetmiyorum.

�hsan Bilgin: Sinan’la Halit bey aras�nda biri daha var. 1955’te Türkiye’nin en güzel tren garlar�ndan birini yapm�� buraya, yani onun üstünde bir �ey var, bir aluminyumcu de�il de pleksiglasc�, bu benim özel bir ricam, mesela o oradan sökülse ne kadar güzel olur, mesela birisi dü�ünse, üstüne “Eski�ehir Gar�” nas�l yaz�l�r diye böyle birkaç tasar�mc� bunun üzerinde çal��sa ve o çirkin pleksiglas �ey kald�r�lsa, o bina yeterince korunsa bence bu toplant�n�n katk�lar�n�n yan�s�ra ba�ka bir katk�s� daha olur. Bu bile yeter. Yani Sinan’la Halit bey aras�nda da bir �eyler olmu�, arada birkaç mimar daha var.

Salondan: Öncelikle Eski�ehir’in, özellikle Ali hocam�z bahsetti, kent yönetimindeki birkaç �eyi soraca��m. �lk ba�ta bahsedildi, sanayi devrimi ile Rönesans döneminden kurtulan, Mimar Sinan ve yönetimler aras�ndaki ili�kinin günümüze nas�l yans�d���, bunun nas�l kayboldu�u söylendi. Sanayi devrimi ile istekler de�i�ti, arz-talep de�i�ti, insanlar daha fazla kâr amac� güderek biraz daha geriye gidip, o anki alg� neyse onu yapal�m, onu halledelim gibisinden birtak�m dü�üncelere giriyorlar diye dü�ünüyorum. Bu dönemle birlikte yönetici-mimar ili�kisi bozuldu, peki bizim bu ili�kiyi tekrar sa�lamla�t�rmam�z için neler yapmam�z laz�m? �u anda ben mimarl�k ö�rencisiyim, ben nas�l davranmal�y�m ki, ilerde yapt���m tasar�mlarda, yapt���m i�lerde yönetici-mimar ili�kisini sa�lamla�t�rabileyim, nas�l bir yol çizmeliyim ki kendime böyle bir noktaya ula�abileyim?

�hsan Bilgin: Konu�mac�lara hemen soral�m bunu isterseniz, çünkü bu iyi bir soru.

Kenan Güvenç: “Her mimar zevkli dostlar� ile güzellikler çizer,” diyor yüksek mimar Mehmet Gürel. �ehirde s�z�ldan�c� ve �ehri havaalan� pisti gibi görmek isteyen iki özgün insan türü var, biri “homotaxüs” diyebilirim taksiciler di�eri de “homoarkitektus”, malumunuz. �kisinin de ortak bir özelli�i var; bunlar insani etkinliklerini mutlak olarak yal�t�lm�� bir ortamda icra etmek isteyen te�hirciler. Te�hircili�in altta yatan nedeni çaresizliktir, siz de önemli oldu�unu dü�ündü�ünüz ve mutlaka ba�kalar� ile payla�mas�n� istedi�iniz bir özelli�iniz vard�r ama bir türlü sosyalle�tiremiyorsunuzdur, bu yüzden, sosyelle�tirmenin de maddi araçlar� yoksa e�er, ba�lars�n�z yal�t�lm�� bir ortamda göstermeye. Konu�mamdaki bu gev�ekli�i bir kenara b�rak�p, biraz daha entellektüel bir havaya soksam, �unu diyebilirim Eski�ehir diye bir yer yok, özellikli bir Eski�ehir yok. 50’lerden bu yana a��r bir �ekilde maruz kald���m�z, merkezi otoritenin, siyasi iktidar�n, bir radyasyon gibi içimize i�leyen bir bask� mekanizmas� var. Çok a��r bir bask� mekanizmas� bu, a��r olmas�n�n sebebi politik olmas�. Bu mekanizman�n, bu bask�n�n alt�ndaki �ey konut, yani konut-despotik bir hayat tarz� sürüyor ülkede.

Konut-despotik bir hayat tarz� ne demek? Konutsal veya mekansal bir statü olarak de�il, bir politik olarak ele al�nd���nda yani hayat� kurma biçiminin insanca hali diyelim, politikten kast�m bu, önemli bir politik tema. Gündelik hayat�m�z denen �ey bu esas�nda, konut-despotik hayat�m�z�n, kamusal alan�n yerine ikame edilmesi ile geni�letilmi� bir hayat. Yani biz ev halini d��ar�da da sürdürmeyi toplumsal hayat olarak addediyoruz. Mesela minibüslerin arkas�nda yast�k, yorgan olmas� ya da “babam sa�olsun” laflar� ya da çal��t���m�z i�yeri sahiplerine “babam”, “baba bir adam” denilmesi. Sonra mesela Telekom’a gidiyorsunuz, para yat�r�yorsunuz herkes çok ciddi, sonra dolab� aç�yorlar orada bütün ailesinin resmi dizili, ar�iv dolab�n�n içinde. Konut burada bir ikame, toplumsal hayatta olmazsa olmaz olan kamusal alan�n yerine yap�lm��, onun yerine geçsin diye addedilmi�, merkezi iktidar taraf�ndan kendisi önerilmedi�i halde 50’li y�llarda kentle�menin gücüyle ortaya ç�k�nca da toplumsal ya�am�n kontrol mekanizmas� olarak hemen üzerine sar�l�nm�� bir �ey. Çünkü bu bir kere ucuz bir toplumsal maliyettir, yani siz mesela bir insan� kölele�tirmek istiyorsan�z, onu bir konut edinme, ba��n� sokacak bir yuva pe�inde ko�maya ikna edin bu yeterli, dumura u�rayacakt�r.

Annelerimizi, babalar�m�z� ve hatta kendinizi dü�ünün, bir konutum olsun diye pe�inden ko�mak bütün hayat�m�z� dumura u�rat�yor, bu bütün toplumsal hayat�m�za hakim bir �ey. Merkezi devlet ayg�t�n�n toplumsal s�n�flar�, katmanlar�, alt kültürleri kontrol edebilmesinin kolayla�t�r�c� mekanizmas�d�r konut-despotikal. Siz ki�isel hayat�n�z� konut edinme çabas�na yenik dü�ürerek ba�tan zaten ezik bir hayat sürersiniz. Mimarl�k ve mimarlar�n bu çaresizli�inin temel tarihsel nedenlerinden biri, 50’lerden bu yana ba�lay�p “kentle�me” diye bize dikte edilen, esas�nda h�zland�r�lm�� ya�land�rma operasyonu diyebilece�im, taze ka�ar gibi, kentlerin sadece konut dokular� üzerinde yükseltilmesi, böylece kamusal hayatta olma dikkatini edinece�imiz, birbirimizle yanyana geldi�imizde ayn� mekan�n öteki uçlar� oldu�umuzu, farkl� insanlar oldu�umuzu dile getirebilece�imiz ki�i-d��� alanlar� hemen esgeçmi�tir, onu bir kenara koyal�m. Çünkü e�er kamusal hayat�, merkezi otorite, yükümlü oldu�u �ekilde geli�tirecek �eyler yapsa, biz o zaman i�te, konutun bu despotikli�inden kurtulup, d��ar� ç�k�p kamusal bir alan�n içerisinde yeni türden ili�kiler kuraca��z. Orada da örne�in gelecek kayg�lar� ba�layacak, bir di�erimize dikkat etme, di�eriyle birlikte bir �eyler olu�turma, ötekinin olu�mas� gibi bir fiziksel çevreye kavu�aca��z. Burada i�te mimarl�k ancak kamusal hayatta bu geli�me noktas�nda devreye girebilir.

�hsan Bilgin: Buna kat�l�yorum yaln�z bir �artla, “Eski�ehir yok,” dedi Kenan Güvenç, yani bu bütün Türkiye birbirine benziyor anlam�nda de�il, bu dediklerinin en fazla oldu�u yer Türkiye de�il, ABD’dir, buradan ba�lamam�z laz�m. Dünyan�n “en geli�mi�” kabul edilen yerinden ba�layan bir �ey bu ev despotizmi.

Kenan Güvenç: Bizde çok özel, Türkiye’ye özgü bir �ey olarak sürdü�ünü dü�ünüyorum bunun.

�hsan Bilgin: Ben öyle bak�l�rsa buna kat�lmam ama dünyan�n ya�ad���, özellikle ABD’nin, modern hayat�n dayatt��� bir �ey olarak görülürse bu bana daha ilginç geliyor, bu benim �ahsi fikrim. Oda ba�kan�m�z ne der? Sizin söz söyleme anlam�nda çok sorumulu�unuz var, tüm yükleri size atacak halimiz yok ama belediye temsilcisi arkada��m�z�n söyledi�i gibi biz bunlar� mimarlara yapt�r�yoruz siz yine konu�uyorsunuz diyor. Mimarlar bizlere be�endirmiyor. Ne diyorsunuz?

Halit Halaç: Asl�nda konu�malar�n bu k�sm�n� daha çok seviyorum, daha spontane ve kar��l�kl�. Asl�nda genç arkada�lar�n bilmesinde fayda var, meclis üyeleri böyle konu�ur, 1980 öncesinde kentteki imar planlar�n� yapma yetkisi belediyede de�ildi. Bay�nd�rl�k Bakanl��� arac�l���yla, �ller Bankas� göreviyle, imar planlar� yap�l�rd�, bu anlamda hiçbir siyasi organizasyon, meclis üyesi bulamazd� ama 1983 sonras�nda belediyelere bu yetki verildi, imar planlar�n� belediyeler yapma özgürlü�üne sahip oldu. Sanki Yasin bey de özel davetlim gibi geldi, bunlardan bahsedecektim konu�mam�n ikinci k�sm�nda. �lk seçimlerde meclis üyeli�i ba�vurusu 17 kat artt�, bir sonraki seçimde 120 kat, 1999’daki seçimde 1500 kat artt� acaba neden? Kentleri mimar yapmaz m�? Sürekli öteleniyoruz biz, disiplinimiz sürekli geri getiriliyor, temsiliyet kabaliyeti zay�f insanlar taraf�ndan meclisler dolduruluyor ve bu meclislerde kent ad�na kentsel süreklilikte iddia sahibi insanlar�n fikri al�nmaks�z�n tasar�mlar yap�lmaya gayret ediliyor. Bu anlamda belki mimarlar�n suçu büyük olabilir ama en az konu�mas� gereken insanlar bu kentte, önceki dönemlerde yanl�� kararlar�n alt�na imza atm�� meclis üyeleriymi� gibi duruyor. Önceki konu�mamda zaten benim derdim, mimar�n art�k kendini toplumsal hayata tan�tmaya dönük bir tavr� almas� gerekti�ine dair inanc� sizlere transfer etmekti. Çünkü sizler art�k mimars�n�z.

Ben bu kentte iki önemli k�r�lma noktas� hissediyorum: Birincisi, Porsuk gibi kenti dönü�türmeye, kenti strüktüre etmeye dönük, iddias� olan bir omurgay� perde gibi saran 8 katl� yap�la�maya izin veren imar plan�, hallaç pamu�u gibi atm��t� ortal���. �kincisi ise 99 seçimlerinden sonra iktidara gelen Y�lmaz Büyükersen organizasyonu. Bir marka, üstentellektüel, dünya görgüsü çok fazla, kendisiyle mücadele etmek imkans�z olan bir adam kente neler yapt�? ��te bugün konu�mac�lar�n pekço�unun altl���n� olu�turan pratiklerin hepsini o yapt�. Son 5 senede inan�lmaz de�i�iklikler oldu bu kentte, 70 senede olmad��� kadar, bu kadar malzeme verdi bize.

Örneklemeye ve derinle�tirmeye girdi�iniz zaman, hayat�m boyunca birebir anlat�mlardan hep kaçt�m ve nefret ediyorum, bu halk� aptal gibi gören 1960’lardaki Türk filmi yönetmenlerinin tarz�d�r asl�nda. Yani seyirci anlamaz nas�l olsa, adam gelir, di�eri sorar; “Geldin mi?”, geldi�ini görüyodur ama yine de sorar, seyirci anlamaz çünkü. Dün çok ho� anlat�ld�, bu örnek bunu zenginle�tirebilir diye anlat�yorum; “Ar�m, Bal�m, Pete�im” Cüneyt Ark�n ve Türkan �oray’�n bir filmi. Cüneyt Ark�n klasik zengin, yak���kl� binbir hayat ya�ayan Türk delikanl�s�, Türkan �oray fakir ama güzel k�z, Cüneyt Ark�n her gün ba�ka biri ile e�leniyor, bir gün Türkan’la da e�leniyor, çocuklar� oluyor. Cüneyt onu da terkediyor, sonra çocuk bir gün balkondan dü�üyor, Cüneyt ba�ka biriyle yine e�leniyor o s�rada, tam takside e�lenirlerken radyoda bir �ey duyuyor, hastanede yatan bir hasta için A Rh+, birden e�lenceyi b�rak�yor Cüneyt “Hemen kan vermeye gitmem laz�m,” diyor, hastaneye gidiyor çocu�u ile kar��la��yor, çocuk “Size baba diyebilir miyim?” diyor. Buradaki konu �u, yönetmen seyirciyi aptal yerine koyuyor, tamamen birebir bir anlat�m oldu�u ortada, kente bak�yorsunuz, heykellerimiz var, Sadun hoca “Rönesans’ta yapt�lar bunu gavurlar,” diyor. Do�rudur, böyle k�vr�larak bal�k a�z�ndan su ak�t�yor...

�hsan Bilgin: Ama bir fark var ben onda israr edece�im, Rönesans’ta yap�lanlar tam öyle de�ildi.

Halit Halaç: Ama Y�lmaz hocan�n zeka p�r�lt�lar� �uradan kaynaklan�yor. Bizi öylesine iyi tan�yor, bizim görgüsüzlü�ümüzün o kadar fark�nda ki Avrupa’ya her gitti�inde bir foto�raf al�yor geliyor ve “Al�n bu da var i�te,” diyor. Porsuk k�y�s�na giderken bal�k tutan bir adam heykeli var, koskoca bir tabela asl�nda bu, diyor ki “yerlere çöp atma”, tabela yapm�yor adam, heykel yap�yor bir �ey anlatmak için. Bir de Atatürk Heykeli var, ben gerçekten güzelden anlar�m, heykelin bu denli önemli oldu�unu Y�lmaz hocadan önce bilmelisin. Facia, heykellerin hepsi birer facia ama tasar�mc� olmayan, sanat denilen illetle yak�ndan temas etmemi� insanlar taraf�ndan “Aman Allah’�m, ne kadar güzel oldu,” deniyor. Taksi duraklar� pvc, döküm, bu siyasi tezgahlar� üreten mühendisten Allah raz� olsun, bir tane yap�p ço�altarak üretti. Oryantalist mi, yoksa kitch mi bilmiyorum, Y�lmaz hocam k�zm��t� bana kitch deme diye, bunu isimlendirmek bile güç. Ama kentin her taraf�nda patlad�lar birden ve biz tutamad�k. “Yönetici ile mimar aras�ndaki ili�ki prati�i acaba nas�l olursa zenginle�iriz”in cevab�na temas edemedi�imiz zaman yönetici inan�lmaz h�zl� üretir.

Odunpazar�’na, Porsuk’a çok dokunmayaca��m ama bunlarla ilintili olarak Y�lmaz hocan�n kentin üzerinde böyle bir gülüverdi�ini görüyorum, kentte ne ararsan�z var. Bunun sebebi ise yine bir zeka p�r�lt�s�, bizim eksikli�imizden yani toplumun fakirli�inden kaynaklanan bir zeka p�r�lt�s� var. Biraz önce bir foto�raf vard� zannediyorsam Hasan hocan�n göstermi� oldu�u, vapur var, fayton var, hem de �ngiliz melon �apkal� adamlar taraf�ndan kullan�lan faytonlar, sonra uçak var, tren var, ne ararsan var. �imdi bu imge y���lmalar�yla yap�lmak istenen asl�nda �u; bir haf�zay� yeniden kurmak ya da varolan haf�zay� 1999’dan sonra, yani seçilmi� olunan andan itibaren yeni bir haf�za yaratmak, yani bir milat. Bunu yazd�lar da biliyorsunuz, �sa’dan önce-sonra, Y�lmaz hocadan önce-sonra, H�ncal Uluç kö�esinde yazd�, bu kentte neler yapm�� bu adam ellerinden öpmek laz�m diye, 3 gün boyunca yazd� hem de. Bu anlamda kenti büyük bir lunapark gibi de�erlendirir Y�lmaz hoca ve gerçekten de tasarlarken çok e�leniyor, oraya onu koyuyor, buraya bunu koyuyor, koyarken bize de sormuyor. Çünkü zannediyorum onun zeka p�r�lt�lar�na biz eri�emedi�imizden dolay� öylesine, yani ünlü Türk dü�ünürü Y�lmaz Büyükersen denmesine aldanmam��cas�na, temas etmemize izin vermiyor bir türlü. Bu anlamda i�te benim ilk ba�taki konu�ma prati�imin niteli�i buydu, temas edemedi�imiz noktada mimarla, yönetici aras�nda böylesine yap�lanmalar hayata geçiyor.

�hsan Bilgin: Ben galiba meseleyi anlad�m. Burada Y�lmaz beyi iyi yönetti�iniz zaman, buras� harika bir �ehir olacak, yani Y�lmaz bey asl�nda önemli bir figür, mesele onu iyi yönetebilmekte. Tabii ki o yönetecek onun üstüne ç�kacak halimiz yok ama bu Eski�ehirli mimarlar�n, i�te bu zeka m�d�r bilmiyorum, gücü yetmiyorsa, buraya transferler yap�l�rsa, burada bir yeni Rönesans do�abilir, gerçekten do�abilir ama o heykellerle falan de�il. �imdi Han Tümertekin’e sözü verece�im tüm bu konu�malar aras�nda, ama özel bir soru vard� ikimize, “10-15 sene sonra Eski�ehir’i nas�l görmek istersiniz, �imdi nas�l görünüyor?” diye onu da herhalde es geçmemekte fayda var, buyrun.

Han Tümertekin: San�r�m problem so�ukkanl� olamamakta. Az önce bir ö�renci arkada��m�z da sordu “Nas�l ba�a ç�kay�m ben bununla?” diye. Bir kere alttan al�nmas� gereken bir �ey oldu�unu dü�ünüyorum, mimar yaln�zca resmi ya da siyasi kurumlar� i�veren olarak kar��s�nda görmez, onun için konu�ma büyük çapta de�i�ti. Mimar�n ürününü olu�turmas�ndaki yegane muhatab� ille de belediyeymi� gibi, ki gayet iyi biliyoruz ki i�veren konumunda özel sektörden pekala gerçek ki�iler de olabilir, fakat özellikle siyasi i�veren kar��s�nda yer ald���n�zda onlar ilgi çekici, damga vuracaklar� yap�lar talep ediyorlar. Mimar bunun kar��s�nda ne yapabilir? Mimar için çok s�k rastlayaca�� bir sorun bu. �tiraf etmeliyim ki en az�ndan kendi tecrübemi aktarabilirim, gerçekten so�ukkanl� olmak çok i�e yarayan bir �ey, insan�n, bir tasar�mc�n�n en zor bastirabilece�i güdüsü san�r�m bu. Tabii ki biri size �u ya da bu �ekilde bir olanak sunuyor kendinizi göstermek için, i�te o anda en büyük mücadele zeminini san�r�m sizin egonuz olu�turuyor. Ne kadar sakin kalabilirseniz, ne kadar kendinizdeki bu ilginç bir �ey yapma güdüsünü bast�rabilirseniz san�r�m o kadar bu mücadeleden galip ç�k�yorsunuz.

Odunpazar�’ndaki, kabaca eski anonim mimari örneklerinden söz edilir, bir de bugün bakt���m�zda �u ya da bu �ekilde de�erli gibi görünen yap�lar�n hiçbirinin ilginç olmak, dikkat çekmek amac� ile yap�lmad���n� hepimiz görebiliriz. Ne �u ya da bu �ekilde fiziksel kalitelerini de�erli bulup, dönü�türerek içine yerle�ilen hal binas� ya da sanayi yap�lar� olsun ne de sivil mimarl�k örne�i o konut yap�lar� olsun. Dolay�s� ile bu anlamda gerçekten mimarlar�n silah� olabilecek �eyin bu oldu�unu dü�ünüyorum. Her an bir ilginç ürün ç�karma çabas� ile harekete geçmemek, bildi�ini, yani kafas�na koydu�u �ekilde, sakin sakin, ne olup ne bitti�i ile ili�ki kurup zaman içinde bu sonuc varmal�. Her tasar�mc� bu tür motive edici bir egoyu beslemek zorundad�r. Evet �u mimar�n, bu mimardan farkl� bir ürün vermesi için ku�kusuz bireysel bir boyut katmas� gerekir ama ne yaz�k ki az önce konu�uldu�u gibi; “Para var, yap�lan �eyler var ve bunlar�n bir k�sm�n� da mimarlar yap�yor, buna ra�men niye iyi bir �ey elde edilemiyor?”, bu sorunun alt�nda yatan�n bu oldu�unu dü�ünüyorum, çünkü mimar yakalad��� f�rsatta “bir kendimi göstereyim” refleksi ile hareket ediyor ve gittikçe bat�yor. Bu konuda hiç de�ilse 20 y�la yak�nd�r sebatkar ve stratejik bir mücadele yürüttü�üm ve k�smen de sonuçlar�n� gördü�üm için en az�ndan ö�renci arkada�lar�n i�ine yarayaca��n� dü�ünüyorum. Kendinle mücadele edip, kendini bast�ra bast�ra ilerlemek gerçekten bir silaha dönü�üyor.

�hsan Bilgin: Evet te�ekkür ederiz, tecrübenin derin sesi herhalde yank�lanm��t�r bir yerlerde. Elbette çok önemli bir �ey söylüyor Han Tümertekin, tabii ki bunu Han gibi yapmak �art de�il, bunun bir sürü üslubu olabilir. Ferforjenin ne oldu�unu bile bilmez mesela, ferforje hayat�na 3 sene önce bir moda olarak girmi�tir, onun arkas�ndaki �eyi de bilmeyince bir an önce kendini göstermek de isteyince ortaya birtak�m ucubeler ç�k�yor, maalesef ödül alsalar da. Bu arada ödül alanlar� da sorgulayabiliriz.

Han Tümertekin: Çok teknik bir müdahale pardon. Yani onu sadece bir korkuluk olarak ele almaktan ba�larsa tasar�mc� gerçekten harika silahlara sahip olabiliyor ama görsel haf�zas�ndaki ya da kar��t�rd��� kitaptaki ferforje korkulukla masaya oturdu�u zaman herkes için kaybetmi� oluyor.

�hsan Bilgin: Ali Ulu bütün bu konu�malar�n bir altl���n� yapm��t�, �imdi nas�l görünüyor bir onu görelim.

Ali Ulu: Öncelikle Eski�ehir’i, ülkenin içinde bulundu�u durumdan farkl� görmemek laz�m. Konu�may� 1950’lerde 60’lardaki dönemde kestik, o dönemlere bakt���m�z zaman Türkiye genelinde entellektüel yap�m�z çöktü, art� sermayemiz çöktü, kentlerdeki sermaye el de�i�tirdi. Sermaye birikiminde ciddi el de�i�tirmeler söz konusu çünkü toprak rant�ndan elde edilen bir sermaye grubu daha olu�tu.

�hsan Bilgin: Kar��t�rmayal�m Türkiye’de �u andaki sermaye ile bundan 30 sene önceki sermaye k�yaslanamayacak kadar bugünün lehine, kimin elinde olursa olsun. Türkiye’de sermaye çöktü denemez.

Ali Ulu: O anlamdaki sermaye de�il, kentleri yap� haline dönü�türen sermaye. Çünkü Eski�ehir özeline geldi�imizde, 1960’a kadar olan yap�lar�n tamam�nda, altyap�s� ve entellektüel yap�s� tamamen d��a ba��ml� insanlar�n elinde olu�turulmu� bir yap�l� çevreden bahsedebiliriz. Öyle ki fabrika sahiplerinin tamam� göçmen, sanayi devrimini ya�am�� bir toplumun uzant�s� olarak kente geliyor ve i�birlikçi olarak Türkiye’nin o düneme kadar kendini ispat etmi�, varolmu� tasar�mc�lar� ile beraber çal���yorlar. Bu tabii ki kentsel dönü�ümü bu �ekle dönü�türüyor, yani o gördü�ümüz bugünkü kentsel mekan hatta ço�u ki�inin de tapt��� yap�lar�n olu�mas�n�n temel nedeni bu döneme rast gelmesi. 60’tan sonra kentteki sermaye farkl�la�t�; toprak rant� ile birlikte k�rdan kente göç etmi� ki�ilerin çok k�sa süre içerisinde kentteki sermayeyi elinde tutar pozisyona gelmeleri kentteki yap�la�ma düzenini de bozdu. Öyle ki son uygulamalarda Eski�ehir’de y�lda 5300 ki�i göç veriyoruz 5000 ki�i göç al�yoruz, göç ald���m�z ki�ilerin tamam� k�rsal ve Gayr� Safi Milli Has�la’n�n alt�ndaki ki�iler. Bunlar�n mekana dönük herhangi bir beklentileri yok, sadece Kenan’�n burada de�indi�i bar�nmaya yönelik beklentileri var. Bunu elde edebilmek için de kenti ya�mal�yorlar, bunun için kulland�klar� ki�iler de i�birlikçi olarak mimarlar. Eski�ehir’de be�enmedi�imiz birçok yap�n�n alt�nda kentimizde bilfiil faaliyet gösteren mimar arkada�lar�m�z var ve Büyükersen’in yapt��� uygulamalar� konu�uyoruz bu kentte. Yine Büyükersen’in etraf�nda onu yönlendiren mimar arkada�lar�m�z var. Entellektüel birikim aç�s�ndan bakt���m�z zaman bizim kent entellektüelimiz kent d���na göçtü�ü sürece Eski�ehir’e benzeyen Anadolu kentlerinin bu ke�meke�li�i ya�amas� kaç�n�lmaz. Burada mimarl�k kentin neresinde dersek, mimarl�k tabii ki kentin her noktas�nda ama mimar nerde diye sorgulamam�z gerekiyor galiba.

Hasan Özbay: Konu�mac�lar� dinleyince do�rusu E�ki�ehir’de durumun çok kötü ve kentsel geli�menin de felaket oldu�u gibi bir izlenim edindim. Ben ilk konu�mamda kentteki niceliksel büyümenin yani nüfus art���n�n neden büyümedi�i üzerinden kente bir soru sormu�tum ama bu kentteki mekan niteli�inin ve mekan kalitesi niteli�inin dü�ük oldu�u anlam�na gelmiyor do�rusu. �imdi birkaç �eyi ay�rmak laz�m, bunun bir tanesi mimar kentle�menin neresinde derken, asl�nda biz portreyi bildik tasar�mc� mimar gözüyle çözemeyiz, kenti mimari proje tasarlar gibi olu�turamay�z; mü�teri gelecek 2 oda 1 salon yapacaks�n�z, malzemesine karar vereceksiniz bitecek, böyle bir �ey yok, yani kentin böyle bir olu�ma süreci yok. Kent bence üstüste bir y���lmad�r, üstüste y���lma hem kültürel hem mekansal bir y���lman�n sonucudur. �unu da hat�rlatmak gerekir “medine” ve “medeniyet” kelimeleri paraleldir Arapça’da, kentle medeniyet beraber yorumlan�r, kentle�me demek medeniyetin kentte yo�unla�mas� anlam�na geliyor. Mimar�n rolünü dü�ünürken bence biraz yanl�� yap�yoruz, “Tanr� mimar” bitti, yok, yani bize okullarda ö�retmi� oldu�unuz “Tanr� mimar” kavram� üzerinden bak�yoruz. Mimar çizecek paftas�na, sonra aynen yap�lacak, böyle bir �ey olamaz. Burada olmas� gereken �ey o kentin ortak kültürel gücünün, enerjisinin, birikiminin kent mekan�na yans�mas�d�r. Burada mimar bunlardan ayr� bir insan de�il. Problem sadece kentteki mimarlar�n problemi de�il, bu kentteki avukatlar�n, doktorlar�n, hukukçular�n, garsonlar�n da problemidir, yani bu kentin ortak bir problemidir.

Bir an�m�z� anlatmak istiyorum; biz meslek hayat�m�z�n ilk y�llar�nda burada bir yar��ma kazanm��t�k, Eski�ehir’de 2 Eylül Caddesi’nin ba��ndaki caminin yan�nda bir kültür merkezi yap�lacakt�, orada binalar vard� y�k�ld�, mekan bo�al�nca dediler ki; caminin önü kapanmas�n, biz onu yapmayal�m, halk istemiyor. O ara, �u an dü�ün salonu olarak kullan�lan Ta�ba�� Çar��s�’n�n yan�ndaki han ve etraf� yeni y�k�lm��t�, Büyük�ehir Belediye Binas� yap�l�yordu, Belediye �mar Müdürlü�ü’nden öneri geldi bunu takas edebilir miyiz diye. Bunun üzerine valiyle biz, dönemin belediye ba�kan�na gittik, belediye ba�kan� “Ben belediye binam�n yan�nda daha görkemli bina istemem,” dedi. �imdi oraya Ta�ba�� Çar��s� yap�ld�. Kentteki bu karar alma süreci içinde mimarlar nerede, diye bir �ey dü�ünemeyiz ben bunu kabul etmiyorum. E�er siz siyasi ortamda da gücünüzü koyup o karar verme mekanizmas�nda etkili olam�yorsan�z, sonuçlara katlanacaks�n�z demektir. Mesela Eski�ehir’i dola�t���m�z zaman kent merkezinden çok büyük keyif al�yorum. Porsuk ve onun etraf�ndaki merkez yap�la�mas� son derece canl� asl�nda, bunu da belki vurgulamak gerekir. Mesela bir sürü büyük kentimizde bir al��veri� merkezleri furyas� vard�r, hatta kent d���na do�ru zorlar, mesela Eski�ehir’de bu çok fazla yok, yani bu kentin nüfusunun yetersizli�inden ve ekonomik olarak fakirli�inden de�il. Asl�nda benim gözlemim son derece zengin bir kent merkezi hayat� var burada ve bu talepleri de bir parça engelliyor. Yoksa terminal yan�ndaki o i� merkezi, �smar, öyle beklenen bir potansiyeli de göstermedi.

Özellikle 50’li y�llar sonras�nda olu�an konut dokusu dar sokaklar, dar parseller, alçak ve yo�un bir yap�la�mayla tabii kent mekan�n� karakterize ediyor. O be�ik doku asl�nda Eski�ehir’de bir sürü Anadolu kentinde olmayan çok özelle�mi� bir mekan. Belki bu kentsel mekan�n daha fazla geli�mesini önlüyor da olabilir çünkü bir çok kentimizde oldu�u gibi, parsellerin küçüklü�ü üzerine 5 katl�, 7 katl� yap�lar�n yap�lmas� gibi bir talep de yoktur, bu asl�nda belki kent ad�na bir avantaj olarak bile görülebilir. Kenan’�n da bir parça bahsetti�i gibi mesela kamu �öyle bak�yor olabilir; “Konut yapt�k size, konut alan�n�z var, okul istiyorsunuz, hastane de yapt�k, yolunuz var, daha ne istiyorsunuz, suyunuz da geliyor,” denebilir do�al olarak. Kent hayat�n�n beklentisi, o konut d���ndaki kamusal hayat�n program talepleri ve ya�ant�n�n zenginle�mesi asl�nda. Bir dönem bu kampüsler içinde sa�land�. Mesela �eker fabrikas�n�n, Tulumta� Köyü’nün içinde misafirhaneleri var, sosyal tesisleri var, yani orada çal��an insanlar asl�nda bir tak�m sosyal taleplerini hep bir parça kamunun biçimlendirdi�i format alt�nda çözmeye ba�lad�lar hep. Buna kar��l�k kente bak�yoruz, 40.000 ö�renci, nüfusun %10’u gibi görünüyor, bunlar Ankara’da olmayan 3 tane bar� besliyorlar Doors, Buddha Bar, Hayal Kahvesi gibi ama acaba kentin ne kadar nüfusu bu anlamda sosyal hayata kat�labiliyor? Bu nas�l zenginle�ebilir? Sadece ekonomik problemlerle mi ili�kili, do�rusu çok da emin de�ilim. Burada belki problem �u; bu kent içinde büyük bo�luk alanlar var �eker fabrikas�, fabrikalar bölgesi gibi, bunlar zaman içinde dönü�üyorlar ve dönü�ecekler, mesela �eker fabrikas�n�n ç�kmas� söz konusu. Bu kentte, eskinin üzerine yap�lan yeni �eylerin standartlar�n�n daha da geriye gitmesi, yani mevcut pozisyon bile korunam�yor, problem burada. Mesela Tepeba�� Belediyesi’nin oldu�u adada, Çukurçar��’da eskiden sala� meyhaneler ve bal�kç�lar vard�, oraya yeni �eyler yap�ld� ama oraya bakt���n�z zaman ke�ke eski halinde kalsaym�� diyorsunuz. Kentin mekan�n� olu�turma, kentin kültürüne eklemlenme Türkiye’de ya da Eski�ehir’de, bizim umdu�umuz, hayal etti�imiz “Tanr� mimar” kimili�i ile bekledi�imiz standartta de�il.

Kentte konut geli�imi var ama mesela Sultandere’de yap�lan toplukonut bölgesi bir Ata�ehir veya Ankara’daki Eryaman gibi de geli�medi. Kent o anlamda da merkezi ya� lekesi olarak geli�mesini sürdüyor, kentin gelece�i ile olan beklentide. O zaman anayollar boyunca geli�en yap�la�malara m� yoksa ba�ka bir �eye mi dönü�ecek, onu do�rusu bilmek zor. Kentle ilgili bir yaz� okumu�tum, orada kentin nüfusunun artmamas�n� tart���yorduk. Asl�nda bu kentin nüfusunun artmamas� da enteresan, mesela bunda biraz �stanbul’u suçlamak laz�m, kentin büyüklü�ü, beraberinde çok özelle�mi�, kentin hayat�n� renklendiren mekansal talepleri yerine getiriyor. Mesela 10 milyonluk nüfusta, nüfusun %2’si kap� g�c�rt�s�ndan ho�lansa onlar pekala bir tane dernek kurup ya�ayabilirler ama kent küçülmeye ba�lad�kça bu anlamda bir çok özelle�mi� zevkler veya keyifler kendi mekansal veya kültürel kar��l�klar�n� bulamamaya ba�l�yor. Mesela Bursa büyüyor, Eski�ehir büyümüyor dendi. Bu diyece�im esprili konu da �u, yazar �öyle yaz�yor; kentte nüfus artm�yor diyor, bir de do�urganl�k azl���, galiba Eski�ehir’in do�urganl���n� art�rmak yetecek.

�hsan Bilgin: Eski�ehir’e bu ilk geli�im de�il daha önce de gelmi�tim, uzun süre kalmad�m ama bir kaç kere gelmi�tim, dünden beri de dola��yorum. Eski�ehir mesela Diyarbak�r sur d���na göre, yani sur içi Eski�ehir zaten, onun d���nda geli�mi� alanlar�na göre, Antalya’n�n bütününe göre, o küçücük kale içini saymazsan�z bütününe göre çok daha urban bir yer. 1980 literatüründe çok kullan�lan bir �eydir kentsellik, kent duygusu vermesi, binalar�n güzellik, çirkinli�inden öte, çok daha insan�n içine dolan, bir bütünlü�ün içinde oldu�unu hissetiren bir �ey. Biraz evvel Hasan’�n söyledi�i çok önemliydi, kent böyle bir tane projeyle kurulmaz, bir sürü proje olmaz demek de de�il bu. Herkes oras�n� buras�n� çeki�tirir, bunlar�n kimisi daha büyük ataklard�r, kimisi daha küçüktür, kimisi daha ba�ar�l�d�r, kimisi biraz daha birbirinin üzerine binerek olu�ur ama sonuçta bir �ey ç�kar. Kent ilginç bir �eydir çünkü böyle y�kmaya, ezmeye çal���rs�n�z, bast�r�lan�n geri dönü�ü gibi, olmad�k bir yerden ç�k�verir ortaya, yani her �eyi y�karsan�z bir duvar parças� öyle inad�na orada durur. Bir �eyi korumaya çal���rs�n�z can�n�z ç�kar, korumaya çal��t�kça onu mahvedersiniz. Asl�nda buras� orta ölçekli gayet medeni görünümlü bir �ehir. Ben bu duyguyu bir de Edirne’de ya�am��t�m mesela. Edirne buraya göre biraz daha küçük ama Edirne de bozulmu� feci bir yan�yla ama ben Türkiye’nin Floransa’s� diyordum, bir benzetme, te�bihte hata olmaz.

Dolay�s� ile bu yap�lanlar�n ve de alelacele yap�lan �eylerin gerek planlama ölçe�inde gerekse de heykel dikmek, kald�r�m yapmak gibi i�lerin ba�ka düzenlerde de yap�labilece�ini dü�ünüyorum. Burada Han’�n dedi�ini çok önemsiyorum, kimseyle yar��amazs�n�z, so�ukkanl� bir �ekilde yönetmek gerekiyor bu karizmay�. Orada onunla yar��mak de�il küçük müdahelelerde bulunmak laz�m. Küçük derken kendi içinde çokta iddial� olabilir. Bugün mesela bir yeni bina gördük, bir büro binas�, deh�et bir yer, daha olgun, daha birikimli, sadece sanatsal kültürü de�il siyasal kültürü de içeren bir duru�la, Eski�ehir’in bu yeni lideri ile bir “challenge”a girilebilir. Bunu için so�ukkanl� olamakta fayda var. Bu büyük alanlar, özellikle fabrika alanlar�, bunlar çok önemli, yani buras� Eski�ehir’in k�sa vadeli kaderini belirleyebilir. Bunlar çok feci yerler de olabilir, hakikaten kimsenin gitmek istemeyece�i yerler olabilir, korkunç Amerikan kitchlerine dönü�ebilir veya sahip ç�k�lacak �eyler haline gelebilir ama yine Han’�n söyledi�i tav�rla olabilir bu. Yani ferforje ile o ödül de alsa, oraya yap�lan müdahale türüyle daha büyük bir alan� mahfedebilir. Daha so�ukkanl� olup, oran�n sesini dinleyerek, oran�n vaadetti�i �eylerle kavga etmeden, yap�lacak baz� ça�da� müdahalelerle güzel ve çok ilginç yerler olabilir. Mesela Berlin’de böyle yerler var, çok kötü yap�lm�� yerler var, zannetmeyin ki kötülük Türkiye’ye veya Eski�ehir’e özgü, buna mukabil iyi mimarlar�n, iyi politikac�lar�n, sivil insiyatiflerin, örgütlerin veya belediye ba�kanlar�n�n çabalar�yla çok ��k olmu� yerler de var, gidince yad�rgamad���n�z, içinde bulunabildi�iniz güzel yerler de var. Yani dünya ile mesafede o kadar uzak de�iliz, Berlin’de her �ey iyi yap�l�yor da burada kötü yap�l�yor de�il orada da çok feci �eyler olabiliyor, çok iyi �eyler de olabiliyor, burada da olabilir.

Zannediyorum buradaki arkada�lar�m da bu söylediklerime kat�l�rlar. Ba�ka söz almak isteyen yok san�r�m. Bence çok canl� bir oturum oldu, te�ekkürler.

 

Proje Sponsoru Proje Organizasyonu Copyright© 2006 - Arkitera Mimarlık Merkezi