Mimarlık Kentleşmenin Neresinde?
Ankara
De�ifre
Yazdırılabilir Sayfa

�hsan Bilgin: Platform Toplant�s�’na ho�geldiniz. Bu toplant�larda her kentin kendine özgü son 30-50 y�l� dikkate al�narak “Mimarl�k kentle�menin neresinde?” konusu tart���lmaktad�r. Bunu Diyarbak�r ve Antalya’da gerçekle�tirebildik. Buradan sonra da Bursa, Eski�ehir, Adana, �zmir, Trabzon ve �stanbul’da bu toplant�lar devam edecek.

Sözü ilk konu�mac�m�z Abdi Güzer’e veriyorum.

Abdi Güzer: Türkiye’de kent ve mimarl�k ili�kisi üzerinde bir t�kan�kl�k var. Bu asl�nda sadece literatür k�s�tl�l���ndan kaynaklanm�yor; ülkemizde kent ve mimarl�k prati�i iki ayr� pratik gibi geli�iyor. �lk olarak; bu ili�ki e�itimle kurulmaya ba�lan�yor ancak bu durum, her projenin kendi ölçe�inde k�s�tl�d�r ve o projenin imkanlar�yla s�n�rl� olarak var olabiliyor. �kinci olarak; bu konunun tart���lmas�n�n gerektirdi�i bütüncül bir tart��ma çerçevesi yok. Bu nedenle Ankara bunun için iyi bir örnek.

Ben Ankara’n�n bir merkezi olmad���n� dü�ünüyorum. Yurtiçinde veya d���nda �ehri koklayabilece�iniz veya hissedebilece�iniz bir alan vard�r. Yeni ve eski �ehir merkezlerinde dola�t�kça bir deneyim ya�amaya ba�lars�n�z ve bu deneyim üzerinden de �ehri anlamaya çal���rs�n�z. Ancak Ankara için ayn� �eyi söyleyemeyiz; Ankara’da haf�zalar�m�za yer eden böyle bir yer yok. Genç ku�ak için Tunal� Hilmi bir merkez gibi görünür ama oras� konut için tasarlanm�� ve tesadüfen bu �ekilde geli�mi� aç�k bir aland�r. Daha genç ku�ak için parçal� yeni aç�lm�� al��veri� merkezlerinin oldu�u yerler merkez gibi görünüyor. �lk sene mimarl�k ö�rencileriyle tan��ma toplant�s� yapt���mda �u soruyu yöneltiyorum; ”Ankara’da hangi yap�lar� seviyorsunuz?”. Bu soruyu sordu�umda kültür farkl�l���n� çok aç�k bir �ekilde görüyorum çünkü kenti temsil ettiklerini dü�ündükleri mimari yap�lar hep bu tür yap�lar. �stisnas�z 3 senedir Ankara’n�n en takdir edilen yap�s� Migros al��veri� binas�. Tüketim objesi olmas� konusunda spekülasyonlar yap�labilir ama olmayan bir gerçek merkezin i�levini yerine getiren birkaç yap�dan bir tanesidir bu bina. Günlük kültürün önüne geçerek her yerde abart�larak kabul görmesinin nedeni de kenti temsil eden mekandan yoksun olmakt�r ya da kenti anlayabilece�imiz, üzerinden kentle ili�ki kurabilece�imiz mekanlar�n eksikli�idir. Geriyeyse tesadüfi olarak geli�mi� doku kal�r. Bu tesadüfilik içinde iki �ey bar�nd�r�r. Bunlar�n ilki; mimarl�k olsun ya da olmas�n mimarl���n elinden tutulmuyor. �kincisi ise; avangard ya da güncel insan kendini dünyan�n d���na çekip, mekanlar�n veya eylemlerin kendi ak��kanl��� içinde ba�ka bir �ey de kurabilir.

Tesadüfen seçilmeyen “gerçek” sözcü�üyle “Gerçek bir kentle mi kar�� kar��yay�z?” sorusunu sorabiliriz. �stanbul’u gerçek k�lan pek çok de�er var ama Ankara için bu de�erlerin azl���n� hissediyorum. Merkezi alan dedi�imizde kentin en çok kira getiren, en çok ra�bet gören, yap-sat aç�s�ndan en büyük yüzdelere sahip alanlar�ndan, do�ru düzgün sergisi olmayan, sokaklar� darac�k, topografyas� çok dik, kente uygun olmayan, mimari dil olarak Türkiye’nin en s�radan ve en kli�e apartman diline sahip alanlar�n� kastediyoruz. Mesela Gaziosmanpa�a mimari aç�dan negatif özelliklere sahip bir semttir. Arka planda ise çok fazla alandan bahsedilebilir. Deneyimlerimden hareketle, mimarl���n kentle ili�ki kurmada bir s�k�nt�s� var oldu�unu bunun sebebinin de ölçek s�k�nt�s� oldu�unu söyleyebilirim. Ankara’da 1980 e�i�iyle mimarl���, plan�n bir parças� olarak de�il de zorunlu bir sonucuymu� gibi bir alg�lama söz konusudur. Kentin merkezinde çok büyük bir doku, sanki konut alan� olacakm�� gibi dü�ünülüyor. Mülkiyetin payla��m�n� esas alan bir fiziksel bölünme do�rudan kenti olu�turan yap�sal dönü�üm olarak ortaya ç�k�yor ve fizikselle�iyor. Mesela Ankara’n�n hastaneleri, dershaneleri, özel okullar�, birçok devlet dairesi apartman cinsindendir, yani 22/12’lik yap� bloklar�ndan olu�urlar. Böyle bir doku içinde ne kent mimarl��� geri besler ne de mimarl���n kent hakk�nda soru sormas�na yönelik imkanlar olu�ur. Bu kar��l�kl� etkile�im olmay�nca da iki sonuç ortaya ç�kar. �lki banal ve s�radan dedi�imiz patates bask�s� gibi betonla�mada bir kenara atmaya çal��t���m�z kli�e mimarl�k, ikincisi ise asl�nda o ölçe�in bar�nd�rmad��� bir karma�ay� çe�itli nedenlerle o ölçe�e s�k��t�rmaya çal��an abart�l� bir mimarl�k. Birçok mimar kentle ili�ki kurma evresinde bu s�k���kl�k içinde kendini d��a vurmaya çal���yor. Yine Ankara’ya özgü olan bir �ey daha; çok küçük yap� ölçe�inde çok fazla oynanm��l�k olmas�. Kentselli�i ve kentle ili�ki kurma a�amas�n� kentin içinde arama konusu da oynanm��l���n sebebidir. Böyle olunca da yeni yerle�im yerleri ba�ka �ehirlerde olmayacak kadar yeni bir çekicilik kazan�r.

Mimarl�k Fakültesi ara�t�rmalar�na göre kentsel hareketlilik istikameti çok yo�un ve belirgin. Mesela gelir gruplar�na ba�l� olarak Ankara’da kimin nereye gidece�i çok belirgindir. Gaziosmanpa�a ve Çankaya nüfusu Ümitköy taraf�na do�ru göç veriyor. Arka tarafta çok az da olsa kentle bütünle�meye çal��an bir alan vard�r ve bu önemli bir noktad�r. Bu asl�nda sadece mimarl���n üstlenece�i bir sorun de�il, ayn� zamanda kent kültürünün de bir sorunudur. Kentli olma biçimleri, kente yönelik üretim yapma biçimleri ve kenti tüketmeyle örtü�meyen bir kentli ya�am biçimi olu�maya ba�l�yor. Bizim al��t���m�z anlamda sosyalle�emeyen mekanlar olu�maya ba�l�yor. Kentin tarihsel, belleksel, simgesel izlerini ve referanslar�n� kurup, onun üzerinden çe�itli katmanlar halinde, anlamlar strüktürü olu�turamayan bir kentten bahsetmeye ba�l�yoruz. O parça içinde kentli de o yap�n�n do�rudan yans�malar�n� bar�nd�ran bir kültürün sahibi olmaya ba�l�yor. O kültürün de ne kadar bir kent kültürü oldu�u sorgulamas� ba�l�yor. Ankara’da sanat, toplant�, tart��ma yap�lar� geri kalm�� ve ihmal edilmi� oluyor. Birkaç hafta önce “Ankara’n�n Söktüklerini Dikmek” toplant�s�na konu olan projelerin hepsi; opera, kongre salonu, büyük kentsel yap�lar ve meydanlar, ihmal edilmi� yap�lar�n ço�unlu�unu olu�turuyor. Kentte de bu bask�y� göstermemeye ba�l�yor, kent sonuçta ç�k�l�p kaç�lacak bir alana dönü�meye ba�l�yor. Kentte bulunan alt merkezler yeni bir kültür türü olu�turmaya ba�l�yor. Alt geçitler bir an önce kentten kaçmak için araçlard�r bence. Alt geçiti çekici k�lan merkezin karma�as� ve durulmayacak bir yer olmas�.

Ankara devlet merkezi olmas� nedeniyle baz� avantaj ve dezavantajlara sahiptir. Buradaki çeli�ki; Ankara büyük ölçekte yap� yapma �ans�n� ister istemez bar�nd�ran bir �ehir. Eski�ehir aks�ndaki uzun ve yüksek olarak sa�l� sollu yap�lar, Ulus’taki yap�lar kentle ili�ki kurmay� birkaç tür biçimde göstermektedir. Maalesef bunlar�n amaçlar�n� çok fazla yerine getiremedi�ini dü�ünüyorum. Bir zaman Bay�nd�rl�k Bakanl���, yat�r�mlar ve bütçeler anlam�ndaki �ans�n� iyi kullanamad�. Eski�ehir yolunda bir Tekel yap�s� var ve ne olaca�� belli de�il. O yolun en büyük binas�n�n, bitmek üzere olan yap�n�n ne amaçla kullan�laca�� belli de�il. Bakanl�k binas� yar��mas� sonuçlanmadan bakanl�klar birle�ip ayr�l�yor ya da ayn� arsada iki tane ayn� Halk Bankas� binas� bulunuyor. Böyle bir tesadüfilik içinde, Ankara kent olma �ans�n� yitirdi.

�hsan Bilgin: Kentlerin merkezine Soho vari bir yap� yapmak da ne kadar kamusal anlam�na gelir, tart���l�r.

Tansel Korkmaz: Konu�mamda Ankara’n�n ve kamusal alan�n�n nas�l kuruldu�undan ve k�r�lma noktas�ndan bahsedece�im.

Ben “Mimarl�k kentle�menin neresinde?” sorusundaki mimarl��� iki bin y�ll�k mimarl�k formasyonu olarak alg�l�yorum, yani sadece mimar diplomas�na sahip insan�n yapt��� bir �ey olarak alg�lam�yorum. Ankara ve mimarl�k ili�kisini nas�l alg�lamal�y�z diye dü�ünürken �unu yap�yoruz; durumu genellemeler üzerinden alg�lamaya çal���yoruz. 21. yüzy�lda, geli�mekte olan ülkelerde mimarl�k ve kent ili�kisini irdeliyoruz. Tüm bu genellemelerle Ankara’n�n durumunu anlayabiliyoruz ama bu tam olarak anlamam�z� sa�lam�yor. Ankara’n�n spesifik bir yap�s� var. Bu spesifik yap�y� anlarsak bu genellemeleri daha iyi alg�layabiliriz. �ehirlerin spesifik yap�s�, mimarl�kla ili�kisi belirliyor ve mimarl�kla ili�kisi, kentin spesifikli�ini belirliyor.

Ankara, 1920’lerde k�s�tl� kaynaklarla mütevazi bir ba�kent olarak s�f�rdan in�a edildi. 19. yüzy�l�n ba��nda ulus devletler nas�l in�a ediliyor? Bu konuda Anderson’un milliyetçili�in kökeni ve yay�lmas� konusunda yazd��� “Hayali Cemaatler” kitab� var. Burada Anderson uluslar� hayali cemaat biçiminde tan�ml�yor. Hayalin iki türlü anlam� olabilir. �lki uydurma ve sahtekarl�k, di�eri ise yaratma ve ça�r���m üzerinden tan�mlanabilir. Anderson bu durumu daha çok yaratma ve ça�r���m tan�m� üzerinden anlat�yor. “Ulus hayali bir cemaatse bunun inand�r�c�l�k stratejileri nas�l oluyor sorusunun ilk cevab� roman ve gazetedir, bunlar tesadüfi olaylar� öyle bir �ekilde yanyana getirirler ki anlaml� olaylar ortaya ç�kar. Ulusu, devletin varl���na inand�ran �eylerden bir tanesi budur. �kinci strateji ise e�itim sistemi, kitle ileti�imi ve idari düzenlemelerdir. Bunlar�n hepsi hayali cemaatlerin zeminini olu�turan “network”lerdir. Bu stratejiler sayesinde hayali cemaatleri somut olarak gözümüzün önüne getirebiliriz.” diye tart���yor Anderson. Bunu okurken bu kadar önemli bir strateji de, ba�kentin in�aat� olarak akl�ma geldi. Bunun ilk örne�i Paris’tir ve ba�kentler in�a edilirken Paris örnek verilir. Paris’i ba�kent konusunda benzerlikler ve farkl�l�klar olarak alg�lamak gerekir. Ulus devletinin ba�kentin in�aat�na yapt��� yat�r�m� iyi anlamak için ba�ka bir kavram� ödünç alabiliriz: Psikanalizde kullan�lan “ayna evresi teorisi”. �lk evre olarak çocu�un aynaya bakarak bir imge üzerinden kendini bir bütün olarak alg�lamas�, ego kurulmas�n�n ilk a�amas� mekanda bir görüntünün olu�mas�yla ba�lar. Hepimiz bir bütün olmad���m�z� biliyoruz. Bu imge rahats�z edici bir bütünlük eksikli�ini gizliyor. Ba�kentin gerçek anlamdaki in�aat�yla ulus devletinin in�aat� ayn� �eylerdir. Bir ulus devlet tam da kendini kurmaya çal��t���nda aksi olarak ba�kent, güçlüyüm, tümüm diye kendini in�a etmeye çal���yor. Ankara 1923’te ba�kent oldu. Ankara kale eteklerinde 20-25 bin ki�ilik bir kasabayken nüfus güneye do�ru geli�iyor ve 70 bine ula��yor. Ankara gençlik ve dinamizmin simgesinden uzak bir yap�la�maya sahip oluyor. Tüm bunu denetlemek ve yönetmek amac�yla Jansen Plan� olu�uyor. Bu planla güneye do�ru geli�me aks�, bir omurgaya dönü�üyor. Ta�han’dan ba�lay�p Atatürk Kö�kü’ne do�ru bir bulvar ve ayn� zamanda gençler için bir mikrokozmos oluyor. Bu bulvar modernle�menin tüm yap�lar�na ev sahipli�i yap�yor. Burada sanayile�menin önderi Sümerbank, buna saplanan aksta modern �ehrin kap�s� istasyon, modülite ve modern �ehrin konut a��rlama mekan� Ankara Palas, modern devletin finans ayg�tlar� bankalar, dokunulmam��l�k ve do�all�k, ar�nma ve dinamizmi simgeleyen gençlik parklar� var. Tüm bunlar millet ve cumhuriyetle özde�le�iyor, modernle�menin en önemli temalar�n� olu�turuyor.

Türk Ocaklar� var mesela, orda hayali bir cemaat var, kendilerini uyan�� gibi dü�ünüyorlar, hem kendilerini kadim bir �ey gibi göstermeye çal���yorlar hem de modern, böyle ikili bir yap�lar� var. Genç Türkiye Cumhuriyeti için çok önemlidir. Cumhuriyetin kopmak istedi�i �eyi Etnografya Müzesi ile modern bir strateji olarak müzele�tirdi�ini görüyoruz. Bu stratejide mesafe duygusu, yak�n� uzak, uza�� yak�n k�lmak duygusu hakimdir. Sonras�nda sergi evi, opera, modern �ehrin e�lence mekan�d�r. Türk Hava Kurumu, modern ordu, en teknolojik olan�yla burada temsil ediliyor. Radyo Evi’yle kitle ileti�im ayg�tlar�n�n öneminden, �smet Pa�a K�z Enstitüsü’yle k�zlar�n, modern kad�n�n hayattaki e�itimi ve önemden bahsedebiliriz. Dil Tarih Co�rafya Fakültesi’yle, ki bu fakültenin ismi hiç de tesadüfi de�ildir, hayali cemaatleri atma konusundaki önem, Sa�l�k Bakanl��� ile devletin hijyene verdi�i önem ve orduevi ile ordunun bu genç Cumhuriyet’teki önemi, S�hhiye ve Güven parklar�nda, dinamizmin ve dokunulmam�� bir do�an�n önemi vurgulanm��t�r. Sonras�nda bakanl�klar� görüyoruz, ki bunlar bürokrasinin modern devletinin ayg�tlar�d�r. Kö�k de milli kahraman�n evidir. Atatürk Bulvar�, Türkiye Cumhuriyeti için bir mikrokozmostur. Türkiye Cumhuriyeti buray� modernle�menin evi olarak kurar ve di�er yandan buraya bakarak kendisi de buna inan�r. Burada d��lanm�� olaran hiçbir dini yap� yoktur. Eski�ehir, Kale’yi hep yava� yava� eskiyen bir panorama olarak, yani geçmi�te romantik bir imge olarak önemsemi�tir. Burada Kale ile görsel ili�kinin kesilmemesi isteniyor. Modernizmde tarihin izine yer yoktur. Modern dünya kendini s�f�rdan in�a etmeye çal���r. Bu enerji rahatl�kla burada okunabiliyor. Hem in�a etme hem de s�f�rdan in�a ederek geçmi�in izini silme çabas� var. Bu anlamda da homojenlik var, çeli�ki ve trajediyi ortadan kald�r�p uyum üstüne kurulu bir mekan var. Çevrenin alçak gönüllü ve gururlu oldu�u foto�raflardan da rahatl�kla görülebilir. Bugün Ankara’y� temsil eden her�eyin bu imgeyle de alakas� var. Düzen, homojen bir çevre, hijyen, yapma inad� ve kararl�l��� ve buradaki çeli�kiyi hesaba katmama, gösteriye kaçmayan formal kodlara dü�künlük... Buna saplant� da diyebiliriz. Bütün bunlar Ankaral�l�k denilen �eyin ö�üdüyle in�a edildi.

Bulvar kadar ritüeller, mar�lar, yerli mal� haftalar�n�n da çok önemi var, ancak Bulvar’�n özel bir önemi var, Bulvar hem bunun evi, hem de kültürü sabitleyen �ey. Bulvar asl�nda Ankara’n�n omurgas�, ayn� zamanda kaybolmu� bir merkez. Bunlar�n tümü bir an�t gibi çal���r. 1970’lere kadar gelen dönemde asl�nda Bulvar bütün Ankara için bir dinamo biçiminde çal���yordu. Ankara’n�n geli�mesine ilham ve h�z veren bir referans noktas�yd�. 16. yüzy�l Roma plan� üzerine yaz�lanlar� okuyorum. �deal ve deneyimin iç içe geçti�i, ka��t üzerinde kalan bir proje de�il, dini noktalar� bir sistem halinde birbirine ba�layan bir plan yorumu getirmi�tir ve bu yönü de beni çok etkilemi�tir. Harita üzerinden de�il de gezilerek ve görülerek yap�lm��, topografya dikkate al�narak olu�turulmu�, ideallerin ve deneyimlerin uzla�t���, o zaman için devrimci bir planlamad�r. Öncüllerini iyi anlam�� oldu�undan bu devrimcilik içinde öncüllerini de korumay� bildi. Roma plan�n�n ba�ar�s� bu uzla�madad�r.

Jansen’in Ankara Projesi’nin ba�ar�l� olmas� co�rafi ve kültürel potansiyellerini iyi anlamaktan kaynaklan�yor. Bulvar�n in�as� s�ras�nda kentin in�as�yla ilgili pek çok �ey ortaya ç�km��t�r. Jansen, ba�kentin in�aat�n�n asl�nda kamusal alan in�aat� oldu�unu çok iyi anlam��t�r. Kamusal alanlar� �ehri birarada tutan bir tutkal gibi dü�ünüyordu. �ehri okunabilir bir bütün olarak alg�lamak için bu kamusal alanlar�n fark�ndayd�. 80 öncesi dönemde insanlar kamusal alanda ya�ananlara hep pozitif bakarlar. Ama kesinti 70’lerde ba�lay�p 80’lerde yo�unla�t�. Bulvar üzerinde trafik bant sistemi bir bozulma olarak nitelendirildi. Mimarl�k formasyonunun yard�m�yla in�a edilen kollektif arzu, 70’lerden sonra mimarl�k disiplinin formasyonuyla ili�ki kuramad�. Örne�in Bulvar’�n bo�luklar�, nesneleri ve hareketiyle ili�kisi olmayan kat yükseklikleri verildi. Bir ba�ka örnek, Atakule �ehrin bo�lu�unu anlamadan, bo�lu�a set çeken bir yap�. Mesela Karum, benzer fonksiyonlara sahiptir ve Kavakl�dere �araplar� arazisine in�as� çok da zor olmu�tur san�r�m. Kente yer açmak ve kenti bir yerlere çekmek konular� dikkate al�nd���nda farkl� bir �eyler ortaya ç�kar. 70’lerde neden mimarl�k formasyonundan yard�m al�namad��� konusunda verebilece�im ilk cevap �u olabilir; baz� kentler e�ilimlerini gerçekle�tirebilir baz�lar� gerçekle�tiremez. Ankara’da bunlar� gerçekle�tirmek de �anss�zl��a neden oldu. Ankara içinde bulundu�u modern dünyada kendi imgesinin içine hapsoldu. Dinamizmini ve dünyayla ili�kisini kaybetti. Kollektif arzuyla mimarl�k ili�kisi kesildi, birle�emedi. 50’lilerden sonra Türkiye’de mimarlar �ehirle�meye uzak kalarak marjinalle�tiler ve kentle ili�kilerini unuttular. Dolay�s�yla yeniden nefes al�p mimarl�k formasyonunu hat�rlaman�n zaman� geldi. Sorun bulvar�n ya da binan�n mimarla yap�l�p yap�lmamas� de�il. Sorun; bütün bu formasyonun �ehirle nas�l ili�ki kurudu�unun unutulmu� olmas�. Di�er sorun da ba�ar�l� olup, imgeye hapsolma durumudur.

Can Çinici: Ankara’daki kent mimarl���n�n son 15 sene içindeki de�i�imlerine de�inece�im. Öncelikle �unu belirteyim; Ankara’n�n bana an�msatt���� ilk �ey “bina”d�r. Bu, kendi içinde belli aç�l�mlara sahip ama yine de bir kent, binalardan ibaret olmamal�. Ankara’n�n ilk y�llardaki kurulu� biçimi, “Visible Politics” üzerine yap�lanm��t�r. Binalar yap�l�yor ve modernle�me sürecinde bu binalara anlam veriliyor ve toplumun da bunu o �ekilde anlamas� isteniyor. Modern kent olu�umu tepkisel muhafazakarlar�n ve �l�ml� insanlar�n ya�ad��� Bahçe�ehir’de görülüyor. Buras� dü�ük dokularla olu�turulmu� bir yer. Modern kent sorunlar�yla birlikte Ankara’n�n binalardan olu�mas�ndan bahsediliyor. Kent mimarl���n�n öneminin fark�na varmak laz�m. Mimarl�k ve Kentsel Tasar�m iki farkl� bölüm olarak okullarda yer al�yor. Söylemek istedi�im mimarlar�n kentler için varl���n� sürdürmesi. Mimarl���n kentsiz beslenemedi�i, ona referans vermeden olu�amad��� bir durum söz konusu. Mimarl�k bina yapmaktan daha fazla ve derinlikli bir meslek. Kent mimarl��� parantezini kafam�zda açmal�y�z diye dü�ünüyorum. Avrupa’da bu terime çok yer verilir.

Ankara’n�n yollarla ve ye�illerle olan münasebeti dikkatimi çekiyor. Bu ikisini ciddi bir �ekilde yeniden dü�ünmeliyiz. Okudu�um bir hikayeye göre 5 tane minibüs arteri üzerinde geli�en bir kent buras�. Ankara okumalar�yla beraber çok zengin bir yere dönü�ebiliyor. S�hh�ye’deki CSO alan�, çok heyecanl� bir alan ancak ayn� zamanda çöküntü bölgesi olarak an�lan bir yer, bir yar��ma için burada bulunmu�tum ve bir modern kentin ya�ayabilece�i tüm problemlerin burada var oldu�unu gördüm. Asl�nda bu dünya ölçe�inde modern mimarl��� ilgilendiren bir konu ve buran�n böyle garip bir in�aat çukuru halinde duruyor olmas� bana Ankara’n�n zamans�z duran bir kent oldu�unu hat�rlat�yor. Bu çöküntü alan�n�n çökü�üyle ilginç mekanlar ortaya ç�kabilir. Mesela buradaki �ss�zl�k çok ho�uma gidiyor, bana ilham veriyor. Yap�la�ma gaflar� ve stratejik problemler var, olabilir ama mimarlar buray� bir daha dü�ünmeli. SSK ��han�’nda “Gölge” isimli bir bar var ve çöküntünün olu�turdu�u rahatl��� hissedebilece�iniz enterasan ve rahat bir yer buras�. �kinci olarak, kent mimarl��� yollar� dikkate almal� ve yol modern kentte tav�r al�nmas� gereken önemli konulardan bir tanesi olmal�. Mesela Eski�ehir’deki Say��tay Binas�’n�n çok önemli bir ritmi varm�� gibi gözüküyor, fakat o h�za nazaran çok simetrik tasarlanm��, giri�i sanki barok ve dura�anm�� gibi h�z� yans�tmayan bir biçimi an�msat�yor yani kent mimarl���n� yans�tm�yor. Mesela Ku�ulu Park Yar��mas�’nda her önemli kav�akta bir park var. Kavakl�dere Kav�a��’ndaki Ku�ulu Park da önemli bir nokta. Meclis Kav�a��’ndaki �nönü Meclis park�, Gençlik Park� gibi. Arabayla münasebette park nas�l olacak konusuna mimarlar de�inmeli. Ankara kampüslerden olu�urken, yollar da bunlara ba�lant� sa�l�yor. Ankara’da gündelik hayat�n�z� arterlerin götürdü�ü yönde planlayabilirsiniz, arterleri çok c�l�z buluyorum. Ankara’daki kampüslere son noktay� Ortado�u Teknik koymu�tur. S�n�rlar�n�n kontrol edildi�i, nizamiyesi olan kampüsler var. Diyagramlar� üst üste geçmeyen bir kent buras�.

Ali Cengizkan: Bugün konu�ulan konu mimarl�k ve kent kültürüne ait. Kendi tart��mam� Ankara’ya lay�k biçimde borsada sözü geçen “çapa” kavram�yla belli noktalara ba�lamak istiyorum. Ankara’n�n numune ve örnek kent oldu�unu dü�ünüyorum. Özellikle 20.yüzy�lda ve 1920’den sonraki kurulu�unda, biçim de�i�iminde ve yeniden kurulu�unda bu örnekli�in hakim oldu�unu dü�ünüyorum. Ayn� zamanda mimarl�k aç�s�ndan bak�ld���nda, 1950’lerin 2. yar�s�ndan ba�layarak belki en son bu dönü�üm dinamiklerinin 1965’te tamamland��� dü�ünülebilir. Kötü bir örnek olarak da dü�ünülebilir; iyi bir �eyin örnek olmas� gibi kötü bir �eyler de örnek olabilir ve etkisini sürdürebilir.

Bütün tart��may� 3 eksen üzerinde yapmay� tercih ediyorum. Örnek olarak Ankara ele al�nd���nda, ba�ka kentleri kurmak aç�s�ndan da �ablon olabilir. Ankara için birinci eksen, tarih eksenidir. Bu eksende, 2500-3000 y�ll�k tarihi olmas�n� hat�rlamak kadar unutman�n da önemli oldu�unu vurgulamak istiyorum. Baz�lar� unutulurken baz�lar� amaçl� olarak hat�rlanabiliyor. Unutma, yeniden kurulu� döneminde kurucu ve imgeyi belirleyen önemli bir nokta. Ankara’n�n ulus devleti ve s�f�rdan kurulan kent oldu�u olgusu, Ankaran�n 3000 y�ll�k tarihini bast�ran bir ögeydi, bunu sokakta bile hissedebilirdiniz. Bu arada Roma Hamam�, Ankara Kalesi gibi belli ö�eler, Ankara tarihinin derinliklerinde duruyordu. Ama prati�e nas�l dönü�tü�ü yani tarihin nas�l ya�and��� konusu daha önemli.

�kinci eksen ise kentin global eksende de�i�imidir. Bunun büyüme ve geli�me gibi yan anlamlar� var. Tüm bu konu�malar� tek tek irdelemek zor ama att���m çapalarla ve belki di�er konu�mac�lara göndermelerle “Ankara’y� nas�l düzeltebiliriz?” konusunda yeni bir duru� edinebiliriz. 1920-1923 y�llar� aras�nda devletin biçimi belirlenmedi�inden; kal�c� olmad���n� dü�ündü�ümüz nüfus art��� 29 Ekim 1923’ten itibaren kal�c� oluyor ve çok büyük bir ivmeyle art�yor. 1923-1929 y�llar� aras�nda 4,5 kat nüfus art��� var. 1940-1945 y�llar� aras�nda, 2.Dünya Sava�� s�ras�nda tüm ülke kentlerinde kentsel nüfus azal�r ve k�ra geri dönü� ya�an�rken Ankara’n�n nüfusu artmaya devam ediyor. 1950’lerde endüstrile�me ve k�rdan kaç��la art�� devam ediyor. Böyle bir de�i�imin ekonomik ve co�rafi yönleri de var. Meslek alan� içindeki de�i�imlerin ve geli�menin, ideolojik ve söylemsel yönleri üzerinde durmak gerek. Dolay�s�yla böyle bir eksende tematik olarak 1920-1930 y�llar� aras�nda Ankara’da hala devam eden mimarl�k aç�s�ndan bak�ld���nda, ba� evlerini görüyoruz. 65 y�ld�r unutulan� an�ms�yoruz, oysa foto�raflar ve ya�ayanlar orada duruyor. 1920’den 1995’e kadar mimarl�k kültürüne, ba� evlerine ve burada ya�anm��l��a, bunun kentsel kültürün hangi kefesini doldurdu�u konusuna de�inemiyoruz. Buradaki unutu� kasti midir, tart���l�r.

Üçüncü eksen ise kalitedir. Kalite ve kalitesizlik Ankara ve tüm ülke kentleri için önemlidir. Kent ve kentle�me dü�ünüldü�ünde üçüncü eksene ek olarak “modern ve modernle�me” konusuna de�inilmelidir. Kaliteye örnek olarak 50’lerde Menderes’in �stanbul operasyonlar� vard�r. Yine Menderes’in 1955-1957 y�llar�nda Ankara’da da operasyonlar� olmu�tur. Bu operasyonlar sonucunda Ankara’ya ilk çevre yollar� yap�lm��t�r. Sonucunda da Alt�nda� ve Kale’nin üzeri sa�l�kla�t�rma aç�s�ndan kapat�lm��t�r. Yine burada tümüyle olmasa da ilk ba�lang�ç y�k�mlar� olmu�tur. Bu konu, kente ayn� d��ar�dan bak���n ürünü olmas�na ra�men hiçbir yaz�l� kaynakta yer almaz. Ankara’n�n kurulu�unda mimarlar�n �ehir planc�s� olarak çal��t��� stadtbauer kavram�n�n etkin oldu�u Jansen gibi kenti iyi anlayan mimarlar anlam�nda görülürken 1960’lara yak�n tüm dünyada �ehir planlama disiplininin do�u�u görülüyor. Meslekteki de�i�imin va ba�kent olmas�n�n Ankara için önemli bir dönü�türücü etkisi olmu�tur. Kaliteyi derinden okudu�umuzda modernle�me ve modern aras�ndaki ayr�m gibi bizim kendi kültürümüze özgü taraflar� da görmek mümkün. 1955’lerin gazeteleri okundu�unda yeni arterler açma, ça��n ko�ullar�na daha uygun bir kent içinde dola��m sa�lama, üst söylemsel olarak herkesin onaylad��� bir durumdur. Niteli�in kendisine bak�ld���nda, ne bahas�na yeni çevre yolu yap�l�yor dendi�inde, art�k eskisi gibi, kendi usul ve süreçlerindeki nitel a�amalara göre yol imalat� olmad��� görülür. Çünkü t�pk� modernle�mede oldu�u gibi h�z önemlidir. Dolay�s�yla modern ve modernle�me ile kent ve kentle�me aras�ndaki ba�lama bak�ld���nda, modernle�mede belli hedefler ve yollar açarak ula��m� iyile�tirip parklar açmak, kenti ön plana ç�karmak için ön �artt�r. Bu indirgeme faaliyeti, aradaki nitel s�çramay� unutmam�za neden olur. Kente gelen elektrik, su ve kanalizasyon dü�üncesi yetmeye ba�layabilir. Bu özelliklere sahip o kent sanki modern olur, kasaba niteli�indeki bir alan kente dönü�ür. Bu ortalama zihniyet kentin ortalama kullan�c�lar�na da yans�m��t�r. Bu indirgemeler tarih ve de�i�im, niteliksizlik aç�s�ndan de�erlendirildi�inde, kapsaml� ele almak için, gelecek konusunda ipuçlar� verebilir diye dü�ünüyorum. Arterlerle geli�en kent mimarl��� �art m�d�r? Bir kent yayalar için tasarland���nda arterler 2. planda kalabilir. Nedense Ankara’da altl� üstlü yaya geçitleri sanki bir yerleri birbirine ba�lamak için de�il de kendileri varlarm�� gibi indirgeme çabas�n�n ürünü olarak yer al�yor. Yollar h�z ve bir yerden belli yere gitme aç�s�ndann önemlidir, ancak kent ad�na ne ifade eder diye sordu�umuzda bizim mimari ve kenti ya�ama kültürümüzde önemli bir nokta olu�turdu�u söylenebilir. Bir kent sadece alt yap�lar�yla var olamaz. Belde yönetiminde kentte kentlilerin de var oldu�u hat�rlanm��t�r. Büyük konser salonunun olmamas�na ra�men büyük aç�k hava konserlerinin yap�lmas�n�n nedeni oydu, yani kurucu olabilmek için 3 boyutta çaba harcay�p kentin kendili�inden arzu edilmeyen geli�melerinin önünde kendi ütopyan�zla birlikte durabilmek için kentliyle birlikte olmak zorundas�n�z.

Son olarak, belli bir konu üzerinde konu�urken, söylemin kendisiyle ilgileniyoruz. Buna çarp�c� bir örnek Alptekin Müderriso�lu’nun “Kurtulu� Sava��’n�n Mali Kaynaklar�” isimli kitab�d�r. Üç y�lda, sonradan Türkiye Cumhuriyeti olacak devlet, sava�� nas�l kazanm��t�, bunlar� besleyen para ve silah kaynaklar� nelerdi? Burada varolan pratik söylemselli�i konu�maktan çok, kazanman�n biçimleri üzerine konu�maktan ho�lan�yoruz. Bu da bütün bak���m�z� pozisyonumuzu kurmaya yönelik bir uyar�, en az�ndan kendi kendime.

�lhan Tekeli: Yap�lan aç�klamalar�n bir strüktürü var. Kentlilerin kentte ya�arken elde ettikleri, negatif duyarl�l�klar�yla ön plana ç�kan ve nedenleriyle ortaya koymaya çal��t�klar� bir söylemleri var. Kentte ya�ayan biri olarak bu tespitleri do�ru olarak de�erlendiriyorum. Acaba böyle bir analizle nereye varabiliriz? Bu analiz sonunda kötü bir hava da sistem içinde kal�yor. Cumhuriyetin ba��ndan beri bir �eyler yapmaya çal��m���z, sonunda da becerememi�iz. Böyle bir söylem yeterli midir? Gözünü buna dikmi� ve mimarlar�yla �ehir planc�lar�yla ba�ar�s�zl��a u�ram�� bir ulus dü�ünün. Bu söylem üzerinde biraz temkinli davranmak laz�m çünkü mimarl�k, konular�nda tümüyle bir ba�ar�s�zl�k gibi görülüyor. Mimarl�k mesle�i Türkiye’nin ya�ad��� büyük dönü�üm içindeki bu kentle�me dönemine denk geliyor, peki kendisine neden sa�lam temeller kuramad�? Daha sonraki küreselle�me sürecinde neden aktif bir dönü�türücü aktör rolüne giremedi? Bu önemli iki soruya üretilecek çözümler �öyledir: Mimarl�k konusunda hiçbir �üpheye ve mimarlar�n gelmesinden dolay� bir kayg�ya dü�mezken, anlay��ta sorun olmadan, kent ve toplum de�i�irken bunun ba�ar�l� olmas�n� engelleyen nedenler var. Bu analiz, e�er merkeze al�n�rsa ve her ko�ul ba�ar�l� olmak için tayin edilirse, pratikte olmasa bile ka��t üzerinde kurulabilir. 2. pozisyon da 1.si kadar ba�ar�l� olabilir. Acaba mimarl���n dayand��� zihniyet çevresi, bu dönü�üm içinde ba�ar�l� olabilme �ans�na sahip mi? Bu soru üstünden yeni bak�� aç�lar� nas�l geli�tirilir? Bu dönü�üm içinde bir tane hatas�z do�ru anlay�� var, ötekilerin yanl��lar� dolay�s�yla da tüm ülke sefalete gidiyor. Asl�nda ülkenin ya�ad��� dönü�ümün çözülmesi zor bir �ey midir? Bu dönü�üm, mimar olarak rahats�z olsak da baz� iyi durumlara sebep olabilmi� midir? Olumlu bir cevap vermek gerekirse; kentle�me çocuklu�umda ba�lad� ve hala da belediyelerde ya�ayan nüfus %80, demek ki Avrupa’daki kentle�me deneyiminden 2,5-3 misli h�zl�d�r. Bu kentle�me deneyiminde mimar�n ba�ar�l� olmas� için bir ko�ul var, o da; bu kadar büyük gelen kitleye i� bulacaks�n, altyap� yapacaks�n, yerle�tireceksin ve bunu �ehir içinde yapacaks�n. Bunlar büyük miktarda kapital isteyen i�lerdir. Kapital azken bunu çözeceksin.

Avrupa bunu daha yava� bir süreçte ya�ad�. Türkiye, devrimler ve ayaklanmalarla bunu gerçekle�tirdi. Bu aç�dan bak�ld���nda hepsinin ba�ar�s�z oldu�u dü�ünülemez. �stanbul’un 20 sene öncekinden daha iyi durumda oldu�u dü�ünülürse söylemimizde yanl��l�k oldu�u dü�ünülebilir. Ba�ar�lar� ön plana ç�kar�p bundan doyum elde edebilmek mümkündür. Di�er taraftan var olan mimarl���n, h�zl� dönü�ümünde kullan�lma biçimi ne kadar ba�ar�l�? Mimarl�k, temelde bina referansl� bir kavram, ikinci olarak binan�n dizayn�n� dolay�s�yla yap�n�n tam denetimini ön görüyor. Ve bu faaliyetin Vitrivius’dan beri i�aret edilen ba�ka bir özelli�i teknoloji, ahlak ve estetik boyutlar�n� da içermesidir. Ama kendi tarihini di�er boyutlar�n d���nda tutarak, yaln�zca estetik boyutu üzerinden yaz�yor. Bu kentin yap�la�mas�ndaki modernist me�ruiyet çerçevesine i�aret eder. Modernist me�ruiyet, kentte yap� yap�lmas� için yap�n�n önceden tasarlanm�� ve toplumun kurallar�na uygunlu�u usulüne göre tasdik edilmi� bir sistemi ön görüyor. Bunun d���ndaki yap�lar me�ru de�il. Bu me�ruiyetin, h�zla yap�la�an kentler aç�s�ndan �öyle bir anlam� vard�r: 1948 y�l�nda köylerden kalk�p �stanbul’a gelen insanlar�n me�ru olarak ya�ayabilmesi için belediyeden imar plan� ve izni al�p bir arsa edinmesi ve burada ya�amas� laz�m. Toplumda ya�anan dönü�ümde bu me�rulu�u savunursan�z d��ar�da kal�rs�n�z. Gelen ki�iye kapasitesi d���nda bir me�ruiyet giydirmeye kimsenin hakk� yok. Yani toplum, kapasitesi olmayanlar� suçlu ilan edemez. Buna ra�men Türkiye’de bu insanlar gelip me�ruiyetlerini ilan edip siyasi güçlerini kazand�lar yani bir çe�it modernist me�ruiyet kal�plar�n�n tüm engellerine ra�men bunu ba�ard�lar. Bugün modernist me�ruiyetin çerçevesinde kritik edilen siyasi bir güç var. Bunun için de kentler de ho�a gitmeyen biçimler olu�tu. Ama toplam de�erlendirmelerde bir yerlerde durulmal�d�r.

Mimarl���n bina kontrolüne dayal� zihniyetini, kentin tamam� kar��s�nda alg�larsak kentin tümünün denetlenemedi�ini görebiliriz. Mimar kendi yarat�c�l��� için kendi binas� üzerinde tam denetim ister. Ayn� mimar, kentsel tasar�mc� olursa kendi alan�nda ayn� denetimi ister. Her parçal� mülkiyetin mimar� da tam denetim istiyor. Bu çeli�kiyi çözmek imkans�z. Bu nedenle mimari denetim ve kontrol haklar�yla kent planc�s�n�n haklar� uzla�mal�d�r. Denetlenebilecek kadar�n� tasarlamak, makul çözümü üretilebilir. Tasar�m ürününün ve buna ili�kin kuramlar�n de�erlendirilmesi ancak nihai ürün üzerinden yap�labilir. Denetlenebilecek kadar�n� tasarlaman�n nihai ürüne dönü�memi� ara kademelerini tasar�m kuramlar� çözemiyor. Bu çözümsüzlük her türlü ele al��lar�n tutars�z olmas�na sebep oluyor. Bu nedenle mimarl�k düzeyinde denetim talebiyle, kent düzeyine uzat�lan ayn� talep tutars�zl��a neden olur. Asl�nda ülkemizdeki kent denetim ve biçimlendirilmesi düzeyini, mimarl�ktaki denetim ve biçimlendirme probleminin uzant�s� olarak görmek e�ilimi, yaln�zca mimarlar�n de�il tüm ayd�nlar�n e�ilimidir. Onlar da bina düzeyinde bu i�i alg�l�yorlar ve kentin karma��kl���n� alg�layamad�klar�ndan tüm de�erlendirmeleri, mimarlara olumsuz ele�tiri niteli�inde oluyor. Kamuoyunda bu de�i�meler kar��s�nda yayg�nla�m�� baz� de�erlendirmeler var. Bunlar çarp�k kentle�me, betonla�ma ve kimliksizle�medir. Bunlar�n alt�nda mimarl�k dü�üncesinin kent düzeyine uzat�lmas� var. Çarp�k kentle�me temelsiz plan�, betonla�ma yüksek yo�unlu�u kritik etmek amac�yla kullan�l�r. Yüksek yo�unlukta Amerikan kenle�me biçimini Türkiye için amaç olarak koyuyorsunuz, asl�nda bu yap�l�rken Avrupa’n�n kentsel çapta çevre sorunu olarak kabul etti�i kompakt �ehirler savunuluyor. Basmakal�p �eyler ülkemizin kentle�me problemini anlatmak amc�yla kullan�l�yor. Kimliksizle�meyi tüm kentlerde yap�lan kutu kutu binalar olarak görüyor herkes. 19. yüzy�lda da farkl� de�ildi. Türk evi tüm Balkanlarda ayn�yd�. Halbuki bunu sanki o zamanlar farkl�ym�� gibi kullan�yoruz. Farkl� perspektiflerden bakt���m�zda birçok ba�ar�l� örne�imiz oldu�unu görebiliriz.

�hsan Bilgin: Mimar�, mimarl��� statikle�tirmi�, dondurmu� bir söylem, bir güzellik anlay��� var. De�i�en fakat de�i�imi kavrayamam�� ve kendi güzellik anlay���n� dayatan bir toplum var. Sonra buna paralel ama bundan ho�nut olmayan yeni ya da eski ku�aklardan birileri buna kar�� �üphe duyuyor ve buna kar�� durabilmek için buna dayal� yeni bir söylem kuruluyor. Bunun üstünden mimarl�k ve mimar tan�mlar�, de�i�tirildi�i zannedilerek gündeme getirildi�inde “Mimarl�k kentle�menin neresinde?” sorusunda hiçbir de�i�im olmam��cas�na “statik olunamayaca��” söyleniyor. 19. yüzy�lda ayn� soruyu birçok ülkeye sorabiliriz. Bunun cevab� gar�nda, cephesinde veya parlemento binas�nda olabilir. 1920’lerde mimarl�k bats�n, bitsin deniyor. Bütün formasyon, içerik ve görüntü de�i�iyor ama bu süreçte ba�ar�l� olunacak diye bir kaide yok. 19. yüzy�lda ba�ar�l� olanlar, sadece büyük kentlerin mon�eriyken, 1920 sonras�nda bu insanlar her�eye kar���yorlar, politikac� olabilirken diktatör ve sosyalist de olabiliyor. 1950’lerde birileri hiçbir de�i�imin olmad���n� söylüyor. Bizler meslek içi de�i�imi 20’lerde de�il de 90’larda ya�ayanlar olarak, ba�ka disiplinlere de kafa yormu� farkl� bir ku�a�a tam olarak ya�ad���m�z� fark ettiremiyoruz demek ki. Ne 19. yüzy�l�n Mozar’�, ne de 1930’lar�n modernistleri bu arsalara, bu garip bo�luklara böyle bakabilirdi. Burada en az�ndan hiçbir de�i�im olmad� denemez. Bütün bu de�i�ime ra�men bu gözükmüyorsa burada bir sorun vard�r. Tansel’in dedi�i gibi ulus devletin içine hapsolduk. Bir sonraki ku�ak gelip, sizin bir zamanlar güzel diye ifade etti�iniz, ulus devletinin içine hapsolmu�sunuz yorumunu yapabilir. Bugünkü ku�ak kritik ettiklerinden söylem kurmaya çal���yorlar. Mesela bizim ku�akta “çarp�k kentle�me” kelimesini kullanmay�z. Bunu t�rnak içinde kullan�rken bu t�rnak farkedilmiyorsa bunu da konu�abiliriz.

Salondan: �lk olarak entellektüel duyarl�l���n sonucu olarak geli�en ele�tirel pozisyon, kimi zaman abart�l�, keskin ve gerçekd��� bulunabilir. Benim ba�taki kente bak���mdaki duyarl�l���m gibi. Ankara’da gözden kaçmamas� gereken özel bir uç nokta oldu�unu dü�ünüyorum. �ngiltere’de binlerce kez tekrar edilen patates bask�s� gibi Viktorya Evleri var ama hastane ve parklar ev cinsinden yap�lmam��. Ama Ankara’da temel bir yanl�� var ve bu yanl�� kent ve mimarl�k aras�ndaki ili�kinin kurulamamas�ndan ileri geliyor. Ancak bu ili�ki kurulduktan sonra disiplinel ele�tiriye girilebilir. Uzaktan bak�ld���nda bu ili�ki çok eksik. Özellikle de Ankara’da çok öne ç�k�yor. S�n�rlar� bitmi�, belli bir durumdan sonra kendini yeniden var edemeyen bir durumda �u an ki Ankara. Bunun da disiplinler aras� denetimden kaynakland���n� dü�ünmüyorum. Aksine denetimin her a�amada fazla öne sürülmesinden ve içindeki çe�itlili�e imkan tan�mayacak kadar s�n�rlay�c� olmas�ndan kaynaklan�yor.

Salondan: Kontrol edilebilecek kadar yap� yapmak kendi ba��na bir �ey ifade etmiyor. Mimariye ve kentsel tasar�ma müdahalenin çok çe�idi var. Planlanan ve in�a edilen bir binan�n, bir k�sm�n�n korunmas�, bir k�sm�n�n ise zaman içinde kendi dinamiklerine terk edilmesi. Buradaki koruma kontroldür. Asl�nda hepsinin içerisinde giderek azalan bir kontrol süreci var. Kontrolü ba�ka türlü anlamamak laz�m. Kentsel tasar�m yetmedi�inde kent mimarl���nda giderek daha büyük ölçekte denetleme mant��� kuramazs�n�z. �kincisi; mimarl�k ve planlama, ilgilendikleri kente göre alacaklar� pozisyonu, siyasal yönlerine göre de�il kültürel misyonuna göre al�r. Sizi yöneten devlet de bu pozisyonu kabul etmezse bu sizin her türlü kültürel hayat�n�za yans�r. Bunu dü�ününce, mimarl���n Ankara’da bu kadar kutsand��� vakitlerde müzik, resim, opera da kutsanm��. O zaman�n devlet program�nda yazmamas�na ra�men Cumhuriyet Dönemi’nde yer alan, kültürel ve sanatsal misyon gerçekle�tiriliyor diyebiliriz. Mimarl�k kentle�menin bir yerinde misyon istiyorsa, kentle�meye dair bilgileri edinmek, kendi kültürel içeri�inde ve derslerinde buna yer vermek, kenti bütün boyutlar�yla tan�mak zorunda. Mimarl���n kenti dinamikleriyle tan�ma gibi bir görevi var. Aksi takdirde mimar, her ayd�n veya entellektüel ki�inin söyledi�inin d���nda bir �ey söyleyemez. Geçen hafta �stanbul’dayd�m, Ba�c�lar’� ve Gaziosmanpa�a’y� gezdim. Çankaya’n�n iki misli bir alan oldu�unu gördüm.

�hsan Bilgin: Kastedilen �ey “�stanbul’da iyi örnekler de var” de�ildi. Kötü �ehir yaparken o söylemin içermedi�i baz� sorunlar� da çözüyoruz.

Salondan: Buralar gezildi�inde, mimarl���n ve planc�l���n tamamen d��land��� alanlar olarak görülüyor. Merkez ve içeri�indeki �eylerin iyi-kötü var oldu�u fakat yine de kimliksiz ve içinde yürümeye bile korktu�umuz bir yer. Mimarl���n kentlerde gerçekten bir müdahale görevi var. Tasar�m ölçe�inde �ehir planc�n�n gösterdi�i alanlara bakt���n�zda, mimar taraf�ndan müdahale edilmedi�inde bu f�rsatlar da elden kaçacak. K�z�lay’a o ölçekte operasyonel müdahale yap�ld���nda, kontrol k�sm�n� dü�ünmeden çöküntüle�me, insanlar�n meydanlardan kaçmas� olgular� hep kalkacak. Bu müdahaleler çe�itli kontrol ortam� içinde, hep yap�l�r. Ama ülkemizde kentle�me öyle bir hale geldi ki, zelzeleden kaynaklanan yeni dönü�üm yasalar� ortaya ç�k�yor. Kentsel dönü�üme de ba�ka türlü müdahale edemiyorsunuz. Ama zelzele oldu�unda insan hayat� tehlikeye girdi�inden bu müdahaleyi nas�l gerçekle�tirebiliriz diye de dü�ünmeliyiz.

�hsan Bilgin: Yang�nlar da tarihten bu yana kent planlamas�na sebep olan en önemli afetlerdir.

Salondan: Eskiden yap�lan evler birbirine benziyor ancak yap�l�� biçimlerinde biraz farkl�l�k vard�r. Safranbolu’da kö�eba�� evlerini ve di�er evleri farkl� kalfalar yap�yor. Yollar o kadar düz de�il ama o strüktürün olu�umunda kentsel tasar�m hadisesi var.

Salondan: Ke�ke Ankara’da yaya yollar� ta��tlarla bölünmese, okullara çocuklar rahat ula�abilse. Bunun kayg�s�n� bir mimar olarak de�il bir insan olarak ta��yorum. Bay�nd�rl�klarda, belediyelerde, imar müdürlü�ünde mimarlar çal���yor. Ama �u an sanki böyle de�ilmi� gibi konu�uluyor, zaten böyle olsayd� bu ya�anandan daha farkl� sorunlar� tart���yor olurduk diye dü�ünüyorum. Yani mimarlar�n sözlerinin geçmesine izin vermek, onlara hak vermek gibi üstünlükler gereklidir. �yi bir ortam olsa bu sorunlar� böyle ya�ayaca��m�z� zannetmiyorum. Pek çok mimar var ama yetmiyor. Bu ortamda bu kadar çok mimar olmas�na ra�men yetersiz kalmas�n�n nedeni nedir? Ba�kent olmas�n�n olumlu yönünü ele alarak, Ankara özeline bakt���m�zda Ankara Kalesi ve çevresi, oradaki kiliseler, camiler ve eskiye dair kalan yap�lar için iki önemli durum var. Ankara’n�n kültürel planlamalar� kulan�larak olu�turulan bu cadde, sonradan �sviçreli bir mimar�n i�e dahil olmas�yla, iki aksa ayr�l�yor. Bu cadde üzerinde mimar�n etkilerini dikkate al�rsak 1930’lardan 1950’lere kadar belirli bir seviyenin yakaland���, �ehircilik anlam�nda, ye�il bir bütünün olu�turuldu�unu dü�ünürsek Ankara’da asl�nda pek çok ye�il alan tasarland���n� görürüz. Bu alanlarda yap�lan yap�sal de�i�ikliklerin nerelere vard���na de�inirsek; Hipodrom alan�ndaki Atatürk Kültür Merkezi �u anda bo�luk içerisinde olsa da, asl�nda oras� bir kültür alan� program�yla ele al�nm��t�. Strüktürüyle bu yap�ya uzaktan bak�l�rsa, Ankara Kalesi’nin burçlar�yla bir bütünlük olu�turdu�u görülür. Mimar�n yap�y� ele al�� �eklinin kentsel tasar�ma katk�s�, o yap�n�n program�yla bütünle�erek kente bir katk� sa�layan bir tasar�ma dönü�ürse ancak bir �ey ifade eder. Bunlar� söylerken pek çok mimar arkada��m�z�n da bunlara paralel i�ler yapt���n� hat�rlatmak ve bize rahatlama f�rsat� veren bu yakla��mlar� için de te�ekkür etmek istiyorum.

Salondan: Ki�isellik tarihle ölçülendirildi�inde tek kriter olarak dü�ünülemez. Yöresellik de ayn�d�r ve önemli bir faktördür. 19.yüzy�lda tüm dünya kentlerine ve ard�ndan kendi kentlerimize bakarsak kentsel dokular� �stanbul, Konya ve Safranbolu’nunkilere benzeyen �ehirlerin var oldu�unu görürüz. Kent planc�s� olarak, sosyolojik ara�t�rmalar ve matematik gibi daha pozitif bilimlerle yapt���m tasar�mlar sonucunda, ileriye dönük bir süreç içinde yapt���m �ey, kentin yönlendirilmesi çal��mas�d�r. Sadece mimarlar de�il heykeltra�lar, ressamlar, bahçe tasar�mc�lar�n�n kendi alanlar� içinde, etkin bir biçimde çal��malar�n� öneriyorum, 20. yüzy�l�n h�zl� kentle�mesi, 19. yüzy�l�n a��r� sanayile�mesi sonucunda olu�an göç, bar�nma, i� sorunlar�n�n yeterli ve insan�n duyusal ya�amlar�n� içine alabilecek bir çevre çözümü içinde geli�mesini dü�ünüyorum. Bunu içine alan görü�ler var, bu nedenle mimar�n tasar�m a�amas�n�n ötesinde, uygulama a�amas�nda çok önemli bir yeri var. Ankara bence bir kent de�il; de�i�ik ki�ilikli mimarlar�n i� yapt�klar� bir alan. Bugün geli�me alanlar�na bak�ld���nda ço�unlukla gökdelenler, birbirine benzeyen alanlar ve ortalarda çöp bahçelerinden bahsedilirken, tarihi çevre veya çöküntü alanlar�ndan hiç bahsedilmedi. Önemli olan tek �ey insan, önemli olan tek �ey budur.

Salondan: Asl�nda Türkiye’deki kentle�meyi ya�am�� olmak büyük bir mucize. Daha sonra bunun mimarl�kla olan ili�kisizli�ine bak�p kentle�meye çamur atmamak gerekiyor. Türkiye’deki kentle�me modernist bir mimariye sahip olmadan yürüyor. Modernist me�ruiyet konusunun asl�nda modernist olmayan siyasilerden kaynakland���n� dü�ünmek laz�m. Türkiye h�zl� kentle�me dönemine haz�rl�ks�z bir mimariyle girdi. Say�, çizgi ve bilgi bak�m�ndan haz�rl�ks�zl�kt�. 40’lardaki 2. bir bilgi ak�m�yla beraber mimarl�k, 30’lardaki modernist ba�lang�çlar� ortadan kald�ran bir dönem olmu�tur. Kentle�menin mimars�z ya�anmas�n�n nedeni, mimarlar�n hem say�ca yetersiz olmas�, hem de bilgice eksik olmas�d�r. Bu zay�fl���n olmad��� �talya ya da �skandinavya gibi yerlerde kentle�me, buralardaki ihtiyaçlara cevap verebilecek �ekilde, yine o modernist me�ruiyet içinde, tasar�mc�s�, denetimcisi, belli bir tasar�m çabas� sonucu ç�km�� dokulardan olu�ur. Bu dokular 20 sene sonra problem alanlar olarak ortaya ç�kmaz; y�k�lan, göçmenlere tahsis edilen veya belediyelere yük olan sorun alan� haline gelmez. Bizdeki kentle�menin me�ruiyet d���nda geli�en bölgelerinin, Gaziosmanpa�a gibi yerlerin dönü�ümü bamba�ka bir ba�ar�d�r.

Can Çinici: Asl�nda “buralardaki f�rsat kaçt�” derken buraya neden bina yap�lmad� de�il; buralar�n kendine has çöküntü olmas�ndan dolay� ba�ka bir alan açt���n� kastediyorum. Kent mimarl��� derken de, iktidar alan� olarak dü�ünmüyorum. Kentsel tasar�m, 2 boyutlu, ka��t üzerinde çal��an s�� bir disiplin. Kent mimarl��� ise apayr� bir dünya ve bu dünya daha Ankara’ya gelmedi. Cumhuriyet’in örnek kenti olarak kurulan bu kentte son 15 senede örnek olma durumunun k�r�nt�s� bile görünmüyor. AKM iyi ki ifade edilen gibi olmad� çünkü çöküntünün aç�klamas� bo�luk asfalt ve oradaki çizgilerdir. Yani tamamlanmas� o piramite daha büyük kötülük olurdu. Mimarl���n d��lanmas� konusuna gelirsek tabii ki d��lanacak ama ba�ka bir mimarl�k gelecek. Üstelik modern mimarl�k anlay��, esneyen ve devaml� de�i�en bir anlay��t�r. Dü�manl���n da bir önceki neslin çözümlerine yönelik olmas� mümkün. Bu durumda mimarl�k ve hele de modern mimarl�k d��lanmaz. Hastane ve konutlar� kapsayan tipoloji asl�nda Ankara için çok büyük bir zenginlik.

Ali Cengizkan: Bir ulusun ya�ad��� olaylar dizisini ve belli bir ba�ar�y� çok iyi anlayabiliyorsunuz ama dönemin ülkelerinin ruh halini, maddi kaynaklar�n miktar�n� bilmek olaya daha somut bakmam�z� sa�lar. Mesela �malat� Harbiye denen Kurtulu� Sava��’n�n bütün mühimmatlar�n� üreten bir ba�ka kampüsün Ankara’da oldu�unu unutmu� durumday�z. O somut duruma elimizi pozitif biçimde atm�� olsak, kentlinin yeniden üretiminde bir alan olarak önemini farkedece�iz ve ne tür bir bilgi olaca��, ders kitaplar�na girip girmeyece�i gibi tart��ma süreçleriyle tamamlanm�� olacak. Modernist me�ruiyet konusunda, yakla��ma hapsolmamak gerekti�ine inan�yorum. Ama sadece bu inançla yetinmek ba�ka bir hapsolma biçimini do�uruyor. Geçmi�teki dönemlerde Ankara’daki imar yönetimi nas�l i�liyordu diye bakt���m�zda bazen tart��malar�n 3cm düzeyinde büyümeler, yükselmeler �eklinde oldu�unu farkediyoruz. �mar daire ba�kan�n�n alt�ndaki kadro, Mamak’taki alanlarda, 1,5 kat say�s� olmas� gereken yerlerde, belediye ba�kan�n�n kat say�s�n� 3’e yükseltme giri�iminin önüne geçebilmelerinin mutlulu�unu ya��yorlard�. Somut mesleki kültürümüz ve kente yat�r�m yapan ki�iler ya da köyden gelenleri bekleyen olu�umlar bu kadar büyük. Bu her yer için geçerli. Mimari me�ruiyet söylemleri üreten ajanlar ve aktörler nas�l oluyor da durumu zaman�nda alg�lay�p, o refleksle alan� doldurucak yorumda bulunam�yorlar? Bunu göremezsek bizi çok büyük bir handikap bekliyor. Ayn� durum betonla�ma için de söz konusu. 60’lara kadar, in�aatlar�n en çok %20’si betonla yap�lm��, kalanlarda kerpiç, metal, tu�la, ta� ve ah�ap kullan�lm��. Sürpriz bir biçimde, 57 y�l�nda çimento üretme seferberlik devriyle, her�ey çimentoya dönüyor. Biz, endüstrinin dönü�ümü üzerine mesleki anlamda tart��am�yoruz bile. Bunlar� da a�mal�y�z.

�lhan Tekeli: Bir yanl�� anlama var, bina düzeyinde mimarl�k konseptlerinin, kent düzeyinin de öyle dü�ünülmeye ba�lamas�n�n, sadece mimarlara ili�kin de�il de halk�n ayd�n kesimine de ili�kin oldu�unu ve bu kavramlar�n bu nedenle ç�kt���n� söyledim. Bir dü�ünce biçimiyle ortaya ç�kan kavramlar� o dü�ünce biçiminin ba�ar�s�zl��� olarak nitelendiriyorum. �hsan’�n bahsetti�i gibi dünyada mimarl�k alan�nda çe�itli de�i�imler var. Ancak bunlar�n neden görülmedi�i ve tatmin etmedi�i konusuna gelirsek; bu ya�am biçiminde ya�anan dönü�ümleri mimar gerçekle�tirebilirse etkili olabilir. Ama acaba bu aktörlük rolü için yeterli mi? Acaba yeni dönü�ümde mimar hangi özelliklerini sabit tutuyor ki bu, dönü�ümlerde aktör olmas�n� engelliyor? Acaba Türkiye bu soruna dünyadakinden farkl� bir çözüm getirebilir mi? Böyle bir çözüm için bu sorgular� daha derinlerden yapmak laz�m. Dünyada bilinen tüm metropoller dönü�üyor. Bu nedenle metropol yerine ba�ka kavramlar olu�uyor.

Metropol dönü�ümlerinde en ilginç olan� kentlerin eski merkezlerine yeni i�levler kazand�r�lmas�d�r. Haliç, Beyo�lu, Sultanahmet’te bu ya�an�yor. Metropolün eski merkezleri çöküntü haline gelebilirdi ama yeniden yap�land�r�ld�. Ankara’da ise bilinen merkezler, yeni ko�ullarda kendini dönü�türemiyor. Bu nedenle de tam anlam�yla çöküntü haline geliyor; K�z�lay ve Ulus gibi. Ankara’n�n metropol olarak problemati�inde sorun var ve onu de�memiz, derinden dü�ünmemiz laz�m.

Ankara kendi merkezlerini yenileyecek dinamikleri nereden bulabilir sorusuna cevab�m �imdilik yok. Ben memnun olmad���m�z bu kentle�me için önümüzdeki dönemin bir �ans oldu�unu dü�ünüyorum. Kentle�menin yava�lamas� ve ülkenin merkezi yap�s�n� desantralize eden yeni yasalar� olu�turarak, yerel kaynaklar�n kullan�m�n�n ortaya konulmas�, yerelin anlam�n� de�i�tiriyor. Ulus devletin d���ndaki anlamda dünyaya tek ba��na eklemleniyor. Bu kentlerimizin yeni dönü�ümlere aç�k oldu�unu gösterir. Bu dönü�ümlerde her taraf dönü�ecek de�il; bu bo�luklarla, f�rsatlarla, dönü�me problemati�iyle kar�� kar��ya olan bir ülkeyiz. Türkiye kent prati�i içine, her ne kadar deprem nedeniyle de olsa, dönü�üm projeleri girdi. Bu projelerde mimar�n, geçmi�ten farkl� bir rolü olmal�. Gerçekten mimar etkin bir konumda olacaksa, giri�imcisinden siyasetçisine kadar de�i�ik rolleri içeren bir sorunla kar�� kar��ya kal�r�z. Türkiye, bu f�rsat� iyi kullanabilirse önümüzdeki y�llarda kentsel kalitesini geli�tirmesinde önemli ad�mlar at�labilir. Bunu da umutla bekliyorum.

Tansel Korkmaz: Türkiye Cumhuriyeti, bu ba�kentin in�as�ndan o kadar memnun kald� ki bu kistik bir �eye dönü�tü ve etraf�n� sarmas�yla dünyayla ba�lant�s�n� kopard�. Kendini yenileyecek dinamiklerden uzakla�t�. Mimarl�k formasyonunun �ehirle ili�kisinin kurulmas� unutuldu.

Abdi Güzer: Ba�ka bir seçenek yokmu� gibi tüm yap�lar�n ayn� biçim ve özellikte tan�mlanmas� bir problem. Burada behsedilen bireysel bir tasar�m ili�kisi de�il.

�hsan Bilgin: �lginiz için te�ekkürler, Arkitera’ya ve Kale Grubu’na tekrar te�ekkür ediyoruz. Ho�çakal�n.

 

Proje Sponsoru Proje Organizasyonu Copyright© 2006 - Arkitera Mimarlık Merkezi